Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın denizin yüzeyinde hafiflediğini, ancak denizin derinlerinde geçen haftalardan daha yoğun olduğunu söyledi. sarı, ayrıca vatandaşlara da büyük görevler düştüğünü ifade etti.
Marmara Denizi’nde oluşturduğu tabakayla haftalardır gündemden düşmeyen müsilaj (deniz salyası) bugünlerde yüzeyde daha az görülse de derinlerdeki durum halen âcil tedbir gerektirecek kadar vahim. Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’na yayılan müsilaj haftalardır en önemli gündem maddelerinden biri. 6 Haziran’da Marmara için ‘Koruma Eylem Planı’nı açıklanmış, 8 Haziran’da ‘temizlik seferberliği’ başlatılmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum hemen her gün ne kadar deniz salyası temizlendiğini duyuruyor. BBC Türkçe’nin haberine göre Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, şöyle konuştu: “Yüzeyde bir azalma söz konusu, ancak dalış sırasında derinlere doğru gittiğimizde durum geçen haftalara göre daha vahim. Artık dalış esnasında 7 metreden aşağılara indikçe suyu elimizle açarak inmek zorunda kalıyoruz. Geçen hafta Marmara Adası açıklarında yaptığımız dalışta 30 metrenin aşağısında su altının yoğun müsilaj tabakasından dolayı tamamen zifiri karanlık olduğunu gördük. 40 metre derinlikte el fenerlerimizle dolaştık.”
Kalıcı çözüm: Atıkların önünü kesmek
Profesör Sarı müsilajın ekosisteme, hareketsiz türlere olan etkisinin gittikçe arttığını şöyle dile getirdi: “Kırmızı mercanların üzerinde yoğun müsilaj kümeleriyle kaplanmış ne yazık ki, hasar var. Müsilaj sorunu devam ederse bu hasar daha çok artacak, nefes alamaz hale gelecekler.” Temizlik çalışmalarının sonuç verdiğini, ancak daha kalıcı çözümlere odaklanılması gerektiğini belirten Sarı, şunları kaydetti: “Eylem planına yönelik faaliyetler sürüyor, ama başarılı olabilmemiz için yapılması gereken en önemli adım atıkların önünü kesmek. Marmara Denizi’ne giden evsel atıkları, endüstriyel atıkları, tarımsal atıkları ve gemi atıklarının denize gitmesini engellememiz lazım. İlk olarak sanayi kuruluşlarının atıklarının engellememiz lâzım. Çünkü ruhsatlarını alırken uymaları gereken şart, atıklarını arıtmadan denize bırakmamaktı. Bunu etkin uygulamalarını sağlayacak denetimleri hızlandırmalıyız. Böylece denizin yükünü bir parça azaltabiliriz.”
‘Denizin zamanı yok, destek olmamız lazım’
Müsilaj sorununu ortadan kaldırmada ileri biyolojik arıtma tesislerinin önemine de dikkat çeken Sarı, bu gibi tesislerin inşasının zaman alacağını vurgularken, bireysel olarak da faaliyete geçilebileceğini şöyle anlattı: “Denizin zamanı yok. Deniz şu an perişan durumda. Bireysel olarak ne yapabiliriz? Her gün 1 litre daha az atık çıkarabiliriz. Evde kullandığımız kimyasalların miktarını tamamen ortadan kaldıramasak da azaltabiliriz. Kullandığımız atık yağları lavaboya dökmek yerine şişelerde biriktirerek ilgili yerlere teslim edebiliriz. Bunlar şimdiye arıtma tesislerinde alınması gereken önlemler olsa da şu anda yapmamız gereken şey atık yükünü azaltmak. Bireysel olarak bunları yaparak denizin imdadına koşmamız lâzım, denize destek olmamız lazım.”