17 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

İki öğünlü hayat


A+ | A-

Sabah, öğlen, akşam, yani günde üç öğün yemek yemenin yararlı mı, yoksa zararlı mı olduğunu, yıllar yılı araştırıp durduk.

Sonunda, gerek tıbbî ve gerekse "Sünnet–i Seniyye" açısından günde üç öğün yemek yemenin hatalı ve zararlı bir beslenme tarzı olduğuna kesin kanaat getirerek "iki öğün"de karar kıldık. Ve, 1992'den bu yana, yani tam 17 senedir "iki öğünlü" bir hayata tâlim etmekteyiz.

Şükürler olsun, bundan dolayı da herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Kilomuzu, formumuzu aynen koruduğumuz gibi, mesleğimizi, hizmetimizi, ibadet ve sair işlerimizi de daha rahat bir şekilde idame ettirebilmekteyiz.

Bu alışkanlığı arasıra bozmak mecburiyetinde kaldığımızda ise, illa ki bir sıkıntı yaşamakta, âdeta işlediğimiz hatanın saatlerce cezasını çekmekteyiz.

Öte yandan, Sünnet–i Peygamberîye âzamî derece riayet eden Bediüzzaman Hazretlerinin hayatını ve beslenme tarzını bir de bu açıdan inceledik. Ayrıca, onun hayatta olan yakın talebe ve hizmetkârlarından birbirini tam teyid eden mâlumatlar aldık.

Neticede kat'î sûrette öğrendik ki, Üstad Hazretleri de günde iki öğünle idare etmiş: Sabahları birkaç lokmalık kahvaltı ve bir de akşam yemeği. Ara öğünlerde ise, başta birer–ikişer bardak limonlu çay olmak üzere, arasıra sebze–meyve ile bazı kuruyemiş çeşitlerinden aldığı anlaşılıyor.

Tabiî, o zâtın yaptığı gibi yapmak, yani aynen onunki kadar bir gıda miktarı ile beslenmek (ki, bazı günler bir tek yumurta ve 90 gramlık gıda ile besleniyor) her kişinin harcı değildir.

Ama, yine de günde iki öğünlü bir beslenme alışkanlığını kazanmanın—özellikle 20'li yaşlardan sonra—hemen herkes için mümkün olduğunu bilgi ve tecrübeler ışığında ifade edebiliriz.

Evet, Risâle–i Nur'da da ifade edildiği gibi, "akıl–gadap–şehvet" duyguları gibi, "yeme–içme–uyuma"nın da ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri olup, irade kuvvetiyle bunları "vasat" çizgisinde tatbik etmek pekâlâ mümkün.

Mevsim itibariyle, şu sıralar "okuma programları"nın âzamî derecede icra edildiği günleri yaşıyoruz. Kardeşlerimiz, sağolsunlar birçok yerden bizi de programlarına dâvet ediyorlar.

Mümkün olduğunca, bu dâvetlere icabet etmeye çalışıyoruz. Gittiğimiz yerlerde ise, aynelyakîn, hatta hakkalyakîn derecede görüyoruz ki, iki öğünlü programların feyiz ve bereketi daha ziyadedir.

Günde üç öğün ve daha fazla yemek yiyenler ise, yaşanan israf ve meşakkatler bir yana, insanlar adeta bir "yemek öğütme makinası"na dönüşüveriyorlar.

Üstelik, bulaşık daha fazla, çöp ve kazurat daha fazla, rehavet daha fazla, masraf daha ziyade, işten kaytarmak da ziyade oluyor, vesselâm.

Hâsılı, "İki öğünlü hayat, oh ne rahat" diyor ve bu tarz bir beslenme alışkanlığını herkese tavsiye ediyoruz.

Tarihin yorumu 17 Haziran 1921

Koçgiri isyanı

Millî Mücadelenin en kritik günlerinde (1921) yaşanan Koçgiri isyanı, sosyal yönüyle Şeyh Said (1925) ve Dersim Hadisesine (1937) benzemekle birlikte, siyasî yönü itibariyle farklı ve kendine has özellikler taşıyor.

Üç aydan fazla devam eden ve 17 Haziran 1921'de nihayet bulan Koçgiri İsyanı, siyasî ve hukukî açıdan "Sevr Antlaşması"na dayandırılıyordu.

Ecnebilerle İstanbul hükümeti arasında 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşmasına göre, İç Anadolu'nun cüz'î bir kısmı Müslüman Türklere bırakılıyor, Türkiye'nin geri bütün toprakları yabancı devletlere taksim ediliyordu.

İşte, Dersim'in (Tunceli) Kuzey–Batı kesimini merkez alarak, Erzurum, Erzincan, Sivas, Elaziz, Malatya, Mardin ve Diyarbekir'e kadar uzanan geniş coğrafyada etkisini gösteren Koçgiri Hareketi de, Anadolu'nun bölünmesinden nasibini almak ve bu geniş mıntıkada bir "Kürt devleti" kurmak maksadıyla başlatıldı.

Koçgiri, her ne kadar küçük bir aşiretin ismi olsa da, isyan hareketine ismini veren Koçgiri, esasında bir aşiretler topluluğunun müşterek hareketi hüviyetini taşıyordu.

Koçgiri isyanına katılanların çoğunluğunu Kürt aşiretinin mensupları teşkil ediyordu. Kurmanci ve Zazaki konuşan bu aşiretlerin ekseriyeti, aynı zamanda Alevî olarak biliniyordu. Bundan dolayı, aynı isyana destek verenlerin içinde Dersimli Alevî Türklerin de yer aldığı rivayet ediliyor.

Ama, sosyolojik yapısı ne şekilde olursa olsun, ortada bir siyasî hesabın olduğu muhakkak. Üstelik bu hesap, kabul edilmesi mümkün olmayan Sevr Muahedesine gidip dayanıyor.

Ne var ki, isyan hareketini, siyasî ve diplomatik manevralarla daha insanî şekilde bitirmek mümkün iken, yeni Ankara hükümetinin anlaşılması zor tuhaf tutumu yüzünden bu isyan çok pahalıya mal oldu. Ankara tarafından, işin içine özellikle Topal Osman'ın sokulmasıyla birlikte, bölgede tam anlamıyla bir "kardeş kavgası" çıktı ve taraflardan binlerce insanın kanı—bir hiç uğruna—toprağa döküldü.

Aylarca süren kanlı çatışmaların ardından, aşiretin liderlerinden Alişan Beyin 17 Haziran 1921'de yakalanmasıyla birlikte, isyan hareketi sona ermiş oldu.

Yakalanan isyancıların çoğu, askerî mahkeme tarafından idam edildiler.

Üç–dört ay kadar süren ve 17 Haziran 1921'de sona eren Koçgiri İsyanı, binlerce vatan evlâdının hayatına mal oldu.

17.06.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.06.2009) - Menderes'in Osmanlı'ya hürmeti

  (15.06.2009) - Bir darbecinin feci âkıbeti

  (13.06.2009) - Ele geçirilen tepelerde mahsur kalmak

  (11.06.2009) - Canavarlaşan veletler

  (10.06.2009) - Doğru istihdam

  (09.06.2009) - Sorun değil, yara

  (08.06.2009) - "Kürt sorunu" demenin sakıncaları

  (06.06.2009) - Yanlışı red, doğruyu müdafaa

  (04.06.2009) - Türkçülük sorunu

  (03.06.2009) - Mânevî buhran

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl
Reklam Linkleri: Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis