08 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Mikail YAPRAK

DÜSTURLARIN DURUŞMASI


A+ | A-

Bir hayli zaman oldu ki, zihnim ve fikrim hassas ve hususî bir alanda “ifade-i meram” etmeye yol arıyordu. Zamanı ve yeri geldikçe hem haliyle, hem lisanıyla bunu izhara çalışan şu fakir; kalem ile ve “gazetem” lisanıyla da meydan-ı istifadeye arz etmeye, Rabb-ı Rahiminden izin ve “sühûlet” niyaz ediyordu.

Şimdi bu duamın kabule mazhar olduğuna ve bu “ifade” kolaylığının eriştiğine olan itikadımın sevkiyle, her birisi ballı ve helvalı lokmalarla ancak yutulabilecek, düsturların duruşması muvacehesindeki ifadelerimi kemal-i dikkat ve itina ile arz etmeye çalışayım.

Risâleler süzgecinden geçirilmiş olması ve kabulünüze mazhar olması kaydıyla bu hususî ifade ve beyanların, her güzellik ve lütûf gibi kalıcı kalması dileğimizdir.

Önce şunu arz etmeliyim ki, “düsturların duruşması” derken, risâlelerde var olan ve Hazret-i Üstâd’ın hayatından ve kaleminden bize intikal eden elmas düsturlara ne kadar uyduğumuzun bir murakabesini yapmayı kast ediyoruz. Düsturlar ise, başta ihlâs ve uhuvvet olmak üzere bütün düsturlardır.

Öncelikle meselemize letafet katsın diye, Üstâd’ımızın bir ifade-i meramındaki nezaket ve zarafete bakalım:

“Kardeşlerim affedersiniz, bu intizamsız perişan mektupla sizinle konuşmak istemiyorum. Fakat müteaddit işlerle ve tetkikatla meşgul olduğumuz anda, sür’atli bir surette fikrimizin bir köşesiyle yazdık. Keçeli kâtibin hâli mâlûm. Kafasını başka yerde bırakmıştı, mektup perişan oldu, onun için kusura bakmayınız. (Barla L. 1994, s. 172)

Allah aşkına şimdi şu ifadelerdeki nezaket ve inceliğe bakınız ki, o büyük Üstâd bu hizmette çalışanlara ne güzel “nezaket” dersi veriyor. Biz dahi hizmet platformlarındaki münasebetlerimizde bu nezaket ve zarafete dikkat etmeli değil miyiz? İsterseniz konumuza da buradan devam edelim.

En başta, çok hayatî önem taşıyan bir düstura ne kadar riayet ettiğimize, veya riayet edip edemediğimize bir bakalım:

“Kardeşlerimden ricâ ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desîselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudûr eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve ‘haysiyetime dokundu’ demesinler. Ben, o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim.” (Yirmisekizinci Lem’a, On Altıncı Nükte)

Pekâla biz, bu büyük Üstâd’ın bu büyük ricasını baş göz üstüne kabul ediyor muyuz?

Evvela bilmeliyiz ki, böyle fena ve çirkin sözlerin sudûruna sebebiyet verebilecek “sıkıntı, ruh darlığı, titizlik, nefis ve şeytanın desiselerine kapılmak veya şuursuzluk” gibi menfiliklerden tamamen azade kalamayız. Öyleyse asıl marifet, böyle menfiliklerin olmadığı bir ortam arayışına girmek yerine; bütün menfi şartlara rağmen, fena ve çirkin sözlerden uzak durmak veya kazara “sudûr” etse bile, mezkûr düstura uyarak, küsüp darılmamak, “haysiyetime dokundu” dememektir. Hangimizin haysiyeti, o kahraman ve mücâhidin haysiyetinden—hâşa—daha üstün olabilir? Bakınız o, “bin haysiyetim olsa kardeşlerimin arasındaki muhabbete ve samimiyete feda ederim” diyor. Pekâla biz de gerektiğinde haysiyetimizi bu uğurda feda edebiliyor muyuz?

Bu soruyu da Üstâd soruyor: “Acaba bir gün adâvete değmeyen bir şeye bir sene kin ve adâvetle mukabele etmeyi hangi insaf kabul eder, bozulmamış hangi vicdana sığar?”

“Bununla beraber etrafında toplandığımız hizmet-i Kur’âniye, eneyi kabul etmiyor, ‘nahnü’ istiyor; ‘Ben demeyiniz, biz deyiniz’ diyor. Elbette kanaatiniz gelmiş ki, bu fakir kardeşiniz ene ile meydana çıkmamış, sizi enesine hâdim yapmıyor, belki enesiz bir hâdim-i Kur’ânî olarak kendini size göstermiş.”

Evet, büyük Said’imiz böyle de, acaba biz küçük Said’ler ne durumdayız? Enesiz bir hâdim-i Kur’ânî olma yolunda ne kadar mesafe almışız?

Hulûsî Ağabey, “Hizmet Nasıl Olmalı” başlıklı notlarında der ki: “Uhuvvet ruhu gelişmeyen bir Nur Talebesinde yalnız mâlûmat gelişse, o zaman onunla tahakküm yapar, sanki gardiyan olur. Hem marifet sırrı da gelişmiyor, açılmıyor. Risâleyi okuyor, mâlûmatı artıyor, fakat marifeti, istikameti ve ihlâsı artmıyor. Çünkü uhuvvet, şahs-ı manevîmizin ruh-u manevîsi hükmündedir, dâvânın kayyumu mânâsındadır.”

Hem Uhuvvet Risâlesi’nin başındaki âyet-i kerimede, öfkelerini yutanları ve insanların kusurlarını affedenleri Rabbimiz övüyor.

Cenâb-ı Hak bizleri bu övgüye lâyık olan kullarından eylesin. Amin




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

08.04.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (01.04.2010) - Belâ vereni bulduysan...

  (30.03.2010) - Bahar açılımları

  (18.03.2010) - Almanya’da bir okuma programı

  (11.03.2010) - Muhaberenin sürekliliği

  (04.03.2010) - Sosyal ve siyasî paradokslar

  (25.02.2010) - Avrupa “Kur’ân Kongresi” yapmalı

  (18.02.2010) - Medeniyetin medenîleşmesi

  (11.02.2010) - Her yer İsviçre mi?

  (04.02.2010) - Soğuk Avrupa’nın sıcak yüzü

  (21.01.2010) - Viyana’ya uzak olmak

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl