Hazırlanan bir taslak iklim raporuna göre, yüzyılın sonuna kadar Türkiye’de yaz aylarında sıcaklıklar ciddi oranda artacak, yağışlar ise yüzde 60 azalacak. İklim değişikliği tarım ürünleri için de bir tehdit oluşturacak.
TBMM Küresel İklim Değişiklinin Nedenlerini ve Alınacak Önlemleri Araştırma Komisyonu, taslak raporunu tamamladı. İklim değişikliğinin sebeplerinin ve Türkiye’ye etkilerine ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı raporda, iki farklı senaryoya göre yüzyılın son çeyreğinde (2071-2099) Türkiye’de yaz aylarında sıcaklıklar 6 dereceye kadar artabilir. Yağış miktarlarında ise aynı dönemde yüzde 60’lık azalmalar görülebilir. Komisyon’un taslak raporuna BBC Türkçe ulaştı. Raporun son rötuşlar sonrası yeni yasama yılında TBMM Başkanlığı’na sunması planlanıyor. Raporda küresel iklim modelleme çalışmalarını yürüten Uluslar arası Bilim Konseyi (ISC), Dünya Meteoroloji Teşkilâtı (WMO) desteğiyle kurulan Dünya İklim Araştırma Programı (WCRP) çerçevesinde yapılan iklim modellemeleri ve senaryolarına göre Türkiye’nin 2099 yılına kadar sıcaklık, yağış miktarı, bölge mevsimindeki kriterler dikkate alınarak iklim projeksiyonlarına da yer verildi.
Sıcaklıklar artacak, yağışlar azalacak
Rapora göre sıcaklıklar yüzyılın son periyodunda ise 6 derece kadar artabilir: “Sıcaklıklarda bütün yurtta kış mevsiminde 2-4 derece arasında artış; ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde ise ülke genelinde 5 dereceyi, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise 6 dereceyi aşan artışlar öngörülmektedir. Raporda Türkiye’deki mevsimsel yağış senaryolarına göre de projeksiyonlar hazırlandı. Buna göre 2016-2040 dönemi için sonbahar ve yaz mevsimleri başta olmak üzere yurdun büyük bölümünde yağış azalacak. Raporda, Türkiye’nin baz aldığı iki senaryoya göre havzalarda da sıcaklıklar artış eğiliminde. Artışlar 2016-2040 dönemini kapsayan ilk periyotta 1-1,5 derece civarındayken, 2041-2070 periyodunda 2-2,5 civarında. 2071-2099 periyodunda ise 3,5 derecenin üzerinde görülüyor. En fazla artışın ise 2071-2099 periyodunda 4-4,5 derecelik artışla Fırat-Dicle havzasında olacağı vurgulanıyor. Rapor, şiddetli sıcak hava dalgaları ile daha sık karşı karşıya kalınabileceğini gösteriyor.
Ankara ve İstanbul’a ‘şiddetli yağış’ uyarısı
İklim değişikliği ile sellere neden olan şiddetli yağışların artacağı vurgulanan raporda, Ankara ve İstanbul’da “şiddetli yağış” tahminine de yer verildi. Rapora göre Türkiye, 1998 yılından itibaren 2011 yılı hariç ortalama sıcaklıkta artış yaşıyor. Türkiye’nin dünya üzerinde kuraklığın sürekli tehdit oluşturduğu “yarı kurak” iklim kuşağında yer aldığı kaydedilen raporda, 2021-2098 dönemi projeksiyonlarına göre “kuraklık şiddet yüzdeliklerinin bir üst kuraklık sınıfına doğru kayma eğilimi göstereceği” ve bunun özellikle Akdeniz ve İç Anadolu bazı bölgelerinde daha fazla hissedileceği vurgulandı. İklim değişikliğinin bitkisel üretimde değişiklik ve verim kayıplarına yol açmasının yanı sıra hayvancılığı da olumsuz etkilediği vurgulanan raporda, 34 derecenin üzerinde her 1 derecelik artışın hayvan dengesini bozarak et ve süt üretiminde kayıplara yol açacağına işaret edildi. Bitkisel üretiminde yapılan verim çalışmalarında Hadley İklim Modeli’ne göre 2050 yılında Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde 5 temel üründe; buğdayda yüzde 7,58, mısırda yüzde 10, ayçiçeğinde yüzde 6,35, pamukta yüzde 2,19 gibi verim azalmaları olacağı öngörüsüne yer verildi.
Tavsiyeler şöyle
Komisyon raporunda, küresel iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve önlemek için ise 96 ana başlık altında yapılması gereken yasal düzenleme ve çalışmalara da yer verildi. Raporda yer alan diğer bazı öneriler şöyle: Ülkemizde kullanılan suyun yüzde 77’sinin yani en fazla oranda sulamalarda kullanılıyor olması sebebiyle ülke genelinde suyun kaynaktan tarlaya basınçlı borulu sistemlerle götürülmesi maksadıyla “Damla Sulama Seferberliği” başlatılmalıdır. Su kaynaklarının azalma eğilimine girdiği bir süreçte, yeni sulama işletmelerinin devreye alınması kapsamında küçük ve orta ölçekli tarla sahibi çiftçiler, kendi tarlaları içine sulama suyu ihtiyaçlarını karşılamak üzere “Çiftlik Rezervuarları” kurarak alternatif su kaynakları geliştirmeye yönlendirilmelidir. Yer altı sularının kuraklık, savaş ya da tabiî afet durumlarında hızla kullanıma sunulması ve kirlilikten az etkilenme avantajı sebebiyle, özellikle âcil durumda içme suyunda kullanılması için rezerve edilerek ve korunması gerekmektedir.