08 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yasemin YAŞAR

Takva ile temizlik


A+ | A-

Uzun zamandır düşündüğüm, cevap bulmakta zorlandığım bir hakikatin cevabını, Risâle-i Nur satırlarında buldum. Kafamı meşgul eden konu şu idi; öyle çok da iman-Kur’ân eksenli yaşamayan ve hatta tamamen başka bir dine mensup olan insanların hidayete ermeleri, imana dair tesbitlerindeki derinlik, isabetlilik ve ihlâs nasıl oluyor? Yıllarını iman ve Kur’ân dâvâsına adamış olanların bir çoğundan bile duyamadığımız tesbitler, tevekkül ve teslimiyetler, ehl-i dünya görülen insanlardan nasıl sudur ediyor?

On yıllarca Hıristiyan ve Yahudi olarak hayatını sürdürmüş, belki de inançsızlık girdabına düşmüş, fakat ömrünün bir noktasında hidayete gelmiş insanların sayısı her geçen gün hızla artmaktadır. Hatta bu insanlar her türlü sefahatin içinden çıkıp gelmişlerdir. Bunlara dair okuduğum ihtidâ öykülerinde ortak bir nokta göze çarpmaktadır. Bu nokta, hemen hemen hepsinde ani ve fevkalâde bir hadise yaşayıp, hayatı sorgulamaya başlamalarıdır. Yani kemâlât ve hidayet basamaklarının ilki olan muamma sorulara (nereden geliyorum, nereye gidiyorum ve bu dünyada vazifem nedir?) cevap aramayla ve kendilerini tanımayla başlamışlardır. En önemlisi de içinde bulunduğu sefahat ve günah bataklığının farkında olup, kurtulmak istemeleridir.

Cenâb-ı Hak insana ahlâkın menşe-i olarak sınır konmamış üç kuvve vermiştir. Bu kuvvelerden kuvve-i akliye, iyiyi kötüden temyiz vazifesi ile vazifelidir. Diğer canlılardan farklı olarak fikir ve temyiz kabiliyeti sayesinde hevâ ve heveslerine mağlûp olmadan, faziletli işler yapmak mümkündür.

Elbette sadece insanın istemesi de yeterli değildir. Fakat istemek, merhametin ve tevfikin celbine sebep olur. Sad-ı Taftazânî’nin iman tanımı; “Cenâb-ı Hakk’ın istediği kulunun kalbine cüz-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur” şeklindedir. İşte bu tanıma göre, bu hidayete eren insanlar terazinin bir kefesini tamamlamış görünmektedirler. Yani, cüz’î ihtiyarlarını sarf edip, kötü ve çirkin davranışlardan kurtulmak istemişlerdir. Allah’ın istemesi ile kulun istemesi bir araya geldiği zaman da iman nuru ortaya çıkmıştır.

Bundan başka günahlardan pişmanlık ve sefahatten nefret hâli de, bir nev'î kalbî temizlik anlamına gelmektedir. Çünkü, “Kalp takva ile temizlendikten sonra iman ile tezyin edilir.” (İşaratü’l-İ’câz). İşte takva anlamındaki bu temizlikleri, kalplerini imana hazır hale getirmektedir.

Takvanın sadece Müslümanlarla alâkalı bir mesele olmadığını, yine Risâle-i Nur satırlarındaki takvanın üç mertebesini öğrenince anladım. Kur’ân takvayı üç mertebede zikrediyor. Bir, şirki terk; iki, maâsiyi terk; üç, mâsivâullahı terk. (İşârâtü’l-İ’câz)

Buradan da anlaşılacağı üzere insanın bulunduğu konuma, yetiştiği kültüre göre değişen bir takvâ tanımı karşımıza çıkmaktadır. Meselâ, yabancı bir ülkede koyu bir Katolik olarak yaşamış bir insanın teslis inancını terk etmesi, bir nev'î şirki terk anlamına geldiği için, kalbî bir temizlik sayılır.

Müslüman bir ülkede, ama günahların içinde, inandığı gibi yaşamayan bir insanın da günahları terk gayreti onun için takva ile kalbi temizlemek anlamındadır.

İmanî olarak derece katetmiş, mânevî kemâlâtta ilerleyen bir mü’min için ise, Allah’tan gayr olan her şeyi kalben terk anlamında bir takva söz konusudur. İşte gerek hidayete gelen insanlar ve gerekse ehl-i dünya bir yaşantı içerisinde olup sadece kimliğinde İslâm yazan insanlar, önce temizlik, sonra tezyin sıralamasının ilk basamağını hallettikleri için, iman nimetine kavuşmuşlardır. İşin ilginç bir tarafı da, böyle insanlar İslâmiyetle şereflendiği zaman çok daha tahkiki yaşamalarıdır.

İşin bir başka cephesine bakıldığında da, yıllardır dindar bir çevrede yaşamış kendisini dindar olarak nitelendiren insanların tevekkül ve teslimiyet eksikliği, kolayca saf değiştirivermeleri, iman ve İslâmiyet nimetinin farkında olamamaları, basit meselelerde boğulup basitleşmeleri, vacip olan Müslim vasıflarla teçhiz olamamalarının altında şu hakikat yatmaktadır. Ehl-i imanın işlediği günahlardan ciddî tövbe etmemesi ve hatta günahlardan rahatsızlık duymaması kalbî kirlenmelere yol açmaktadır. Bu kirler ise, kalbin içinde mevcut bulunan iman nurunun tam anlamıyla parlamasına mani olmaktadır.

Bir başka sebep ise, Cenâb-ı Hakk’ın azametini zihinlerde tesbit ettiren, hem şahsî, hem içtimaî kemâlâta ulaştıran ibadet ihmalleri yatmaktadır.

Bir gaflet hâli tezahürleri olan bu tip yaşantılar ise, imanın hakikî lezzetini tam hissettirmemektedir.

08.11.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.10.2009) - Gerçek pozitiflik nedir?

  (11.10.2009) - Dünyalı ama uhrevî bir insan: BEDİÜZZAMAN

  (04.10.2009) - Cehennemî bir azap; haset

  (27.09.2009) - Kalbe konan bir dünya, insanı insaniyetten etmektedir

  (13.09.2009) - Kürt değil, Türk açılımı

  (06.09.2009) - Ramazan ve akl-ı muad (mead)

  (30.08.2009) - Davranış ve duygunun ölçü ve ayar zamanı-2

  (23.08.2009) - Davranış ve duygunun ölçü ve ayar zamanı

  (16.08.2009) - İnsanlığın ihtiyaç duyduğu eğitim modeli: Resûlullah’ın (asm) terbiye metodu

  (09.08.2009) - Dinin elinde eriyen nefis, ya da nefsin elinde eriyen din

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.