"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medresetüzzehra'nın misyonu

12 Ocak 2019, Cumartesi
Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra için belirlediği misyona baktığımızda, ilk tehlike olarak “menfi ırkçılığı” görüyoruz. Terör olaylarının körüklenmesinde “menfi ırkçılığın suistimal” edilmiş olması, onun Medresetüzzehra proje ve idealine yüklediği misyonun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Eğitimde Bediüzzaman modeli-13-Mustafa Öztürkçü

***

MEDRESETÜZZEHRA’NIN BİRLEŞTİRİCİ ROLÜ

Bediüzzaman Said Nursî, II. Meşrûtiyet döneminden başlayarak Cumhuriyet dönemine uzanan bir süreçte en büyük ideallerinden biri, Medresetüzzehra ismini verdiği din ilimleriyle, fen ilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversiteyi Doğu Anadolu’da Van, Bitlis ve Diyarbakır’da kurmaktı. 

  Bunun için gösterdiği çabalar Tarihçe-i Hayatında mevcuttur. Biz burada Bediüzzaman’ın hangi görüş, gerekçe ve gelecekteki büyük tehlikeleri görerek bu ideali ortaya attığını ve zahirde gerçekleşmediği görülse de Bediüzzaman’ın bu idealini nasıl gerçekleştirdiğini Medresetüzzehra’ya yüklediği misyon çerçevesince anlamaya çalışalım.

Kanaatimce Bediüzzaman Said Nursî, İngiliz Meclis-i Mebusanı’nda, Müstemlekât Nazırı elinde Kur’ân-ı Kerîm’i göstererek söylediği bir nutukta, “Bu Kur’ân İslâmların elinde bulundukça, biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız” diye bulunduğu hitabı okuduğunda, İngiliz siyasetinin böl-parçala siyasetine karşılık “İttihad” ettirici bir faktör olarak nazarları ilme, irfana çevirecek, fen ilmi ile din ilmini ittihad ettirecek aynı zamanda iftirakları birleştirmede etkin bir rol oynayacak, misyonunu belirlediği Medresetüzzehra projesini veya idealini ortaya koymuş ve hep onun peşinde olmuştur.

Bediüzzaman’ın hayatını incelediğimizde ve Risale-i Nur eserlerini okuduğumuzda çekirdek-misal hayatı ve hizmetiyle, tarihin en dehşetli bir devrinde hem Anadolu, hem âlem-i İslâm, hem Dünya’nın ekserisine de maddeten tesir edecek ve zihniyetlerini değiştirecek manevî, küllî ve cihanşümûl bir Medresetüzzehra idealinin yansımasını, inkişafını ve hayata geçirilmesini görüyoruz; bunu “Medresetüzzehrâ ve şubeleri (Şuâlar, 450)”, 

“Saniyen: Üniversitedeki genç Said’lerin hakikaten Medresetüzzehra’nın İstanbul ve Ankara’daki vazifesini yaptıklarına ve bu biçare Said’e ihtiyaç bırakmadıklarına ve Risale-i Nur’un herbir cihetle kâfi olmasının bir nümunesi olarak (Emirdağ Lâhikası, 268)”, Aziz, sıddık kardeşlerim, 

Evvelen: Cenab-ı Hakk’a yüz bin şükür ediyoruz ki, elli beş sene bir gaye-i hayalim ve hayatımın bir neticesi olan Medresetü’z-Zehranın mânevî hakikatini siz, Medresetüzzehra erkânları tamamıyla gösteriyorsunuz. (Emirdağ Lâhikası 342), “Medresetüzzehra erkânlarının harika ve müessir ve âlem-i İslâma menfaatli hizmet-i Nuriyelerini bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz.” (Emirdağ Lâhikası, 289) gibi birçok ifadesinden de anlıyoruz.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Medresetüzzehra idealini gerçekleştiremediğini, fakat ona yüklediği misyonun Risale-i Nur ile Isparta’da manevî hüviyetini tesis ettirdiğini şu sözleriyle ifade ediyor: “...Fakat binler teessüf, medreseler kapandı, onlar ile uyuşamadım, yine geri kaldı. Fakat Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, o medresenin mânevî hüviyetini Isparta vilâyetinde tesis etti; Risâle-i Nur’u tecessüm ettirdi. İnşaallah, istikbâlde Risâle-i Nur şâkirtleri o âlî hakîkatin maddî sûretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar.” (Kastamonu L., 51)

MEDRESETÜZZEHRA’NIN MİSYONU

Bediüzzaman Said Nursî, Medresetüzzehra idealinin misyonunu şu ifadeleriyle şekillendirmiştir: “Câmiü’l-Ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya’da lâzımdır. 

Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfi ırkçılık ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile (“Mü’minler kardeştirler.” Hucurât Sûresi, 49:10.) Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulûm-u diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslâmiyet hakaikiyle tam musalâha etsin. Ve Anadolu’daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye, vilâyât-ı şarkiyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistan’ın ortasında, Medresetü’z-Zehra mânâsında, Câmiü’l-Ezher üslûbunda bir darülfünun, hem mektep, hem medrese olarak bir üniversite için.. “ Emirdağ L., 438-439)

Bediüzzaman Said Nursî’nin Medresetüzzehra için belirlediği misyona baktığımızda, ilk tehlike olarak “menfi ırkçılığı” görüyoruz.

Türkiye üzerinde geçmişten bu yana özellikle 1984 sonrası devreye sokulan dış odaklı bir proje olan terör olaylarının körüklenmesinde “menfi ırkçılığın suistimal” edilmiş olması, Bediüzzaman Said Nursî’nin Medresetüzzehra proje ve idealine yüklediği misyonun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Yine bu yazının başında aktardığımız İngiliz Müstemleke Nazırının sözleriyle icraata geçirilmek istenen “böl-parçala” İngiliz (Bugün BOP ile Yahudi ortaklığı projesinin) siyasetinin ve Müslümanları dinden uzaklaştırma ile dinsiz bir toplum yapma projesine karşı da Bediüzzaman Said Nursî’nin Medreset’üz Zehra’ya yüklediği misyon önemlidir.

Bediüzzaman Said Nursî, Medreset’üz Zehra’yı henüz Risale-i Nur telif edilmeden önce İslâm âleminin dertlerine deva, yaralarına merhem olacak, İslâm âleminin inkişafına bir çare olarak görmüş ve bu idealinin gerçekleşmesine çalışmıştır.

BEDİÜZZAMAN MEDRESETÜZZEHRA MİSYONUNU RİSALE-İ NUR İLE HAYATA GEÇİRDİ

Bediüzzaman Said Nursî’nin telif ettiği Risale-i Nur eserleri dikkatlice okunduğunda Medresetüzzehra ile gerçekleştirilmek istenen fikirlerin dercedildiği görülmektedir. Diğer bir tabir ile Risale-i Nur, aynı zamanda bir Medresetüzzehra’dır. 

Şöyle ki: Risale-i Nur’da ki bahisler incelendiğinde, İngiliz Müstemleke Nazırının ortaya koyduğu idealinin karşısında Risale-i Nur ve şahs-ı manevisinin yer aldığını, onu tahrip etmek istediklerini tamir ettiğini, komünist (dinsizlik cereyanlarına) fikir cereyanlarına karşı iman esaslarını esas alarak o cereyanların fikirlerine karşı panzehir fikirler ürettiğini, “menfi ırkçılık” fikrinin tehlikesine karşı “Mü’minler kardeştir” hakikatini izhar ettiğini, Uhuvvet Risalesiyle “ İmanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var... Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir—bir, bir, yüze kadar bir, bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir—ona kadar bir, bir.

Mü’minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimâiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.” ( Mektûbat, 22. Mektub, s. 443) diyerek tesbiti sonrası Kur’ânî hakikatleri izhar ederek hem şahsi, hem toplum hayatının vahdeti için devaları göstermesi cihetiyle yaptığı tamir ile bu tehlikenin önüne set attığını görüyoruz. Hakeza, diğer tehlikeler için tespitler ve çareler de eserlerde mevcuttur.

Dolayısıyla, Risale-i Nur, Medresetüzzehranın bir müfredatı, bir ders kitabı hüviyetine kavuşarak, Risale-i Nur şahs-ı manevisiyle tecessüm eden Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra idealini hayata geçirecek her yerde açılan küçük küçük Medrese-i Nuriye’lerle Medresetüzzehra ideali hayata geçirilerek, toplum için Kur’ânî, imanî hakikatler ve Kur’ânî ölçülere uygun içtimaî ve siyasî dersler veren adeta açık bir hayat üniversitesi gerçekleştirilmiştir. Bugün Dünya’nın her yerinde binlerce Medrese-i Nuriye’de Risale-i Nur müfredatı esas alınarak Risale-i Nur’dan işlenenen derslerle milyonlarca Kur’ân ve sünnete riayet eden, uhuvvete önem veren, “Mü’minler kardeştir” hakikatini kendilerine şiar edinerek “menfi ırkçılık” cereyanlarını darmadağın eden, adına Nur Talebesi denen nitelikli, vatanperver, adaletperver, hürriyetperver, imanlı insanlar yetiştiriyor ve bu ülkenin Doğusuyla Batısını ittihat ettiren fikirlerle muhabbet, uhuvvet dalgaları yayarak ortaya konulmak istenen dinsizlik ve bu ülkeyi ve Müslümanları parçalama oyunlarını bozuyor.

Nihaî olarak zahiren gerçekleşmeyen ancak Risale-i Nur ve şahs-ı manevisi ve derslerinin işlenme yerleri olan ömür boyu eğitimin sürdüğü Bediüzzaman Said Nursî’nin Medresetüzzehra idealinin gerçekleşme yerleri olan Medrese-i Nuriyeleriyle dinamik bir şekilde topluma fen ve din ilimleriyle mücehhez, donanımlı, nitelikli insan yetiştirmeye devam ediyor ve kıyamete kadar da devam edecek, Bediüzzaman’ın bu Medresetüzzehra Üniversitesi, yetiştirdiği nitelikli Nur Talebeleriyle ve İttihadı netice veren ortaya koyduğu Kur’ânî ölçülerle kurulan dinsizlik ve parçalama tuzaklarını bozarak işlevini sürdürecek.

* Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Domaniç Hayme Ana MYO

Okunma Sayısı: 6055
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı