"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ten’îm ve Ci’râne: Kalbin mikatında bekleyen hakikatler - Hac notları - 10

İhvan Yıldız
28 Temmuz 2025, Pazartesi
Hac ve umre, zahiren bir yolculuk gibi görünse de bâtınen bir diriliştir. Bu kutlu seferde atılan her adım, kalpte bir dönüşümün, zihinde bir murakabenin yansımasıdır.

Mikat: Niyetin Eşiği

Mikat sınırları yalnızca ihram için belirlenmiş fizikî çizgiler değildir; aynı zamanda kişinin dünya bağlarını geride bıraktığı, nefsinden sıyrıldığı ve İlâhî huzura yöneldiği manevî eşiklerdir. Bu sınırlar, “niyet kapıları” olarak da görülebilir. Niyetin şekillendiği, kalbin yöneldiği bu duraklar, iç yolculuğun başlangıç noktalarıdır. Bu bağlamda Ten’îm (Mescid-i Âişe) ve Ci’râne sıradan geçiş noktaları değil; derin manevî hakikatlerin saklı olduğu iki önemli duraktır. Bu mekânlar, hem fiziksel hem de ruhsal yolculuğun işaret taşlarıdır. Dışta yürüyen beden, içte tevbe ile arınır; dışta ihram giyilirken içte dünyalık olan her şeyden sıyrılmak murad edilir.

Niyetin Şekillendiği Yer

Ten’îm, bir rahmet ve şefkat kapısıdır. Peygamberimiz (asm), Veda Haccı’nda eşi Hz. Âişe (r. anha) ile birlikteydi. Hz. Âişe, rahatsızlığı nedeniyle umre yapamamıştı. İyileştiğinde, umre arzusunu önemseyen Efendimiz (asm), onun kardeşi Abdurrahman b. Ebu Bekir ile birlikte Ten’îm’e giderek ihrama girmesini sağladı. Bu tavır, hem Ten’îm’in manevî konumunu hem de niyetin değerini gösterir. 

Bediüzzaman Hazretleri’nin şu sözü, âdeta Ten‘îm’in manevî manasını özetler: “Niyet, ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur.”1 Çünkü amelin ruhu niyettir. Niyet olmazsa, amel sadece bir cesetten ibaret kalır.

Ten’îm, niyetin şekil kazandığı mekândır. Her niyet bir yöneliştir; her yöneliş, bir kapı aralar. Ten’îm, bu kapının anahtarıdır. Günümüz insanı içinse Ten’îm, iç muhasebe yapma fırsatıdır. Hayatın yoğunluğu içinde zaman zaman durup içe yönelmeli, niyetlerimizi gözden geçirip tazelemeli, kalbimize bir mikat çizgisi çekmeliyiz. Bu teslimiyet aynı zamanda bir teminattır. Çünkü artık kişi, niyetiyle ilâhî murakabe iklimine adım atmıştır. İhram ise sadece bedenin değil; zihin ve kalbi dünyalıklardan soyunmaktır.

Ci’râne: İkilikten Tevhİde

Ci’râne, Mekke’nin 24 km kuzeydoğusunda, Taif yolu üzerindedir. Huneyn Gazvesi sonrasında ganimetlerin dağıtıldığı, birçok kabilenin İslâm’a dâhil olduğu ve Peygamberimiz’in (asm) umre için ihrama girdiği yerdir. Burası adaletin, tevhidin ve imtihanın simgesidir. Bazı Sahâbîlerin sadakatiyle bazı münafıkların gerçek yüzleri burada ortaya çıkmıştır.

Bu yönüyle Ci’râne, sadece bir ganimet dağıtım yeri değil; niyetlerin ortaya çıktığı, hak ile bâtılın ayrıştığı bir sınav sahnesidir. Zahiren karmaşık görünen bu tablo, aslında İlâhî bir hikmetle hakikatin berraklaşmasına vesile olmuştur. Günümüz insanı da benzer içsel imtihanlardan geçmektedir. Ci’râne, kalbî ve zihinsel ikiliklerimizi Tevhîd potasında eritmemiz gerektiğini hatırlatır. Fitne ve ayrışmalar arasında, Kur’ânî bir bakışla kalbimizi ve zihnimizi arındırmaya çağırır. Kalplerin dağınık, zihinlerin karışık olduğu çağımızda, her insan bir “Ci’râne duruşuna” muhtaçtır. Hayatın bir anında herkes bu berzah noktasına gelir:

Hakikati mi seçecek, yoksa nefsinin peşinden mi gidecektir?

İç Yolculuğun Kapıları

Bu iki mikat noktası bize şunu hatırlatır: Hac ve umre sadece fizikî yolculuklar değil; aslında niyetin arınması, kalbin safa ermesi, nefsin dizginlenmesidir. Risale-i Nur’un birçok yerinde vurgulandığı gibi: “Niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir.”2 Ten’îm ve Ci’râne, bu niyetin şekil bulduğu, iç yolculuğun başladığı duraklardır. Bugünün insanı için bu iki mekân, sadece haritada işaretli noktalar değil; içsel yenilenmenin, karar vermenin ve teslimiyetin sembolleridir. Her ihram, aslında yeni bir doğuş; her mikat, kalpten Allah’a “evet” demektir.

Mikatlar: Modern İnsana İlâhî Bir “Dur” Emri

Modern insan sürekli koşar; durmadan tüketir, düşünmeden yaşar.

Te’nim ve Ci’râne gibi mikat noktaları, bu gidişe karşı bir çağrıdır: “Dur. Düşün. Nereye gidiyorsun ve nasıl gidiyorsun?”

Bu duruş, Risale-i Nur’un tefekkür davetiyle örtüşür: “Dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.”3 

Ten’îm, niyetin tecdidi; Ci’râne, niyetin imtihanıdır. Her ikisi de iç muhasebenin, saflaşmanın ve teslimiyetin eşiğidir.

Bugün Ne Söyler?

Müslüman birey, modern dünyanın karmaşasında kendi mikat sınırlarını çekmek zorundadır.

Hac bir yolculuktur; fakat her yolculuk da bir hactır. Niyetle başlar, teslimiyetle yürür, Tevhîd ile tamamlanır. Ten’îm ve Ci’râne bu yolculukta karşımıza çıkan iki önemli kapıdır: Ten’îm, niyetin temini; Ci’râne, hak ile bâtılın ayrıştığı berzahtır.

Bediüzzaman’ın şu sözü bu anlayışı pekiştirir: “Her şeyde[…] hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hadise, ya bizzat güzeldir[…] veya neticeleri cihetiyle güzeldir[…] Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.”4 

Her İnsan Hac Yolcusu

Risale-i Nur’un manevi perspektifiyle bakıldığında Ten’îm ve Ci’râne, sadece coğrafi ve sıradan mekânlar değil; kalbin ve zamanın derinliklerine açılan birer hikmet ve hakikat durağıdır.

Ten’îm’de niyet şekillenir, teslimiyet başlar. Ci’râne’de hak ile bâtıl ayrışır, kalp arınır.

Her insan, hayat yolculuğunda defalarca ihrama girer, mikata ulaşır ve berzahları geçer. Asıl önemli olan, bu duraklarda “kim olarak girdiğimiz” ve “kim olarak çıktığımızdır.”

Son Söz: Kalbin Mikatında Bekleyen Hakikat

Modern çağın karmaşası içinde bu iki mekân birer çağrıya dönüşür: Ten’îm, niyetleri tazelemeye; Ci’râne, hakikatleri berraklaştırmaya çağırır.

Bu çağrıyı duyan için her gün bir mikattır; her gün bir iç hacdır. Çünkü hakiki hac kalple başlar. Ve her niyet de bir kapıdır: Ya Allah’a açılır ya dünyaya kapanır.

O halde geriye tek bir soru kalır: “Ten’îm’den nasıl geçtik? Ci’râne’de kalbimiz ne fısıldadı?”

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye, Katre, Mukaddime.

2- Age.

3- Mesnevî-i Nuriye, Habbe. 

4- Sözler, 18. Söz.

Okunma Sayısı: 204
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı