DİZİ: ABDURRAHMAN ÖNBAŞ - S. ALP ÖZCAN
Eskişehir Hapishanesi’nde kaldığı süre boyunca, bazı mahkumlar Said Nursî’den etkilenerek namaza başladı, tövbe etti, dini yaşamaya yöneldi. Bu, onun şahsî hal ve davranışlarının insan üzerindeki etkisini açıkça ortaya koydu.
Üstad, burada da tebliğ faaliyetini sürdürdü; fakat bu, açıkça değil, hâliyle ve vakarıyla oldu. İnsanlara dini anlatırken zorlamadan, sadece örnek olarak, gönül yoluyla tesir etti. Mahkûmların bir kısmı onunla tanıştıktan sonra hayatlarında ciddi değişiklikler yaşadı.
Ceza süresinin sonu ve tahliye
Said Nursî, 11 aylık hapis cezasını tamamladıktan sonra 1936 yılında tahliye edildi. Ancak serbest bırakıldıktan sonra tekrar Batı Karadeniz bölgesine, bu sefer Kastamonu’ya sürgün edildi. Bu yeni dönem, onun hayatında yeni bir hizmet safhası oldu.
Eskişehir hapsi, onun mücadelesindeki önemli bir eşikti. İlk defa doğrudan hapsedilmiş, talebeleriyle birlikte yargılanmış ve cezaya çarptırılmıştı. Ancak bu süreçte de davasından en küçük bir taviz vermedi. Ne eserlerinden geri adım attı, ne de devletle çatışmaya girdi. Duruşunu korudu.

Eskişehir döneminin önemi
Eskişehir dönemi, Risale-i Nur hizmetinin ilk ciddi resmî baskıya uğradığı dönemdir. Bu baskı, bir yönüyle hizmetin dayanıklılığını test etti. Mahkeme süreci, Said Nursî’nin ve talebelerinin manevî gücünü, dirayetini ve sabrını gözler önüne serdi.
Bu dönem ayrıca, sonraki Denizli ve Afyon mahkemeleri için de bir tecrübe oldu. Said Nursî ve talebelerinin yaşadıkları, aslında gelecek olan mücadelenin ön hazırlığıydı. Ve bu hazırlık başarıyla geçmişti.
Sonuç, zor şartlarda tavizsiz duruş
Üstad Bediüzzaman Said Nursî, Eskişehir mahkemesi ve hapishanesinde çok zor şartlara maruz kaldı. Fakat davasından taviz vermedi. Ne korktu, ne öfkelendi, ne de karşı cepheye savruldu. Sessizliğini korudu, metanetini kaybetmedi. Hapiste bile hizmet etmeye devam etti.
Bu yönüyle Eskişehir dönemi, onun iman hizmetinde ne kadar kararlı, disiplinli ve ihlâslı olduğunu bir kez daha ispat etti. Bugün bu döneme baktığımızda, sadece bir mahkeme süreci değil; aynı zamanda bir cemaat ruhu görüyoruz. Ve bu ruhun kalbinde tam bir teslimiyet ve sabır olduğunu anlıyoruz.