Anne ve babalar çocuklarından önce kendilerini yetiştirmeli. Çocuk eğitimi konusunda yeterli ve doğru bilgilerle beslenmelidir. Bilmeyen insan faydalı olamaz. Kendisine faydası olmayanın, başkalarına faydalı olması düşünülemez.
Yıllarını eğitime adamış, şevk ve sevgi dolu bir insan Ali Özkanlı… Âyetler, hadisler ve düşünürlerin sözleri ve kendi anıları eşliğinde hazırlamış olduğu “Gülistan Çiçekleri” ve “Elini Ver Öğretmenim” adlı kitapların yazarı. Yayınlamayı düşündüğü “Yüreğime Kor Düştü” adlı bir de şiir kitabı var. Kendisiyle yazarlık ve eğitim üzerine uzun ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Ebeveynlere ve öğrencilere bir ışık tutması temennisiyle…
Yazmaya ne zaman başladınız ve yazmak sizin için neyi ifade ediyor?
Yazmak benim için bir aşk ve bir tutkudur. İnsan yazmaya başladı mı artık bırakamaz diye düşünüyorum. Okumaya olan sevdam çocukluk yıllarımda başladı. İlkokulda sınıf “Kitaplık Kolu” başkanıydım. O günden bu tarafa okumak benim için bir sevda olmuştu. Okumaya olan bu isteğim gençlik ve öğretmenlik yıllarımda da devam etti. Yazma konusunda ise; gençlik yıllarında şiir ve deneme çalışmalarım oldu, fakat devam etmedi. Tâ ki 1990’lı yılların başında bir öğretmen arkadaşımın “Anadolu Liselerine Hazırlık” kitabının alanımla ilgili bölümünü yazmam konusunda teklifte bulununcaya kadar. Yıllar sonra ciddî manada yazmaya başlamıştım. Daha sonra 2001 yılında Burhan Dinçbal İlköğretim Okulunun “Bal Çocuk” isimli dergisinde eğitimle ilgili yazı ve şiirlerimi paylaştım. Ve hemen akabinde 2003 yılında çıkan ilk kitabımla birlikte sürekli yazmaya başladım diyebilirim. O günden bu yana hem okuyor hem de yazıyorum.
Yazarken hangi duyguyla yazarsınız?
“Yanmadan yazılmaz” derler. Duygu anaforuna kapılmadan zor yazarım. Acı, sevinç, heyecan yazmamı tetikler. Duygusal bir yapıya sahip olmam nedeniyle etkilendiğim olaylardan sonra kalemim yazmaya başlar. “Bardak dolmadan boşalmaz.” Gerçekten de öyle. Yazmak için öncelikle çok okumak gerekiyor. Okudukça insanın yazmaya olan tutkusu artıyor. Çalışmalarımı Peygamber Efendimizin (asm) “İnsanların en hayırlısı insanlara hayrı dokunandır” hadis-i şerifi doğrultusunda yapmaya çalışıyorum. Kitaplarımı okuyanların arkamdan bir hayır duâ etmesi en büyük mutluluk kaynağımdır.
Gülistan Çiçekleri isimli kitabınızı hazırlarken neleri amaçladınız?
Rabbimizin rızasını kazanmayı... Çocuk ve gençlerin eğitiminin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Geleceğe şekil verecek olan gençlerdir. Eğitim anne karnında, hattâ evlilik öncesi eş seçimiyle başlayan bir süreçtir. Dînî ve millî değerlerini bilen, Rabbinin rızası yolunda çalışan, gayretli, hizmet ehli bir nesle sahip olmak istiyorsak onları en güzel şekilde yetiştirmemiz gerekiyor.
Öğrencilik yıllarımı da işin işine katacak olursak 50 yıldır eğitimin içindeyim. Yaşadıklarımı da içine katarak insanlığa faydalı olacak bir eserin oluşması için yıllarca çalıştım. Kitabı yazmaktaki amacım, anne babaların karşılaştıkları sorunların çözümünde onlara yardımcı olmaktı. Bir eğitimci olarak onları sıkmadan, hikâyelerle süsleyerek konuları işlemeye çalıştım. Kitap anne-babalara olduğu kadar gençlere de hitap etmektedir. Günümüz gençliğinin nasıl olması gerektiği noktasında –âcizane- görüşlerimi paylaştım.
SEVGİSİZ BİR EĞİTİM KÖR VE TOPALDIR
Sevgi ile yazılmış bir kitap görüyoruz. Siz sevginin eğitimdeki önemi hakkında neler söylersiniz?
Kâinatın özünde sevgi vardır. Eğitimde sevgi, bilgi ve ilgi üç temel ayaktır. Sevgisiz bir eğitim kör ve topaldır. Ruhsuz ve duygusuz insan modelinin topluma verdiği zararları hepimiz görüyoruz. Yüreğinde çocuk sevgisi olmayan, iyi bir öğretmen olamaz. Sevgi hamuru ile yoğrulan bir eğitimin meyveleri de sevgi ürünleri verir. Toplum sevgisizlikten çok çekiyor. Toplumsal kaynaşmayı sağlayacak en önemli unsur sevgidir. Birbirine sevgi ile bakmayan insanlardan fayda değil zarar gelir. 80’li yılları toplum olarak unutmadık. Bir nesil sevgisizlik yüzünden binlerce genci heder etti. Bir öğrenciye güler yüzle bakmamız, hâl ve hatırını sormamız, ismi ile hitap etmemiz çocuğun ruh dünyasında çok güzel duygular uyandırır. Sevgi ile yetişen nesil insanları sevgi ile kucaklar.
“Çocuklarımızın karınlarını doyurmaktan ziyade, kalplerini doyurmalıyız” diyorsunuz. Peki, bu doyumu nasıl sağlarız? Kalpleri nasıl eğitebiliriz?
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” âyeti gereğince huzur, mutluluk ve güven arıyorsak, inançlı nesiller yetiştirmek zorundayız. Yıllardır çocuklarımızın yediğine, giydiğine çok dikkat ettik. Karınları doydu, bedenleri güzel elbiselerle donandı, ama bu yetmedi. Beden doydu, ama ruh doymadı. Yüreklerine sevgi tohumu ekemedik. Gönüllerine iman aşısı yapamadık ve ruhları aç kaldı, duyguları köreldi. Birkaç üniversite bitirdi, ama zulümde önde oldu. İnsanları aldattı, kandırmayı marifet saydı. Kısa yoldan zengin olmayı, hile ve oyunlarla mutlu olmayı denedi. Ama bunun fayda vermediğini de gördü. Madden doyuma ulaşıldı, ama insanlar manen aç kaldı. Kalplerin eğitiminde iman, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, dostluk, birlik, beraberlik ve kardeşlik olmayınca sevgisiz bir toplum olduk. Okullarımızda öğretim yapıldı. Lüzumlu lüzumsuz onlarca kitapla bilgiler öğretilmeye çalışıldı. Öğretim yapıldı, ama en çok gerekli olan eğitim hangi oranda yapılabildi? Öğrenilen bilgiler, davranışa dönüşebildi mi? Okullarımızda yeterince eğitim verebildik mi? Ne yazık ki veremedik. Hâlâ da veremiyoruz. Amaç, çok bilgili insan mı, yoksa kendisine, ailesine, milletine faydalı bir insan mı yetiştirmek? Kalpler doyurulmadan huzur da güven de başarı da olmuyor. “Kendini bilen, Rabbini bilir” düsturu ile kendi değerlerini bilen bir nesil için, bedenden daha çok kalpleri doyurulmalı.
ANNE VE BABALAR ÖNCE KENDİLERİNİ YETİŞTİRMELİ
İyi bir anne baba olmak için neler yapılmalı?
Anne ve babalar çocuklarından önce kendilerini yetiştirmeli. Çocuk eğitimi konusunda yeterli ve doğru bilgilerle beslenmelidir. Bilmeyen insan faydalı olamaz. Kendisine faydası olmayanın, başkalarına faydalı olması düşünülemez. Doğru bilgiler olmadan yapılan bir eğitim, daha sonra telâfisi çok zor durumlara sebep olur. Değerli bir eğitimci “Çocuklar sözlerinizi değil izlerinizi takip eder” diyor. Anne-baba, çocukları için örnektir, önce kendi hata ve yanlışlarını düzelterek işe başlamalıdır.
Geleceğin nesillerini başarılı ve sağlıklı yetiştirmede öğretmenin vereceği eğitimin yanında anne-babaların katılımı da gerekmektedir. Çocuğumuzun doğumu ile başlayan, okul öncesi rehberlikle desteklenen davranışlar, okul döneminde de sürdürülmelidir. Davranışlarımızı eleştirebilme cesaretini, hatalarımızdan dönebilme olgunluğunu gösterebilmeliyiz.
Çocuklarımızı söz dinleyen, itiraz etmeyen, yaramazlık yapmayan, kurallara uyan, oyun oynamayan bireyler olarak yetiştirmeye çalışmaktan vazgeçelim. Onları atak, girişken, soru soran, araştıran, inceleyen, sorumluluk alabilen, kendine güvenen, cesaretli, büyüklerin yanında söz alıp konuşabilen, hakkını arayan, itiraz edebilen fertler olarak yetiştirmeye çalışalım.
Çocuğumuzun özelliklerini tanıyıp, hangi alanda çalışacağına kendisinin karar vermesi gerektiğini bilip, onun ilgi ve yeteneklerini öğrenip, ona yardımcı olmamız gerekir.
Çocuklarımızın huy ve karakterlerini değiştirmeye yönelmeden, korkmadan, yılmadan çalışan, pes etmeyen, şaşırmayan biri olarak yetiştirmeliyiz. Çocuğumuzu yetiştirirken dünyanın en iyi okuluna bile göndersek, bizim sorumluluğumuz bitmemelidir. Eğitimin bir ekip çalışması olduğunun bilincinde olarak, anne-baba olarak okul ile iyi bir işbirliği içine girmemiz gerekir. Artık eski yöntem ve anlayışlarla çocuklarımızı yetiştiremeyiz, günün şartlarına uygun bir eğitim vermemiz gerekiyor.
Anadan-babadan gördüğümüz gibi değil, çocuğun ruh dünyasını anlayabilen, onunla konuşabilen, onları dinleyen, onların sevinç ve acılarını paylaşabilen biri olmamız gerektiğini bilerek eğitim vermemiz gerektiğini unutmamalıyız.
Artık kararımızı verip, kendimizi de geliştirerek, hem bizim hem de çocuklarımızın her yönden sağlıklı bir insan olarak yetişmesine yardımcı olacağız. Çocuğumuz eve geldiğinde kendisine kapıyı açacak ve kucaklayacak, sevgi ile bağrına basacak, tatlı dil, güler yüzle onu karşılayacak birini bulabiliyor mu?
Bizler anne-baba olarak çok iyi niyetli olabiliriz. Çocuklarımızın bizim için, bizlerin de çocuklarımız için vazgeçilmez birileri olduğumuz gerçeğini unutmayalım. Çocuklarımız yeniden dünyaya gelecek olsalardı, yine de bizim çocuğumuz olmalarını isterlerdi. Çünkü onların gözünde biz çok değerliyiz, bunu unutmayalım.
KALBİ VE RUHU DOYURACAK KİTAPLAR OKUMALI
Eğitim konusunda gençlerimize neler söylersiniz?
Peygamberimiz (asm) “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz” buyuruyor. Eğitim doğumdan başlayıp ölene kadar devam eden bir süreçtir. Bundan dolayı hayatımızın her anında öğrenmek zorundayız.
Rasûlullah’ın (asm) “Hikmet, değerli bilgiler mü’minin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” (Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17) hadisi bize ışık olmalıdır.
Gençlerimiz genelde şu yanlışlara düşüyorlar:
Başarısız örneklere takılmak. Kalbi ve ruhu doyuracak kitaplar okumamak. Kendini ve yeteneklerini keşfetmemek. Sadece konuşmak, dinlemesini bilmemek. Suçlayıp bir şey yapmamak. Kararsız, cesaretsiz ve ümitsiz olmak. Öz eleştiri yapmamak. Zararlı alışkanlıklara sahip olmak. Sorumluluktan kaçmak, hayatı ertelemek.
Merhum Ali Fuat Başgil gençlere şöyle sesleniyor. “Çalışmak için uygun gün ve saat bekleme. Bugün yapman gereken bir işi yarına bırakma. Bir zamanda yalnız tek bir iş yap. Başladığın bir işi bitirmeden yeni bir işe başlama. Çalışırken uyanık ve dikkatli ol. Bütün gücünü ve aklını işine ver. Aklın başka yerde ise başaramazsın. İşini bitirdikten sonra yarın yapacağın işe karar ver. Çalıştığın işi yenmeden, bir adım bile gerileme.
“Karşılaştığın güçlüğü parçalayarak sıra ile yenmeye çalış. Sürekli, mümkünse her gün aynı saatlerde çalış. Yorulunca ya işini değiştir ya da çalışma hızını yavaşlat. Sabırlı ol, unutma damlaya damlaya göl olur. Çalışırken telâşlanma, sakin ol acele etme. Acele işe şeytan karışır. Başaramam diye ön yargılı olma. Sindirerek ve öğrenerek çalış. Karşına çıkan herhangi bir şeyi küçümseyerek ihmal etme. Küçük ihmallerden büyük zararlar doğar. Çalışmanın kişiliklere göre değiştiğini bil. Verimli, önemli saatlerini bul ve çalışmanı buna göre yap. Çalışırken değişik yöntemleri kullan.
“Oku, yazılanın altını çiz, özet çıkar, anlat ve soru sorulmasını iste. Çalışmalarında her zaman planlı ve programlı ol. Dersi iyi dinle, günlük tekrarlarını ve ödevlerini zamanında yap. Her gün yatmadan önce, o gün ki yaptıklarının hesabını yap. Yarın yapacaklarının planını yap. Uyumadan önce bir eserden en az beş-on sayfa oku. Çalışmanın insanı mutlu ettiğini unutma. Çalışmayı elden bırakma.
Dün yaptığını yıkılmış bulursan, tıpkı karıncalar gibi hemen yıkıntıları kaldır. Yeni planlar yap, önlemleri yeniden düşün. Böyle yaparsan dünya parçalansa bile onu yeniden kurarsın. Sonsuza kadar ve zevkle…”
ÖĞÜT VERMEK YERİNE “DİNLEMEK VE PAYLAŞMAK”
Günümüzde aile ve çocuk ilişkisi maalesef sarsılmış, iletişim yok durumda. İyi bir iletişim nasıl sağlanabilir?
Eğitim ailede başlar. Aile içinde çocuğumuza birçok beceriler kazandırmak için çalışıp çabalıyoruz. Ama bunu nasıl yapıyoruz. Her anne-babanın hayali çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmektir. Çocuklarımızın başarılı olmasını isteriz. Aslında hayat içinde her şey başarı değildir. Önemli olan çocuğun içinde yaşadığı dönemi nasıl yaşadığı ve nasıl bir kişiliğe sahip olacağıdır.
Çocuk ailesinden gördüğünü yansıtır. Tıpkı bir ayna gibi. Aile çocuğuyla iyi bir iletişim kuramazsa çatışmalar başlar. Sağlıklı bir eğitim vermek dolayısıyla da sağlıklı bir kişilik kazandırmak ilk hedef olmalıdır. Anne-babanın iyi niyetli olması yetmemektedir. Anne-baba yanlış yöntem kullanırsa, bütün emekler boşa çıkacaktır. Sağlıklı iletişim kurmanın alfabesi çocuğu tanımak, ona ve ihtiyaçlarına saygı duymaktır. Etkili iletişim kurmak istiyorsak ona gereken değeri vermeli, çocukla aramızda sevgi köprüsü kurmalıyız.
Duygusal gelişim özellikleri bilinmeden yapılmaya çalışılacak iletişim pek olumlu sonuç vermeyecektir. Gelecekle ilgili, sosyal hayatla ilgili, aile ve arkadaş çevresiyle ilgili kaygılar bilinmediği ve de paylaşılmadığında kurulacak iletişim hüsranla bitecektir. Genç, dönemi gereği itirazcı, eleştirici bir tutuma girebilir. Bu durumda anlayış, sabır, tatlı dil ve güler yüzle ikna metodu kullanılmalıdır. Öğüt yerine dinleme ve paylaşım. Zor olmasa gerek.
GENCE YAPILACAK EN BÜYÜK YARDIM, ONU ANLAMAKTIR
Aileler çocuklarıyla sıkı bir ilişki içine girmeli, gencin tepkili ve çelişkili davranışları karşısında soğukkanlı kalınabilinmelidir. Başta kurallar birlikte konulmalı, herkesin buna uyması gerektiği belirtilmelidir. Gencin her istediği yapılarak her şeyi alttan alma kısa süreli yararlı görünürse de bu tutum sakıncalıdır. Genç, bir yandan her ne kadar annem, babam her dediğimi yapsın derse de bir yandan da frenlenmesini, engellenmesini bekler. Anne-babalar uygulanabilir kurallar koymalıdır.
Gençle sürtüşmek, sürekli eleştirmek anne-babanın otoritesini zayıflatır. Ailede bir takım sorunların olması normaldir, fakat bunlar büyütülmemelidir. Gence yapılacak en büyük yardım onu anlamak, her zaman yanında olunduğunu hissettirmektir. Kişiliğine, görüşlerine değer vermek, aile ile ilgili kararlarda görüşlerine başvurmak, öğüt vererek değil örnek davranışlarda bulunmak daha yararlı olacaktır.
Aile içi iletişimde vücut dilinin büyük önemi vardır. İletişimi engelleyen sebepleri ortadan kaldırmadığımız sürece boşa kürek çekeriz. Emir cümleleri, korkutmak, sadece öğüt vermek, yargılamak, suçlamak, eleştirmek, aşağılamak, lâkap takmak, sorgulamak, konuyu saptırmak, alay etmek, sınamak iletişimi engeller. Bunlar yapıldığı zaman iletişim engellendiği gibi çocuğun kişiliği de zarar görür. Birçok olumsuz sonuçlar ortaya çıkar. Çocuk kavgacı olur ve saldırganlaşır, savunmaya geçer, kızar, küser, güven duygusu zayıflar, sevilmediği duygusuna kapılır.
Sağlıksız ailelerde sevgisizlik, iletişimsizlik yanında bir takım gizli kurallar vardır. Bunlar: Sürekli bir sıkı takip, her şeyin en iyisinin yapılmasını isteme, suçlama, konuşma yasağı…
Anne-babalar iyi bir dinleyici olmak zorundadır. Etkin dinlemenin en uygun zamanı çocuğun sorunu olduğunu gösterdiği andır. Dinlenilerek sorunlarına çözüm bulunan çocuklar kendilerine daha çok güvenir ve daha güçlü olurlar. Kişiler sorunlarda çözüm önerilerine açık olmalı, birbirini anlama konusunda ortak hareket etmelidir. Anne-babalar gençleri, gençlerde anne-babalarını önyargısız bir şekilde dinlerlerse, birbirlerini anlamaya çalışırlarsa konuşulanlar ortak bir dile dönüşecek ve sorunlar kolaylıkla çözülecektir.
