"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

50 yıllık mesele, 5 kişilik müzakere

Dr. Ömer ERGÜN
01 Ağustos 2025, Cuma 00:12
“KÜRT AÇILIMI” TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE YAŞAYAN KÜRTLERİN, TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERDEN EKONOMİK VE SOSYAL HAKLARA KADAR UZANAN BİRÇOK ALANDAKİ EKSİKLİKLERİ KAPSAYAN, DEVLET İDARESİNİ İLGİLENDİREN GENİŞ BİR YELPAZEDEKİ DEMOKRATİK SIKINTILARIN GİDERİLMESİ İLE ALÂKALIDIR. MÜZAKERELER SONUÇLANSA VE TERÖR SONA ERSE BİLE, KÜRT MESELESİ TAMAMEN BİTMİŞ OLMAYACAKTIR.

Dizi: Kürt açılımı mı, algı operasyonu mu? - 2
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

PKK bitince terör biter mi?

Resmî belgeler ile Avrupa Birliğine sunmuş olduğu terör örgütleri içerisinde PKK, 10 terör örgütünden sadece biridir. Nitekim sayılmayan terör örgütleri de vardır. Yani bütün bu terör örgütlerinden, bitme aşamasına gelmiş terör örgütü olan PKK ile anlaşarak, terörsüz Türkiye, oluşturacaklarını ileri sürmek ne kadar gerçekçi, inandırıcı ve sağlıklı bir durumdur, okuyucuların zihinlerine havale ediyorum. Bu terörsüz Türkiye söylemi başarıya ulaşsa, çözülmüş olan sadece PKK terörünün sona ermesidir. Buna terörün çözümü diyebilir miyiz? Belki kısmî çözüm demek mümkündür. Resmî raporlarda ifade edilmiş olan, diğer terör örgütleri de bu duruma bakıp, korkup silâh mı bırakacaklar, terörsüz Türkiye kulağa çok hoş gelen ancak bu anlayışla başarıya ulaşması mümkün olmayan bir ütopya. 

50 yıllık mesele, 5 kişilik müzakere 

Kürt açılımı ise, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan Kürtlerin, temel hak ve özgürlüklerden, ekonomik ve sosyal haklara uzanan birçok hak kategorisindeki eksikliklerin de içinde olduğu, geniş bir yelpazedeki, devlet rejimini-idaresini ilgilendiren demokratik eksikliklerinin giderilmesi ile alâkalıdır. Müzakereleri sürdüren hükümet yetkililerinin söylediklerine göre, terörü bitirmek için yapılan bu müzakereler sonuçlandığında, belki terör bitmiş olacak. Kürt meselesi ise, bitmiş olmayacak, bütün varlığıyla devam edecek. Aslında bitme aşamasındaki bir PKK terörünü, bitirdik deyip müzakere yapanlar, sonuçta Öcalan’ı dışarı çıkarmış, dağdakileri ovada siyaset yapmalarına zemin hazırlamış olacaklar. Diğer terör örgütleri ile ilgili olarak ne yapacaklar belli değil. Böyle bir müzakere terörsüz bir ortamı oluşturacak mı? O da belli değil. Peki bunun bir çözüm olarak sunulması bir yanılsama değil midir? 

İster Kürt açılımı, isterse terörün sona erdirilmesi diyelim, toplumun zihninde dört temel konuda soru işaretleri var. Öncelikle Kürt açılımı/terörsüz Türkiye diye ifade edilen mesele, şahıslar üzerinden gidiyor. Sayın Bahçeli, Erdoğan, Hatimoğulları-Bakırhan, Öcalan, bunların dışında yine birkaç özel şahıs. Bu insanların kapalı kapılar ardında ne konuştuklarını kimse bilmiyor, elbette ki her şeyin her haliyle anlatılmasına gerek yoktur, yine konuşanlar da kamuoyunu yeterli ve detaylı bir şekilde bilgilendirmemektedir. Yani süreç bilinmezlikler ile dolu. Türkiye Cumhuriyeti’nin son elli yılını meşgul eden binlerce insanın ölümüne yol açan ve milyarlarca doların harcandığı bir mesele, 5-10 yetkilinin arasında ilerlemektedir. Zamanla belki bunlara 5-10 kişi daha eklenecektir. Bu durum, problemin çözümünde çözümü kırılgan hale getirmekte, vatandaşların bilgisi dışında, kötüye kullanımlara açık bir zemini oluşturmaktadır. 

Barzani yedekte

İkincisi, Kürt açılımı/terörsüz Türkiye müzakerelerinde, sadece PKK’yı destekleyen Kürtler ve onların Türk siyasetindeki uzantıları olarak ifade edilen ve genel olarak partinin tabanını oluşturan DEM’liler oluşturmaktadır. PKK terörünün sonlandırılması ve kısmen terörsüz Türkiye söylemi için yeterlidir. Ancak Kürt meselesinin çözümü açısından yeterli değildir. Zira Kürt meselesinin çözümünde Kürtleri sadece laik seküler bir parti mi veya dinî duyguları da olan muhafazakâr olan bir parti mi, Kürt olup bu partileri benimsemeyen ve onlara oy vermeyen Kürtler mi, bölgede etkin olan STK’lar mı, manevî etkiye sahip kanaat önderleri mi, vs, temsil kabiliyeti olan bir çok kesimin içinden sadece, DEM Parti ve yetkilileri ile Öcalan’ı muhatap almak, çözüm için hem eksik ve hem de çözümü kasten sabote etmektir. Bununla birlikte yurt dışından Barzani ailesi, yedek bir aparat olarak cepte tutulmaktadır. Ülke içinden muhatapları yeterince dikkate almadan yurt dışından birilerini yedek aparat olarak kullanmak hiç masum bir davranış gibi görünmemektedir.

Devlet neden susuyor?

Üçüncü olarak, önemli bir konu da, devlet: “Ben bu meseleyi artık bütün kurum ve kuruluşlarımla çözmek istiyorum” diyerek iradesini ortaya koyacak bir davranış sergilemiyor veya bunu vatandaşlara deklere etmiyor. Dolaylı olarak devleti temsil konumunda olanlar, böyle bir irade varmış gibi hareket ettiklerini söylüyorlar. Yani problemin çözümü için, devlet tüzel kişiliğinin bu konuda ne yapmak istediğini belirtmesi, kişilerden bağımsız olarak açıkça çözüm iradesini, ifade etmesi ve süreç için çalışanları, her yönüyle güvence altına alması gerekir.

Yaptıkları ile söyledikleri birbirini tutmuyor

Dördüncüsü, el sıkışarak, önceki beyanlarında, Abdullah Öcalan için, “bebek katili” diyerek, “beslemeyelim, asalım” diyenlerin, şimdi aynı kişiyi önder olarak ifade ederek, ne olduğu belli olmayan bir süreç başlattıklarını ifade edenlerin, yarın bunların tersini söylemeyeceklerinin bir garantisi var mıdır? Yani yaptıkları ve söyledikleri ile tutarsızlık yaşayanların ülkenin kaderi ile ilgili önemli bir konuda rol aldıklarını ve kendilerine inanmamızı ifade etmeleri ne derece tutarlı ve anlamlı bir durumdur?

Kürt meselesinin çözümüne dış etkiler 

Açılım süreci ile Suriye-Irak, daha düşük bir dozda İran arasında fer’î nitelikte bir ilişki söz konusudur. Bu bağlantıyı anlamak için birkaç önemli noktaya değinmek gerekir:

Yukarıda belirtmiş olduğumuz bu genel değerlendirmelere ek olarak, Türkiye dışında, Irak’ta Kürdistan Demokrat Partisi kısaca KDP olarak anılan, barışık olarak yaşadığımız bir Kürt grup olarak Irak Kürdistan Yönetimi bölgesinde idarî yapıda söz sahibi olan Barzani ailesi vardır. Buradaki yapı ile zaman zaman ilişkilerimiz kopma noktasına gelse de, şu an için iyi ve Türkiye yönetimi ile paralel giden bir ilişki söz konusudur. 

Suriye ile ilgili olarak, Suriye’nin kuzeyinde, dış güçlerinde özellikle organize ettiği barışık olmadığımız bir otonom Kürt bölgesi söz konusudur. Bu bölgede PKK versiyonu olarak ifade edilen PYD Kürt grubu vardır. Bu Suriye’deki Kürt grubu ile önceleri dost olarak başlayan ilişkimiz, daha sonra PKK ile olan yoğun ilişkileri yüzünden düşmanlığa dönüşmüştür. 

Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bölgelerde önemli bir Kürt nüfusu yaşamaktadır. Bu bölgeye Rojava da denir, güney sınırımızda Suriye tarafında Kürt guruplarınca bir özerk bölge oluşturulmuş ve ABD-İsrail tarafından da, desteklenen ve kullanılan bir grup olarak ifade edilmektedir. Güneydeki sınırın ülkemiz tarafında kalan Kürt vatandaşlarımız tarafından da akrabalık/etnisite ilişkisinin getirmiş olduğu bir yakınlık ve yoğun bir ilgi söz konusudur. Bu anlamda açılım süreci ile Suriye arasında da fer’i nitelikte bir ilişki söz konusudur. 

Mesele içeride çözülmezse fatura dışarıdan gelir

Suriye’deki Kürtlerin oluşturduğu en önemli siyasî yapı PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve onun silâhlı kanadı YPG’dir (Halk Savunma Birlikleri). Türkiye, PYD/YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olarak görmektedir. Yine bahsetmeden geçtiğimizde eksik olacak olan, İran-Doğu sınırımızda PEJAK (Gayri resmî kurulmuş, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) olarak adlandırılan PKK ile paralel hareket eden Kürt gurubu ise bir başka problem olarak sınırlarımızı tehdit unsuru olarak görülmektedir. Zaman zaman İran tarafından aleyhimize kullanılmakta veya faaliyetlerine göz yumulmaktadır. Bu bağlantıları dikkate alarak, Kürt sorununun çözümünün sadece Türkiye’nin iç meselesi olmadığı, bölgesel bir boyutunun da olduğu söylenebilir. Suriye’deki gelişmelerin yakından takip edilmesi ve bölgesel aktörlerle diyalog kurulması, çözüm sürecine katkı sağlayabilir.

Sonuç itibarıyla Türkiye’nin kendi içinde adlandırılması farklı olsa da bir Kürt problemi var, bu problemin bir de fer’î nitelikte dış unsurları var. Burada belki önemli nokta iç problemimizi kendi irademizle biz çözmezsek/çözemezsek bizim için daha büyük bir faturayı özellikle dış unsurların zorlaması ile ortaya çıkaracakları, kendi iradelerine göre bir çözümü bize dayatacakları, bir döneme girmiş bulunuyoruz.

–Son–

Okunma Sayısı: 909
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Veysel Can Karayol

    1.8.2025 07:07:13

    Kaleminize sağlık hocam

  • Hüseyin ilhan

    1.8.2025 06:51:52

    Allahın selamı, rahmeti bereketi ve mağfireti bütün ummet-i Muhammede olsun.Rabbi rahimimiz ummet-i Muhammedin zararına olan faaliyetlerden insi-cinni her türlü şerlerin,şerrinden muhafaza eylesin. Rabbi rahimimiz ümmet'i Muhammede tuzak kuranların, kurdukları tuzakları başlarına geçirsin. Ömer Ergün kardeşimizin bu çalışmasından istifade ettim. İnşallah bu çalışma 'Terörsüz Türkiye, nedir-ne değildir, diyerek tab edilerek milletimize dağıtılmasını arzu ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı