Ali Rıza AYDIN |
|
Kuru “daksil” kusurları silmiyor! |
Yanlış yapmak, çok kolay. O yanlışı düzeltmek ise, bir emeğin işidir. Bir rakamı yanlış yazdım, bir kalem temasıyla. Düzeltmek niyetiyle ele aldım daksil’i… Uç tarafı kurumuş, renk çıkmıyor bir türlü. Ucundaki iğneyi temizledim, ıslattım; salladım, çalkadım; yoruldu kolum artık… Birdenbire fark ettim, düzeltmenin zorluğunu! Düşündüm. “Bir rakamı düzeltmekte böyle zahmet olursa” dedim, “Harap olan gönüller nasıl tamir edilir; bir insanın rızası nasıl inşa edilir?” Çünkü bir kırmakla kalınmıyor, hak hukuk konuları ardı sıra geliyor. Kalemin ucundan çıkan yanlış bir harf, dilin ucundan dökülen uygunsuz bir söz, telâfisi zor olacak hataları doğurur. Çıkan mürekkep kalemden içeri girmediği gibi, söylenen söz de, dilden geri dönmüyor. Bu şeyleri daksillemek bir bakıma kamuflâj. Çünkü yazı hâlâ altında! Bir özürle belki gönül alınır, ama izi kalır arkada. Demek ki, yazılacak şeyin iyi plânlanması gerektiği gibi, söylenecek sözün de, iyi düşünülmesi gerekiyor. Zira: “Tahrip, tamirden çok kolaydır.” Üzüldüğün konuları başkasıyla kıyasla. Başkasından görülecek kabalığı, bir düşün! İçinden gelen sese canla, başla kulak ver: İçindeki incelikten, ince bir feveran gelir; üzülmeyi, ezilmeyi, bozulmayı kabullenmez bir türlü. Kul, kusursuz olur mu? Bu, elbette ki, mümkün olmayan bir şey. Her insanın kabahati, kusurları bulunur. Neticede, gayet aciz beşeriz. Gel gör ki, gönülleri tamir etmek öyle zor! Bir de ene karışınca, kişinin ruh yurduna… O an hemen düşersin, gönül yapma derdine. Demiştik ya, hak var hukuk var; korkulur ki, ukuk var yani valideynin hakkı var!.. “Her hatanın peşi sıra bir hayır işlenmeli”; samimî bir tövbeyle de bu kusur temizlenmeli. Ardından da helâlleşmek gerekir anayla, atayla; yakınla, akrabayla; ahbapla arkadaşla. Çünkü: Kuru daksil, o kusuru silmiyor. Olur ya, birine kaş çatmışızdır; tebessümden kaçmışızdır; ayağına basmışızdır; belki bir can yakmışızdır! Rabbim, affeyleye bizi! Ruhlardaki inceliğe, ince bir avans verip; insana lâyık olan bir yakınlık gösterip muhabbet sürülmeli çatlayan kalp cidarına, belki onarır diye. Hani, Yunus Emre diyor ya: “Gönül Çalab’ın tahtı / Gönüle Çalab baktı / İki cihan bedbahtı / Kim gönül yıkar ise” Hemen adım atmalı, hiç kaybedilmeden zaman. Helâlleşmek gerekir, iş ukbaya varmadan… 09.12.2010 E-Posta: [email protected] |