Umut YAVUZ |
|
Egemen Bağış’tan Avrupa dersleri |
![]() |
AKP hükümetinin Avrupa Birliği konusunda iktidarlarının ilk senelerinde yakalamış olduğu reformist ve atılımcı hava ne yazık ki son yıllarda yerini durağan bir seyre bırakmıştı. Bu hususta büsbütün hükümeti suçlamak ve sorumlu tutmak elbette hakkaniyetle bağdaşır bir tutum olmaz. Zira Avrupa Birliği’nin de ikircikli tavrı bu konuda etkilidir. Siyasal kökenleri bakımından AKP gibi bir partinin iktidar döneminde Avrupa Birliği konusunda ciddî adımlar atılması beklenemezdi. Ama buna rağmen bu konuya sahip çıkarak ciddî adımlar attılar. Ne yazık ki devamını getirip muvaffak olamadılar. Şu sıralar ise tam üyelik sürecinde açılması gereken onlarca fasıl dururken bir arpa boyu yol alınamamaktadır. Danimarka’da çeşitli temaslarda bulunan Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış da bu konuda yakınmalarda bulunmuş. Sözgelimi AB ile müzakerelerde önemli bir konu başlığı olan “Enerji” faslının açılamamasına Kıbrıs Rum Kesimi’nin engel olduğunu belirterek, “Akdeniz’deki güzel bir Ada ülkesi, Türkiye ile AB arasındaki enerji başlığının açılmasını engelliyor. Ben sizin yerinizde olsam, buna itiraz ederdim. Ama yine de siz bilirsiniz. Ben size akıl verecek değilim…” şeklinde görüş beyan etmiş. Bağış bu ve bunun gibi engellemelere rağmen 2014 yılında Türkiye’nin AB’ye girmeye hazır hale geleceğini iddia etmiş. Medya mensupları bu türden vaatleri onlarca kez duydukları için pek bir anlam ifade etmiyor tabiî ki. Hatta hafızası biraz kuvvetli okuyucular da bilhassa AB konusunda defalarca tarih verildiğini hatırlayacaktır. Çok bariz bir manşet örneği bu konuda tarih verilmesinin boş bir vaat olduğunu göstermeye yetecektir. Sene 1995, dönemin Başbakanı Tansu Çiller gazete manşetlerini süslüyor… İfade ise şu: “1997 yılında AB’ye kesin gireriz…” Evet bu sadece bir örnek. Bu hususta tarih verme hatasına düşen bütün başbakanlar veya bakanlar sonradan yanıldıklarını anlamışlardır. Bazen siyasetçilerin bazı ifadelerine akıl sır erdirmek pek mümkün olmaz. Bilhassa AKP’li bakanların bazı sözleri günlerce manşetlerden inmeyecek absürtlükte olabiliyor. Egemen Bağış da Avrupalılara hitaben yaptığı konuşmada hayli garip ifadeler kullanmış. Önce Bağış’ın Avrupalıların kalbini fethetmek için söylediği şu sözlerle başlayalım: Avrupa’nın adını bile, tarihte Türkiye’nin bugünkü sınırları içinde yaşamış bir prensten aldığını hatırlatan Bağış, “Unutmayın; Osmanlı parçalanırken bile Avrupalılar bizden ‘Avrupa’nın hasta adamı’ diye bahsediyorlardı, ‘Asya’nın hasta adamı’ diye değil.”demiş… Avrupalı muhataplarını bu felsefi temelle avucunun içine alan Bağış sonra da bombayı patlatmış: “Ermenistan’daki ekonomik zorluklar nedeniyle, Ermenistan vatandaşları göç ediyorlar. Nüfus yarı yarıya düştü. Ermenistan vatandaşlarının yaklaşık 70 bini de Türkiye’ye geldi. Bunlar, yasadışı işçi olarak çalışıyorlar, biz onların bu yasadışı çalışmalarını görmezden geliyoruz. Ve bu yasadışı Ermeni işçilerin büyük çoğunluğu Türkiye’de dadı olarak çalışıyor. Yani, en değerli varlığımızı, çocuklarımızı Ermeni dadılara emanet ediyoruz. Yüreğimizde nefret olsa, böyle davranır mıydık?” Bir devlet bakanının “kayıt dışı istihdama ve ülkemize kaçak girişlere göz yumuyoruz” kabilinden bu akıllara zarar ifadesini şimdi neresinden tutacaksınız. Aslında bu sözler Egemen Bağış’ın hikmeti kendinden menkul sözleri değil. Bu sözlerin esas patent sahibi Başbakan Tayyip Erdoğan’dır. Hatırlarsınız bir televizyon programında yaptığı konuşmada ülkemizde 170 bin Ermeni’nin bulunduğundan dem vuran Erdoğan, ‘’Bu Ermenilerin yaklaşık 70 bini vatandaşımız, diğerleri kaçak olarak bulunuyor. Biz bunlara göz yumuyoruz. Çünkü böyle bir gerilimi istemiyoruz” demişti. Bu garip ifadelerde aynı zamanda zımnî bir tehdit de yer alıyordu. Başbakan bu sözleri yüzünden oldukça tepki görmüştü. Bugün Avrupalılara şirin görünmek için bir devlet bakanı da aynı sözleri sarf ediyor… Buna anlam vermek gerçekten mümkün değil. Buradan anlaşılıyor ki biz bir ticarî faaliyet yapmak üzere bir işletme kursak ve burada tamamen Ermeni işçilerden oluşmuş bir kadro kursak büyük bir avantaj elde edebiliriz. Zira çalıştırdığımız işçileri kayıt dışı çalıştırabiliriz. Aynı şekilde bu sözler, “Ermeni olması kaydıyla ülkemize herkes kaçak girebilir” mânâsı da taşıyor. Hadi aynı kolaylığı bütün dünya vatandaşlarına gösterelim de ülkemiz insan kaçakçılığının merkezlerinden biri olsun. Kim bilir belki de İstanbul’a “Avrupa İnsan Ticaretinin Başkenti” payesini de verirler… İşin ilginç yanı, Devlet Bakanı’nın söz konusu konuşmada sarf ettiği en garip sözler bunlar değil... Dahası da var… Biz de bombayı sona sakladık. Nihayet AKP kurmayları artık Avrupalılara Emperyalizm dersi de vermeye başladılar. Bağış diyor ki: “İran’a yaptırım koyarak, bir yere varmak mümkün değil. İran’ı uluslar arası camiada bir takım oyuncusu yapmak için, orada McDonalds açılmasını sağlamaya çalışın. Oraya müzikle, sinemayla girin, ikna edin. Duvarlar kuracağınıza, duvarları yıkın. İran’ın izole edilmesi çok yanlış..” Alkış… Alkış… Gerçekten bunu Türkiyeli bir devlet bakanından duymak gözlerimizi yaşarttı. Avrupalıların bu sözler karşısında bıyık altından gülerek: “Bize işimizi öğretme” dediklerini duyar gibi oluyorum… 09.12.2010 E-Posta: [email protected] |