"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Afette “yasak” garabeti

Cevher İLHAN
17 Ağustos 2021, Salı
Son yirmi yılda yanan ormanlar kadar 177 bin 476 hektar ormanın kül olduğu, son sekiz ayda yüzde 755 artan orman yangınları afetinin ardından Karadeniz’in üç ilinde resmi açıklamalarla 71 vatandaşın can verdiği sel fâciasında da medyaya baskıya tevessül edilmesi dikkat çekici.

Felâket mahallinde, “sayın Cumhurbaşkanımızın tâlimatıyla çalışmalarımıza devam ediyoruz”, “20 yıldır Cumhurbaşkanımızın liderliğinde nerede sel, heyelan, deprem olduysa oradaydık” diyen bakanların “kimseyi ötekileştirmedik” iddialarının aksine felâkette tam bir “ötekileştirme” yapılıyor. 

On bir günde söndürülemeyen orman yangınlarına özellikle havadan müdahaledeki yetersizliğe, yöre halkının ve belediye başkanların feryatlarına yer veren medya kuruluşlarına önce “ültimatom” verilip ardından ceza üstüne ceza yağdırılmasında olduğu gibi, sel fâciasında da medyaya peşin “uyarılar”ın gönderilmesi oldukça çarpıcı.

Sel felâketinin altıncı gününde 74 felâketzedenin kaybolduğu ileri sürülürken, AFAD’a 329 kayıp başvurusunun yapıldığı, bölge halkının ihbarıyla yüzlerce vatandaştan haber alınamadığı belirtiliyor. 

İlgili bakanlar, “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde afet sonrası vatandaşımıza ve milletimize karşı en ufak bir mahcubiyet yaşamadık; kimse, 'nerede bu devlet?' demedi” deseler de, tam tersine bölgede enkaz üzerinde vatandaşların şikâyet ve yakınmaları gerçeği su yüzüne çıkarıyor. 

CEZALARA “BAHANELER” ARANIYOR…

Gerçek şu ki iktidardakiler, halkın bizzat yaşadığı felâketlere dair gerçekleri ve doğru haberleri “sakıncalı” görüyor. “Hibrit-melez demokrasiler” ve “otoriter devletler”de görülen haliyle, hiçbir dönemde görülmeyen bir garabetle devletin iletişim kurumları, siyasi iktidar hesâbına medyaya yapılan baskılarla gerçeklerin üstü örtülmek isteniyor.  

Ormanların alev alev yandığı günlerde, tv kanalı yöneticilerine  “yangınların çok gösterilmemesi”ne ilişkin “uyarı mektubu”nu gönderen RTÜK’ün, muhabirlerin yangın yerinden canlı yayında cayır cayır yanan ormanları gösterip “yangın büyüyor!”, “alevler o kadar hızla geliyor ki kâbus gibi!”, “durum vahim!” tariflerine ceza verilmesi çarpıklığına benzer, “endişe, panik, korku ve infial meydana getirmek, ‘hükümeti küçük düşürücü, aşağılayıcı’ ve ‘iftira’ olarak” nitelemekle afet haberleri peşinen “suçlu” bulunup “ceza” için bahaneler aranıyor.  

Belli ki tamamen siyasi sâiklerle iktidarın yanlışlarını eleştiren gazetelere bütünüyle siyasi sâiklerle darbe ve ara dönemlerde bile görülmeyen bir yasa dışılıkla ilânlarının kesilmesi, keza televizyon yayınlarının cezalandırılmasında görüldüğü gibi medya kuruluşlarına “tâlimat” ve “telkinler”le dayatılacak cezalara “kamu yararı” perdesinde yine “gerekçeler” uyduruluyor.  

Daha önce “emir telâkki ettikleri”ni söylediği “Cumhurbaşkanı’nın tâlimat ve telkinleri”ni yerine getireceği”ni önceden ilân eden RTÜK Başkanı’nın, sel feklâketine dair soysal medyada “devletimiz bölgedeki tüm yaraların sarılması için teyakkuza geçerek tüm birimleriyle seferber oldu” propagandasıyla “tıpkı orman yangınlarında olduğu gibi afet bölgesinden yayın yapan tüm medya kuruluşlarına doğru haber vermeler ve dezenformasyondan kaçınmaları” ricası bunun tezâhürü. 

“UYARI”, BASKI, YASAK VE ENGELLEME!

Halbuki tamamen siyasi iktidarın hatalı ve eksik icraatlarını eleştiren kanallara kırktan fazla üç milyon lirayı bulan cezaları kesen ve en son altı kanala on yedi ceza ile beş milyonu bulan RTÜK’ün sözkonusu cezaları ve uyarıları, hukukçuların tesbitiyle öncelikle Türkiye’nin imza atıp taraf olduğu ve taahhüd ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Anayasa ve yasalardaki “haberleşme, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ve başka yollarla açıklama ve yayma hürriyeti”ne  aykırı.

Devlet kurumlarının, “sansür”le tamamen bağımsız olarak halkı doğru bilgilendirme sorumluluğuyla eleştiri yapmakla yükümlü yayıncılara “dikta yönetimleri”nde tatbik edildiği biçimde “nasıl yayın yapılması gerektiği”ni dikte eden, “yapılmadığında hangi yaptırımların uygulanacağı” tehditlerini savurması, çok sesliliğin ve fikirliliğin sekteye uğratılması, açıkça ifade özgürlüğünün ayrılmaz parçası olan eleştiri hakkının cezalarla ihlâli olduğu her haliyle sırıtıyor.  

Özetle, “dezenformasyon yapmayıp” diyen siyasi iktidarca tam bir dezenformasyon dayatılıyor. Son felâket ve fâcialarla ortaya çıkan tablo, medyaya son “uyarı”, baskı, yasak, engellemeler ve cezalarla Türkiye’nin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 153. sırada kalmasının üzerine âdeta tuz-biber ekiyor.

Ama nâfile; insanlık tarihi boyunca gerçeklere karşı yapılan baskılar bir netice vermediği gibi, özellikle afet ve fâcialarda medyaya baskı ve cezalarla gerçeklerin üst-bas edilemeyeceği ortada. 

Zira Bediüzzaman’ın beyânıyla "Bir tane sıdk (doğru), bir harman yalanları yakar.” 

Okunma Sayısı: 1756
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahim Karahan

    17.8.2021 00:20:55

    Allah her türlü kötülüklerden korusun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı