"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur markasının özellikleri (4)

M. Latif SALİHOĞLU
22 Mayıs 2025, Perşembe
Risale-i Nur’dan ilhâmen isimlendirdiğimiz “Nur markası”nın takdire şâyân bir özelliği de, takip etmiş olduğu “ikna metodu”dur.

Evet, Risale-i Nur’a muhatap olan her kim olursa olsun, ya ikna, ya da ilzam olur. Üçüncü bir seçenek yoktur. Karşsında insî, yahut cinnî şeytan dahi olsa, netice değişmez. Çünkü, bu eserler Kur’ân’ın malı, hakikî bir tefsiri ve onun bir mu’cize-i maneviyesidir.

Şahsen kendim de her türlü suale karşı tam ikna olarak Risaleleri kabul ettim. Bu sayede, taklidî ve şüphelere maruz olan imanımı o eserlerdeki ikna edici izahlarla kurtarıp tahkikî hale geldiğine tam kanaat getirdiğim için, Risale-i Nur ve Hz. Bediüzzaman’a yönelik itiraz, sataşma ve karalama çabalarına zerrece değer vermem. Yapılan saldırıların arkasında ya zındıklar, ya münafıklar, ya da millet ve İslâmiyet düşmanlarının bulunduğunu düşünürüm. 

Evet, hiç şüphe yok ki, Risale-i Nur, bütün beşeriyetin her türlü fikrî ve manevî ihtiyacını karşılayacak ve tam tatmin edecek bir mahiyettedir.

AĞIR İTHAMLARA MUKNÎ CEVAPLAR

Risale-i Nur’daki ikna metodu o derece sağlam ve kuvvetlidir ki, şimdiye kadar hiç kimse ve hiçbir cereyan ona galebe çalamamıştır. O derece nezih izahları var ki, elli sene müddetince hiçbir mahkeme onda bir suç unsuru bulamamıştır. İki binden fazla mahmemeden geçtiği halde, bunları tamamı beraetle neticelenmiştir.

Acaba, günümüz dünyasında bu özellikler başka hangi dâvada var?

14. Şua’da yer aldığı üzere, 1948’de Başbakanlığa, Adliye Bakanlığına ve Dahiliye Bakanlığına gönderilen mektubun ortalarında, Üstad Bediüzzaman, o güne kadar yaptığızı hizmetleri ve buna mukabil gördüğü muameleleri hülâsa ettikten sonra, hiç aslı-astarı olmayan yeni bazı suçlama ve ithamlara maruz kaldığını şu sözlerle beyan ediyor:

“Bugüne kadar yüz otuzu bulan risaleler, tamamen ahiret ve iman bahislerine ait olup, siyasetten ve dünyadan kastî olarak bahsetmez. Buna rağmen, birtakım fırsat düşkünlerinin de iştigal mevzuu oldu. Üzerinde tetkikat yapılarak Eskişehir, Kastamonu, Denizli’de tevkif edildim; muhakemeler oldu. Neticede hakikat tecellî etti, adâlet yerini buldu. Fakat, bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon’a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab [sorgulama] altındayım. Bana şunları isnad ediyorlar:

1. Sen siyasî bir cemiyet kurmuşsun.

2. Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.

3. Siyasî bir gaye peşindesin.”

Üstad Bediüzzaman, kendisine isnad edilen bütün suçlamalara, yine ikna metoduyla cevaplar vererek “kaziye-i muhkeme” sûretinde beraat etmiştir. Nihayet sekiz sene süren ve 1956’da neticelenen “temyiz kararı”nı müteakiben Risale-i Nur Külliyatının matbaalarda basımına başlanmıştır.

BIRAKMAK, CAYMAK, PES ETMEK YOK

Hz. Bediüzzaman vazifeli bir şahsiyet olduğu için, insanlık dışı ne kadar işkence ve bed muamele varsa hemen hepsini gördüğü halde hiç pes etmedi. Hiç “Benden bu kadar” deyip mücadeleyi bırakmadı. Zira, Nur’un bir özelliği de hiç korkmamak ve başa ne gelirse gelsin, bu davadan vazgeçmemektir.

Nitekim, onu ezerek korkutmaya, yahut zehirleyerek yıldırmaya çalışanları dahi titrecek derecede cesaret yüklü şu ifadelerle haykırdı: "Başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse zındıkaya teslim-i silâh edip vatan ve millet ve İslâmiyete hıyanet etmem ve hakikat-i Kur’ân'a feda olan bu başı zalimlere eğmem."

Rumuzat-ı Semâniye (29. Mektup) isimli eserde, Bediüzzaman bir adım daha ileri giderek, imandaki cesaretin nihaî sınırını tayin edercesine “ehl-i nifak olan mülhidler”e şu sözlerle nida etti: “Siz vücudumu parça parça yapsanız, yine hakkı söylemeye devam edeceğim. Eğer, imkânım olsa de sesimi duyurabilseydim, şarktan garba kadar herkese şu hakikatleri haykıracaktım: Kur’ân haktır. Furkan'ın dediği doğrudur. Allah'ın kelâmı olan bu kitabın bahsettiği şeylerde şüphe yoktur; tamamı hak ve hakikattır. Keza, Hazret-i Muhammed (asm) Allah'ın Resulüdür. Onda şüphe yoktur. Şeriatı vahy-i İlâhîdir. Allah ise, zulümden münezzeh bir adalet sahibidir."

(Devamı var)

Okunma Sayısı: 480
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı