"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çoğunluk Müslüman, yöneticiler Hıristiyan

18 Kasım 2011, Cuma
O zayıf mı zayıf, masum bakışlarla hepimize “Dünyada böyle insanlarda mı var, bizler ne kadar bolluk içerisinde yaşıyormuşuz” dedirten küçük siyahî çocukların yaşadığı ülkelerden biridir Çad.

 Ajanslardan gelen Afrika fotoğraflarını her gördüğümde hep düşünürdüm, bu fotoğraflar gerçekten Afrika’nın kareleri mi! Acaba Türkiye’deki fakirlik algılarımız ile mi kıtlığın olduğu Afrika’yı kıyaslamaya çalışıyoruz! Bu soruların cevaplarını bulmaya gidiyordum. Fotoğraf çekmenin yasak olduğu bir ülkeye giderek cevabını fotoğraf kareleriyle anlatmaya çalışacaktım.
Çad’a Türkiye’den direkt uçak olmadığı için Yeşilköy Havalimanından yaklaşık 6 saat süren bir yolculuktan sonra Etiyopya’nın başşehri Addis Ababa Havalimanına iniş yaptık. Transit yolcu olduğumuz için hava limanından çıkış yapmamız mümkün değildi. Nihayetinde hava limanı dahi olsa Afrika’daydık. Hava limanında ilk aradığımız mekân mescid oldu. Neyse ki küçük bir mescid vardı da namazımızı eda ettikten sonra uyuyup dinlenme fırsatını bulduk. Allah’a şükürler olsun ki Müslüman bir memlekette doğmuşuz. Çünkü başka dinlere mensup kişilerin sağda solda öylece yerlerde uzanmaları buna karşın bizim gidecek bir mescidimizin olması bile şükre sebepti. Havalimanında beni en çok şaşırtan Çinlilerin hatırı sayılır çokluğuydu. Çin istilâsı Afrika’da çoktan başlamıştı. Çinlilerin birçok şirketi varmış. Ülkede yüz binlerce işsiz varken petrol çıkaran, yol yapımında çalışan bu Çinlilerin varlığı gerçekten enteresan.

ÇOĞUNLUK MÜSLÜMAN, YÖNETİM HIRİSTİYANLARDA
Çad nüfusu yaklaşık 10 milyon. Topraklarının yüzde 2,5’lik bölümü tarım arazisi, yüzde 35 otlak arazi, yüzde 15 ormanlık, geriye kalan bölümü de kıraç tepeler ve çöllerden oluşuyor. Çad halkını, kabilesi binde birlik küçük bir orana sahip Cumhurbaşkanı Idriss Deby yönetiyor. Bir darbeyle iktidara geldiğini ve yine ancak bir darbeyle gideceğini kendisi söylüyor.
Halkın yüzde 58’i Müslüman, yüzde 25’i Hıristiyan, kalan yüzde 18’lik kesimse geleneksel Afrika dinlerine inananlardan oluşuyor. Müslümanlar yönetimde pasif durumdalar. Bu yüzden ülke Hıristiyanların elinde. Başbakan ve Genelkurmay Başkanı Hıristiyan… Müslümanların dinî bayramlarında resmî tatili 1 gün iken, Hıristiyanların yılbaşı tatilleri 15 gün. Sömürgeci Fransa, ülkenin bütün kaynaklarını kurutuyor.
Çad misyoner faaliyetlerinin en yoğun olduğu Afrika ülkelerinin başında gelmektedir. Çadlı Hıristiyanlar sömürge döneminde misyonerlik faaliyetleri sonucunda Hıristiyanlaştırılan yerel halktan oluşmaktadır. Bunların yanı sıra az sayıda da olsa Avrupalı Hıristiyan bölgeye yerleşmiştir. 2008 yılındaki savaş sonrasında bölgedeki güvenlik sorunu dolayısıyla Avrupalıların çalışmak için gündüzleri Çad’a akşam ise Kamerun’a geçtikleri bilgisini alıyoruz.
Ülkede 1960’dan 1975’e kadar Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Son zamanlarda ise Müslüman kabilelerin maalesef kendi içlerindeki çekişmeler onları daha da güçsüz hâle getirmektedir. Öyle ki zaman zaman kendi aralarındaki çatışmalara namaz arası verip tekrar çatışmaya devam ettikleri görülmüş.
Eski bir Fransız sömürgesi olan Çad, 11 Ağustos 1960 tarihinde bağımsızlığını kazandı ve aynı yıl içerisinde Birleşmiş Milletler’e (BM) alındı. Afrika Birliği Teşkilâtı ve İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın kurucu üyesi olan Çad, ekonomik olarak, Afrika’nın en fakir ve gelişmemiş ülkelerinden biridir. Ülkedeki siyasî istikrarsızlık ve silâhlı çatışmalar ekonomiyi olumsuz yönde etkilemekte ve ekonomik gelişmeyi engellemektedir. Öte yandan Fransa hâlâ Çad ekonomisi üzerinde ciddî bir şekilde söz sahibidir. Fransız yönetimi Çad’ın kendi kendine yeterli bir ülke hâline gelmesini istemediğinden önüne çeşitli engeller çıkarmaktadır. Fransa verdiği kredilerle de Çad’ı tamamen kendine bağımlı hâle getirmiştir.

YOL YOK, OKUL YOK, DOKTOR YOK
Ülkede ulaşım şebekesinin yetersizliği de ekonominin gelişmesini olumsuz etkileyen faktörlerden biridir. Ulaşım hizmetleri çok sınırlı olmakla birlikte karayollarının ancak yüzde 1’i asfaltlanmıştır. Ülkede demiryolu yoktur. Büyük uçakların inmesine uygun N’Djamena havaalanı dışında 40 kadar küçük havaalanı vardır. Bu sebeple hava ulaşımı ekonomik açıdan önemli rol oynar. Tamamıyla Fransız sistemine göre uygulanan eğitim sistemi oldukça geri düzeydedir. Ülkede sadece bir üniversite bulunmaktadır. İlkokul çağındaki çocukların sadece yüzde 38’i okula gidebilmektedir. Üniversite çağındaki gençlerden üniversiteye kayıt yaptıranların oranı yüzde 1’dir. Okuma yazma bilenlerin oranı ise yüzde 30’dur. Sağlık açısından ise bütün ülkede toplam 5 hastane ve 130 doktor mevcuttur. 47 bin kişiye bir doktor düşmektedir. Bütün bunların yanında günümüzde Çad’da kıtlık da yaşanmaktadır. Bir petrol devleti olan Çad’da, yaşanılan kıtlığı kimse açıklayamazken, petrolden elde edilen gelir, tamamıyla silâh, mermi, tank ve savaş uçaklarının alımında kullanılıyor ve bu gelirden halka düşen ise kocaman bir hiç... İnsanlar, Çad’da sefalet içerisinde yaşıyor. Savaş, açlık, kuraklık, hastalık… Çad’da hepsi bir arada yaşanıyor.

EKİBİMİZE SIMSICAK KARŞILAMA
Nihayet 5 Kasım, saat 10:30’da Etiyopya hava yollarıyla kalkan uçağımız 3 buçuk saatlik yolculuğumuzun ardından başşehir N’Djamena’ya Hassan Djou Havalimanı’na varıyoruz. Hava limanı tek katlı küçük bir bina ve pistten ibaret… Apronda, Air France’a ait birçok uçak var. Uçaktan iner inmez bize ilk hoş geldiniz diyen Çad’ın sıcaklığı oldu. Ülkeye girmemiz için gerekli bütün evraklarımız varken polisler yine de bizi göçmen bürosuna aldı. Kayıtlar elle bir defterde tutuluyor burada. Bilgisayar yok. Kayıt işlemleri bittikten sonra bavulumuzu almaya gidiyoruz. Bizi Çad’ın sıcaklığından daha sıcak bir şekilde karşılayan Ahmed Muhammed Fadıl ve arkadaşlarını görüyoruz karşımızda. Arabalarına atlayıp kalacağımız otele doğru yola çıkıyoruz.
N’Djamena’da sadece güney petrol bölgesinde bir kaç yol inşa edilmiş; şehrin başka hiçbir tarafında yol yok. Patika yol bile yapılmamış. Ülkenin her tarafı düz. Ülke topraklarının yüzde 20’si çöl; geri kalanı düz ova. Şehirler arası yolculuklarda bile bu ovalar kullanılıyor. Araçların geçişiyle kendiliğinden bazı yollar oluşmuş. Eğer burada kendi başınıza araba kullanmak isterseniz bölgeyi çok iyi bilmeniz gerekir. Yoksa bir şehre gideyim derken ülke sınırları dışına çıkabilirsiniz. N’Djamena’da yollarda yüzlerce motor ve bisikletlileri görüyorum. Yollarda yoğun bir şekilde trafik akışı var. Ama buna rağmen bir kaç yer dışında trafik ışıkları yok. Burada trafik karşı tarafın insafına kalmış. Yani yol veren olursa yoluna devam edersin. Yoksa beklersin yol veren bir aracı.
Çad’ın en iyi otellerinden birine geliyoruz. 4 yıldızlı Novotel... Müşteri kitlesinin daha çok Fransız ve Çinlilerin olduğunu öğreniyoruz. İçerisindeki dev havuzuyla N’Djamena şartlarına göre gayet lüks bir ortam sunuyorlar. Otel fiyatının kişi başı 200 Euro olduğunu öğrenince, bir işçinin 150 Euro aldığı bir ülkeye göre pahalı olduğunu görüyoruz. Muhammed Fadıl bize diğer otellerin de yaklaşık bu fiyatlarda olduğunu söylüyor.  ADLM (Yoklukla Mücadele ve Kalkındırma Derneği) ofis binasında kalınabileceğini, ama biraz eksikliklerin bulunduğunu ekliyor Fadıl... Bu seyahati birlikte yaptığımız İHH ekibimizden Mehmet Bey bize dönerek “Toplamda 3000 Euro mu ödeyelim yoksa ADLM’de kalarak bu parayı yetimlere mi verelim?“ diyerek bizim de görüşümüzü almak istiyor. Biz de tabiî ki oy hakkımızı yetimlerden yana kullanarak otelden ayrılıyoruz.
ADLM ofis binasına geldiğimizde bizi derneğin diğer üyeleri karşılıyor. Ofis binasında elektrik ve su bulunmuyor. Sadece bir masa ve iki de koltuk. Aslında N’Djamena şartlarında ideal sayılır. Elektrik ülkeye Fransızlar tarafından sağlanıyor ve sistemin eski olmasından dolayı sürekli kesintiler yaşanıyor. Ahmed Muhammed’in başkanlığını yaptığı ADLM çatısında 28 farklı kabileyi barındırmaktadır. Gönüllü sistemiyle çalışan 12 çalışanları mevcut. Yerel sponsorların yanı sıra Türkiye’den İHH, ADLM ile iş birliği içerisinde. BM’ye gerekli müracaatlar yapılmış. İçişlerinin ve istihbarat denetlemelerinin sonucunda gerekli bütün izinleri almışlar. Bu sayede ülkenin hemen her bölgesinde rahatça yardım faaliyeti organize edebiliyorlar.
Ofise yerleştikten sonra karnımızı doyurmak üzere Ali Baba lokantasına gidiyoruz. Ama içeri girmemizle çıkmamız arasında 1 dakika bile sürmüyor. Meyhane tarzında bir yerdi. Çad’da lokantaya gitmek gibi bir adet olmadığından Fadıl kardeşimiz ile dolanıyoruz uygun bir lokanta bulana kadar. Ama maalesef ki ülkenin büyük çoğunluğu Müslüman iken, bütün lokantalar ya Fransızlara ya da Çinlilere yönelik. Sonunda Genç Esnaf Lokantası isminde bir lokanta bulduk. Yalnız Fadıl uyarıyor, “Burası helâldir. Fakat mutfağı görmeden yerseniz iyi olur.” Açlıktan mutfağı görecek halimiz kalmamıştı. Neyse ki yemekleri bizimkilere yakındı. Yalnız temizlik anlayışlarına bir türlü alışamadık.
Yemekte Ahmed Muhammed Fadıl ile sohbete dalıyoruz. Çad’da devletin bütün imkânlarıyla sadece 4-5 su kuyusu açtığını, kendisinin ise İHH ile birlikte 340 su kuyusunu açtığını söylüyor ve devam ediyor; “Burada İHH ile açtırdığımız su kuyuları sayesinde kabileler arasındaki gerilimler son buldu. Hemen her köy artık benim adımı biliyor, hatta yeni doğan çocuklara Ahmed adını verenlerin yanı sıra su taşıdığı termosuna Ahmed adını veren yaşlı amcadan bahsediyor bize... İHH’nın su kuyusu projesi öyle başarılı olmuş ki bölgede bunu fark eden misyoner kuruluşları açılan kuyuların yakınlarına kendi kuyularını açmaya başlamışlar. Ancak İHH tarafından açtırılan kuyuların düzen ve tertibi hemen dikkati çekiyor.

SÖMÜRGECİ FRANSIZLAR BİZİ BARBAR TANITMIŞLAR
Ahmed Fadıl’a Türkiye’ye nasıl geldiğini sorduğumuzda ise şöyle diyor; “Türkiye’den ilk burs yollandığı zaman okumak için kimse gitmedi. Burada lisede Fransızların hazırladığı Osmanlı tarihi ders kitaplarında Türkler barbar ve silâhlı gezen insanlar, Türkiye ise depremlerin meydana geldiği yaşanması çok zor bir coğrafya olarak anlatıldı. Haliyle gelen ilk burslar için hiçbir başvuru olmuyor. Daha sonra Ahmed gidiş-dönüş biletini alarak 3 arkadaşıyla birlikte Türkiye’ye geliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi İşletme bölümünü bitiriyor Ahmed... “Her akşam yurtta arkadaşlarımızla telefonlaşıp bir şey oldu mu diye birbirimizi kontrol ediyorduk, ancak bize anlatılan İstanbul ve Türkler gördüklerimizden çok farklıydı” diyor. Türkiye’de 4 yıl Nur cemaatiyle kaldığını ve Risâle-i Nurları okudukça İslâmiyet’i daha iyi anlamaya başladığını söyleyen Ahmed,  “Çad’a dönerken yanıma bir tek Risâle-i Nur’dan bazı kitaplar aldım” diyor. Ahmed’in, Türkçesi çok iyi, bize Çad’da çok yardımcı oluyor.

 DEVAM EDECEK
 
MURAT SAYAN
Okunma Sayısı: 2384
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı