27 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yasemin YAŞAR

AMELLERİ KORUYAN İHLÂS


A+ | A-

İNSANI şeytanın desiselerine kapılıp, nefs-i emmâresinin peşinden koşturan şeylerin mâhiyetine bakıldığında az bir dünya menfaati, menhus bir lezzet, kederli, hodfüruşâne, sakîl, riyakârâne bazı süflî hislerin olduğu görülür. İnsan, az ve hazır menfaatleri, lezzetleri ilerideki ne çok hazinelere, müjdelere, saadetlere tercih etmektedir. İşte, özellikle ehl-i imanda bu yanlış tercihi yaptıran asıl mesele, ihlâs sırrını yakalayamamaktır.

İhlâs Risâlesinin başında bir hadis-i şerif beni ciddî bir şekilde sarsmaktadır: “İnsanlar helâk olur, ancak bilenler hariç. Bilenler de helâk olur; ancak bildiklerini yaşayanlar hariç. Bildiklerini yaşayanlar da helâk olur; ancak ihlâslı olanlar hariç. İhlâslı olanlar da, her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır". Bu hadis-i şeriften yola çıkıldığında bizler bilmeyi, bildiğimiz hakikatleri yaşamayı kurtulmuşluk olarak addederken, hadisin ihtarı insanı daha bir teyakkuza sevk etmektedir ve neticede ihlâs olmadan bilmeklerin de yaşamaların da bir kurtuluş vesilesi olmayacağını ihtar etmektedir. O halde, amellerin çokluğu azlığı, keyfiyeti ve kemiyeti ihlâsla ortaya çıkmaktadır. Nice ameller yapılır, ama içinde ihlâs bulunmazsa, bir hiç hükmüne gelirken, bazı az ama ihlâslı amel, kurtuluşa sebep olabilir. Bu kadar önemli bir nokta, maalesef mü’minlerin gözünden kaçmakta ve böylelikle nice salih ameller bir çırpıda hebâ edilmektedir. Bediüzzaman’ın, talebelerine ısrarla, on beş günü geçirmeden “İhlâs Risâlesini okuyunuz” tavsiyesi bu meselenin önemine binaendir.

Âlimler ihlâsı iki kısma ayırır. Birisi, amellerdeki ihlâs. İkincisi ise, yaptığı amele sevap istemede ihlâstır. Amellerde ihlâs, onunla Allah’a yaklaşmayı, O’nun emirlerini yüceltmeyi irade etmek ve istemektir. Bu ihlâsın zıddı nifak hastalığıdır. Sevap istemede ihlâs ise, yaptığı amel ile ahirette bir fayda görmeyi istemektir. Bunun zıddı ise, riyadır. Riya da, ahiret amelleri ile, dünya menfaati istemek anlamındadır.

Özellikle ehl-i iman insanların düşebilecekleri tehlike bu ikinci kısım olan ihlâstır. Yani ehl-i iman, yaptığı hayır, hasenât, salih amel gibi emir ve teklifleri yaparken, bunların duyulmasını, bunlarla makam, şöhret kazanmayı ve dünyevî menfaatleri isterse, yaptığı amelleri zâyi olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. İnsan şeytanın bu tuzaklarına karşı dikkatli olmazsa hayır yaparken şirke girebilir.

Yaptığı her iyiliğin arkasından görünme arzusu ehl-i dünyanın bir hastalığıdır. Fakat ehl-i imanda da bu hastalığa düşme tehlikesi mevcuttur. Ecdat yaptığı eserlere imza atmayı bile ihlâssızlık saymış, derin bir mütevazilik sergilemiştir. Oysa asır insanı artık dindar olsun veya olmasın yaptıkları ile iştihar etme hastalığına yakalanmıştır. Anlık his tatminlerinin peşinde koşan insan, yaptığı amelin insanlar tarafından da hemen takdirle mukabele görmesini arzu etmektedir. Yani insan, O’nun dışında hiçbir şeyin fayda ve zarar vermeyeceğine, O’ndan başka İlâh ve O’ndan gayri Rab olmadığına inanır, fakat bunlara iman etmekle beraber, muamelelerinde ve kulluğunda yaptığını sırf Allah için yapmaz. Amellerinde Allah’a bir pay vardır, nefsine bir pay, hevâsına bir pay, şeytana ve insanlara da bir pay vardır. İşte bu hal, şirki doğurur. Resulullah (asm) şöyle buyurur: “Bu ümmette şirk karıncanın yürümesinden daha hafiftir.”

İnsan, takdir görse ihlâsı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Takdir görmezse, bu amellerdeki niyeti hâsıl olmadığından dolayı, şevk kırılması ve hizmeti terk gibi iki vahim neticeye sürüklenebilmektedir. Yani, her iki halde de, insan kayıptadır ve zarardadır.

Oysa, bütün insanların takdirini kazansa da, bu Allah’ın ve O’nun sayısız meleklerinin takdiri yanında bir hiçtir. Üstelik gadap ve şehvetle bulaşık olan insanların hepsinin de takdirini kazanmak mümkün değildir. Dolayısıyla bilinme, takdir edilme, şöhret peşine düşme, az kazandırır büyük kaybettirir. Risâle-i Nur satırlarında bu mesele Hücumat-ı Sitte Risâlesinde Ayasofya Camii örneğiyle anlatılmıştır.

İnsanın takdir edilme, şöhret sahibi olma meylini bu dünyada dahi meşrû bir şekilde tatmin etmenin dersi verilen bu risâlede özetle şu tesbit yapılır: İnsan yaptığı amellerle ya cami dışındaki birkaç haylazı, ecnebîyi memnun eder; ya da cami içindeki hikmete ve edebe uygun tavrı ile ehl-i kemâl nurânî binlerce zatın takdirini kazanır.

İşte her insan ergenlikle beraber o câmi-i kebîrin içine girer. Burada onu bir tercih bekler. Ya cami içindekilere uygun tarz-ı hareket, ya da dışarıdaki birkaç sahtekâra uygun hareket. Her insan hayatının anlarında bu tercihleri yapmaktadır. Eğer yaratılış hikmetine uygun hareket ederse, yine takdir kazanacaktır. Sadece dışarıdaki haylazlar bundan memnun olmayacaktır. Tersini yaptığında da yalancı bir takdir ve şöhret bulacak, ama mübarek cemiyetin tahkirini kazanacaktır.

Bu dersten sonra, insanın aklına şöyle bir suâl gelebilir. Evet, ehl-i İslâmın içine dahil olduk, fakat onların nazar-ı dikkatlerini çekmek için, hayır duâlarını almak için yapılan hasenatlarda da riyakârlığa düşme tehlikesi mevcuttur. İşte bu yanılgıdan kurtaracak noktayı da yine Bediüzzaman, hangi amelin riya, hangisinin olmadığına dair tesbitleriyle ders verir.

Hâsılı, bu hizmet-i Kur’âniye ihsan-ı İlâhî tarafından omuzlarımıza konmuştur. Bu daireden haberdar olmak ve Nurlarla az da olsa iştigal, bu vazife ile vazifeli olduğumuzun emareleridir. Bu yüzden hiç kimse, bu sorumluluktan kaçmamalı ve omuzunda taşıdığı hazinenin farkında olmalıdır.

“Yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz” uyarısı, ihlâsı kıracak sebepler noktasında yapılmıştır. İşte bu çekinmenin olabilmesi için, sağlam bir nefis terbiyesi lâzımdır. En başta, nefsin emmâre olduğunu kabul etmek, arkasından hizmette önde, ücrette arka planda durma eğitimi vermek, daha sonra ise, kemâlini kemalsizlikte, zenginliğini acizlik ve fakirlikte bilmesini öğretmek, son olarak da, ademinde vücut nurları, vücudunda adem olduğunu kabul etmekle nefsi terbiye etmek gerekecektir. Aksi halde, ihlâsın önündeki en büyük engel, nefs-i emmaredir. Bu terbiye olmadan hakikî anlamda ihlâslı olmak mümkün değildir. İhlâslı olmadan da istikamet mümkün değildir.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

27.03.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (20.03.2010) - HARAM YEMEK

  (13.03.2010) - İlim ve kalbin önündeki engel

  (06.03.2010) - Sıkıntı hastalığı

  (27.02.2010) - Anlamsızlık hastalığı

  (13.02.2010) - Sıdk ve sadakat kavramları üzerine

  (06.02.2010) - Malikiyet iddiâsında bulunan insan

  (30.01.2010) - Günahların giriş kapıları

  (23.01.2010) - Günahlar ve dünyadaki etkisi

  (20.12.2009) - Gürültülü yalan, sessiz hakikat

  (13.12.2009) - Kâmil insan kimdir?

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl