26 Ocak 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Saydam ve Ecevit'in ilk Başbakanlığı


A+ | A-

Türkiye'de tanınmış iki siyasî kişiliğin ilk kez başbakan oluşları, ay ve gün itibariyle birbirine denk düştü.

Bu politikacılardan biri Dr. Refik Saydam, diğeri ise Bülent Ecevit'tir.

İkisinin de kabineyi kurup Başbakan sıfatıyla göreve başlaması 25–26 Ocak günlerine rastlar.

Ocak 1939'da ilk kez Başbakan olan Refik Saydam, Cumhurreisi İsmet Paşanın has adamı olup CHP Genel Sekreterliği görevini yürütüyordu.

Aciptir ki, Ocak 1974'te ilk kez Başbakanlık makamına gelen Bülent Ecevit de tıpatıp aynı durumda ve aynı konumda görev yaptı. Yani, o da İsmet'in has adamı olup, aynı partinin Genel Sekreterliği görevinde bulundu.

Bu iki politikacının Başbakanlığı zamandında, İsmet Paşa açısından iki mühim hal yaşandı.

Dr. Saydam zamanında en güçlü konumda olan İsmet İnönü, Ecevit zamanında ise en zayıf bir duruma düştü.

Zira, 1972'ye kadar CHP Genel Başkanı olan İnönü, bu sene içinde yapılan kongrede rakibi olan Ecevit'e mağlup düştü ve başkanlık kolduğunu kaybetti.

İsmet Paşa, bu duruma düşmeyi kabullenmedi. Yaklaşık elli senedir içinde ve başında yer aldığı CHP'den de, üyesi bulunduğu parlamentodan da ümidini keserek istifa etti.

Böylelikle, siyasetteki halefi M. Kemal'le dünyada küs ayrılan M. İsmet, selefi M. Bülent'le de küs olarak gitti.

İsmet Paşa, esasında vaktiyle beraber çalışmış olduğu siyasî ve askerî bütün liderlere küs gitti. Bu küskünler listesinin başında 1925'te hükümetini devirdiği ve 1930'da da partisini kapattırdığı Fethi Okyar, 1944'te Genelkurmay Başkanlığından emekliye sevk etmiş olduğu Fevzi Paşa, dünyasını zindana çevirdi Rauf Orbay ile darbecilerin eliyle siyasî hayatını bitirdiği eski rakibi Celal Bayar gibi isimler geliyor.

Saydam doktordu

26 Ocak 1939'da Başbakanlık görevine fiilen başlayan Refik Saydam, asker kökenli bir doktordu. Askerî Tıbbiye mezunuydu.

Gülhane'de ve yurt dışında ihtisas yapmış, mesleğinde kendini iyi yetiştirmiş ve büyük tecrübe kazanmış, aynı zamanda siyasetle de irtibatını hiç koparmamış olan çok yönlü bir kişiydi.

Dr. Saydam, 1938 yılı Sonbahar'ına gelindiğinde, M. Kemal'in hastalığının ölümcül olduğunu en iyi bilenlerin arasındaydı. Ayrıca, M. Kemal'in çevresinde bulunan, hatta yanı başında görev yapan meslektaşlarıyla sıkı irtibat halindeydi.

Olup bitenleri yakından takip ediyordu.

Bu arada, yakalandığı siroz hastlığının pençesinden kurtulamayacağını anlayan M. Kemal de, bir vasiyetname hazırlamayı düşünüyordu. Ne var ki, kendisinden sonra yaşanacak muhtemel gelişmeler zihnini kurcalıyor, hele hükümetin başından uzaklaştırdığı İsmet'in durumu onu iyice tedirgin ediyordu.

Vasiyetini yazma hazırlığında olan M. Kemal, İsmet'in rahat durmayacağını, kendisinden sonra makamına geçmeye ve ülke yönetimini teslim ettiği siyasileri de rahat bırakmayacağını kuvvetle muhtemel görüyordu.

Bu sebeple, iddiaya göre İsmet'in bir şekilde devre dışı edilmesini istiyordu. Vasiyetini de ona göre yazacaktı.

Nitekim, vasiyetin 5. maddesinde yer alan şu ifadeler, bu yöndeki iddialara kuvvet veriyor ve adeta senet teşkil ediyor: "İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır."

İsmet Paşa, şayet hayatta ve Pembe Köşk'te bir asker ve siyaset emektarı olarak hayatını devam ettiriyor ise, onun çocukları neden "yardıma muhtaç" bir durumda olsunlar ki?

Bu konuda ortaya atılan iddiaların özeti şudur: İsmet Paşaya kuyu kazıldığını haber veren ve M. Kemal'in ölümüne kadar bir şekilde gizlenmesi için en büyük çabayı harcayan kişi, Dr. Refik Saydam'dır.

Onun bu iyiliğinin karşılığı da, M. Kemal'in ölümünden iki ay iki hafta sonra gelen Başbakanlık makamı olmuştur.

İsmet Paşa, 25 Ocak 1939'da istifa etmeye mecbur bıraktığı Celal Bayar'ın yerine, Dr. Refik Saydam'ı adatı. Saydam, ölüm tarihi olan 8 Temmuz 1942'ye kadar bu makamda kaldı.

Ecevit ise şair...

İsmet Paşanın ilk gözdesi olan Refik Saydam dorktordu, son gözdesi olan Ecevit ise şairdi.

Şairliği sebebiyle olacak ki, çok duygusal bir politikacıydı.

Bazan hırsızları, canileri, hatta komünist anarşistleri dahi affettirecek kadar yufkalaşır; bazan da halkın iradesiyle milletvekili seçilmiş saygıdeğer bir hanımefendiye karşı kükremiş aslan kesilerek, akıl almaz bir husûmet ve huşûnet ateşiyle hareket ederdi.

Koalisyon ortağı Necmettin Erbakan'ın desteğiyle "74 Affı"nda anarşistleri hapishanelerden salıverdiren Ecevit, yine aynı Erbakan'ın partisinden 1995'te Meclis'e giren Merve Kavakçı'ya karşı ise, en yasakçı militarizme dahi rahmet okutacak bir yasakçı tavır sergiledi.

* * *

İlk kez 26 Ocak 1974'te Başbakanlık koltuğuna oturan Bülent Ecevit, yaklaşık kırk yıl (1957'den itibaren) müddetle siyasetin değişik kademelerinde görev yaptığı halde, ortaya övünülecek hiçbir varlık koyamadı. Bugün itibariyle—Kıbrıs gailesi haricinde—ona izafe edilecek bir tek hizmet eseri yoktur.

Şayet sırf şair olarak kalsaydı, hani belki iyi bir şair olabilirdi.

Ne var ki, bir siyasetçi olarak geride hayırla yâdedilecek herhangi bir eser bırakmadı.

Siyasetin handikapları

Darbe plânı yapanlara vur gitsin;

Darbe yapmış olanları ise, bırak gitsin.

* * *

Kaos plânı döşeyenlerin vay ki, vay haline;

Darbe anayasasını dayatanların ise, sakın ola dokunma haline.

* * *

Darbe isteyenler, erkekçe çıksın ortaya;

Darbe yapmış olanlar ise, zaten paşa paşa ortalıkta gezinip duruyor.

* * *

Darbe yapma emelinde olanlar, mahkeme yoluyla bitirilecek;

Darbe yapmış olanlara ise, (Gecici 15. Madde gereğince) dokunulmayacak.

* * *

Darbecilik geleneği bitti, tarihe karıştı;

Darbe gerekçesi olan metinler ise, olduğu gibi duruyor.

26.01.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (23.01.2010) - Darbecilerin aklı, vicdanı var mı ki?

  (22.01.2010) - Darbeye mâruz kalanlar

  (21.01.2010) - İkinci nefisle nasıl başa çıkılır?

  (20.01.2010) - Ekrana tüküre tüküre dizi seyretmek: İşte dehşetli 'ikinci nefs-i emmâre'

  (19.01.2010) - Pırıl pırıl bir nesil

  (21.12.2009) - Oyuncak olmak, ya da olmamak...

  (19.12.2009) - Süreci nasıl okumalı?

  (17.12.2009) - Kardeşliği haykırma zamanı

  (16.12.2009) - Yeni bir iftira furyası (2)

  (15.12.2009) - Yeni bir iftira furyası (1)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl