08 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

İmanla kabre girmek


A+ | A-

Camilerde mübarek gecelerde, Cuma geceleri toplu istiğfarlarda, vaazların bitiminde, hatimlerden sonra yapılan duâlardaki değişmez dileklerden biri de kelime-i şehadetle çene kapamak, hüsn-ü hatime ile ömrü tamamlamak ve imanla kabre girmek içindir.

Çoğu zaman gafletle fânî dünyanın geçici meselelerini herşeyin önüne geçirip onlarda boğulan insan için en önemli ve hayatî mesele bu:

İmanla kabre girmek, Cehennemden kurtulup Cennetle ve Cemal-i İlâhî ile müşerref olmak...

Bize verilen ömür sermayesinin sayılı nefeslerini tüketirken bir an bile hatırımızdan çıkarmamamız gereken bir numaralı gündem bu olmalı.

“Her nefis ölümü tadacaktır” İlâhî mesajı ile “Ölüm haktır” diyen Peygamber sözünü ve fıtrata yerleştirilen bu yaratılış kanununun dünya kurulup canlılar yaratılalı, hiçbir istisna tanımadan işlemeye devam edişini görüp de ölüm gerçeğine kayıtsız kalmaya imkân ve ihtimal var mı?

Üstadın İkinci Dünya Savaşı devam ederken yazdığı “Meyve’nin Dördüncü Meselesi” başta olmak üzere birçok eserinde vurguladığı gibi, ölümün idam fermanından kurtulup ebedî saadeti elde etme hadisesi, zihinlerin yöneldiği Cihan Harbi gibi en muazzam dünyevî olaylardan dahi çok daha önemli. Çünkü birinde ebedî bir hayat söz konusu iken, diğerleri hep gelip geçici şeyler.

Ebedî hayatı kazanma veya kaybetme dâvâsında, bu “hasta ve gaddar ve bedbaht asır” insanının, o dâvâyı kaybettirmeyecek bir dâvâ vekiline ihtiyacı olduğunu vurgulayan Üstad, o dâvâ vekilinin de Risale-i Nur olduğuna dikkat çekiyor.

Ve Risale-i Nur’un, sadık talebelerine kazandırdığı iki manevî kazançtan birini “şirket-i maneviye-i uhreviyenin hissedarı olmak,” diğerini de “imanla kabre girmek” şeklinde ifade ediyor.

İmanla kabre girmenin, hizmet tarihinde, başlangıç dönemlerinden itibaren yaşanmış ve hattâ lâhikalara geçirilmiş çok güzel örnekleri var.

Bunlardan biri, risalelerin İslâm harfleriyle elle yazılarak çoğaltıldığı ilk dönemlerde, Hafız Mehmet isimli yaşlı bir Nur Talebesinin, risale yazarken metindeki “Lâ ilâhe illallah” ibaresini tamamladığında ruh emanetini teslim etmesi.

Bir diğeri, Denizli şehidi Hafız Ali’nin, Denizli hapsinde telif edilen Meyve Risalesi’yle meşgulken, Üstadı için ruhunu feda etme niyazının dergâh-ı İlâhîde kabulü ile vefatını takiben, aynı zamanda ehl-i keşfel-kubur, yani kabir âleminde yaşananları temâşâ edebilme hasletine sahip olan Üstadın, onu kabirdeki sual meleklerine Meyve’nin hakikatleriyle cevap verirken görmesi.

Benzer hüsn-ü âkıbet örneklerini, manevî şehit olarak berzah âlemine göçen diğer bütün manevî cihad kahramanlarının da son anlarında yaşayıp gösterdiklerini bilmekte, görmekteyiz.

Son örnek, hafta içinde kabrindeki Cennet bahçesine tevdî ettiğimiz yazarımız Şaban Döğen.

Alabildiğine yoğun ve dinamik bir tempo içinde hizmetten hizmete koşarken bir Cuma sabahı âniden rahatsızlanıp hastaneye kaldırılarak yoğun bakıma alınan Döğen, oradaki ve dünyadaki son gün ve saatlerini şuuru açık olarak, namazlarını işaretle kılarak ve hiçbir zaman kopmadığı gazetesiyle haşir neşir olarak tamamladı.

Böylece, “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz” hadis-i şerifindeki hakikatin, hayat ve ölüme müteallik boyutuna canlı ve müşahhas bir örnek daha verdi.

İnanıyoruz ki, kabrindeki Cennet bahçesinde de yine çok sevdiği risalelerle, kitaplarıyla, yazılarıyla, gazetesiyle meşguliyetine devam ediyor.

Bize şimdilik zahirî ve geçici olarak ayrı düştük gibi gelse de, gerçekte, Üstadın “Nasıl ki buradan Isparta’daki kardeşlerimize selâm gönderip muarefe, muhabere ile sohbet ediyoruz, aynen öyle de, Hafız Ali’nin tavattun ettiği (yerleştiği) âlem-i berzah, nazarımda Isparta, Kastamonu gibi olmuş” (Şuâlar, s. 521) sözündeki derin ve canlı hakikat, Şaban Döğen için de geçerli.

O, Kargı’daki yeni menzilinde yine bizlerle...

08.11.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.11.2009) - Manzara-i umumiye

  (06.11.2009) - İslâm birliği ve barış

  (05.11.2009) - Şaban Döğen

  (04.11.2009) - Göz boyama

  (03.11.2009) - DP kongresi

  (01.11.2009) - Kedilerin mesajı

  (30.10.2009) - TSK ve imaj

  (29.10.2009) - 86 yıl sonra

  (28.10.2009) - “Cuntalı demokrasi”

  (27.10.2009) - Silbaştan

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.