EĞİTİMİN ALFABESİ SEVGİDİR
Öncelikle çocuğumuzu çok iyi tanımamız, özelliklerini bilmemiz gerekmektedir. Çocuk psikolojisi adına merak edilen her şeyi anne-babanın bilmesi gerekir. Çocuk eğitiminin alfabesi sevgidir. Sevgiyi en iyi bir şekilde kulla nmadan eğitimden bir sonuç almamız, başarılı olmamız mümkün değildir.
İnsanda önemli bir güç olduğunu bilen bir aile, çocuğundaki bu gücü görür, bunun kendi özel beceri ve eğilimleriyle dünyaya geldiğini bilir. Önemli olan anne-babaların bu becerileri anlayıp, geliştirmesidir. Bu becerileri anlamak ve yardımcı olmak için ailenin iyi bir gözlemci olması gerekir. Çocuğun gelişmesine en uygun ortam hazırlanmalıdır. Çocuk kendi kişilik ve yeteneklerinin desteklendiğini görürse kendini özel hissederek büyür, kendine olan güveni artar, güçlü ve mutlu olur. Anne-babanın çocuğu kendi istediği kalıba sokmaya çalışması sık yapılan hatalardan biridir. Anne-baba tüm kararlarında ve davranışlarında dengeli ve tutarlı olmak zorundadır. Her çocuğun kişiliğinin, zihnî ve bedensel yeteneklerinin farklı olduğu unutulmamalıdır. Ailede herkes birbirine güvenmelidir. Şikâyet mekanizması işlememelidir. Anne ve baba, davranışlarında çocuklarına örnek olmalıdır. Aileler çocuklarından yaşına ve zihnî potansiyeline göre başarı beklemeli, başkalarıyla asla kıyaslamamalıdır. Evimizi, çocuğumuzun kişiliğini ve becerilerini geliştirebilecek özgür bir ortam hâline getirmeliyiz.
Tatlı sert olmak, baskı yapmadan, korkutmadan, daha çok anlayış ve paylaşmanın çocuğun davranışlarının üzerinde etkisi olduğu unutulmamalıdır. Korku doğuran, kin ve nefret uyandıran davranışlardan kaçınmalı, haklı istekler yerine getirilmelidir. Kurallar kesin ve net söylenmeli, hoşlanılmayan davranışı hakkında sabır ile bilgilendirme yapılıp, çocuk ikna edilmelidir. Çocuk; davranışlarının, yaramazlıklarının sonuçları olduğunu, onlara katlanması gerektiğini bilmelidir. Bunun yanında hatasını düzeltme fırsatı da verilmelidir.
Sevgi ve ilgi azlığı, çocuklarda çalma ve aşırı hareketliliğe sebep olmaktadır. Ailelerin çocuklara ilgisi başarıyı arttırmaktadır. Ailelerin öğrenci üzerinde doğrudan etkisi vardır. İlgi gösteren aile ile ilgi göstermeyen aile arasında önemli farklar vardır. İlgiyi dengeli tutmak zorundayız. Aşırı ilgi veya ilgisizlik olumsuz sonuçlar doğurur. Çocuklara destek olunmalı, güzel örnekler gösterilmelidir. Kıyaslamadan, yapabilecekleri işleri istemeliyiz. Annelerin işlerini planlamaları, güne erken başlamaları, zamanı verimli kullanmaları ve çocukların eğitimi ile daha yakından ilgilenmeleri çok önemlidir. Babanın eve geliş saatlerinin erken olması, en azından hafta sonlarını ailece geçirmeleri özellikle erkek çocuklarının eğitimi için son derece önemlidir.
Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak ne söylemek istersiniz?
Kitaplarımı yazmamdaki temel amaç Hakkın rızasına uygun olan bilgi ve gözlemlerimi insanlara sunmaktı. Çok şükür Rabbime ki kitaplarımızı çıkararak bunu sağlamış olduk. Bana bu imkânı verdiğiniz için sizlere şükranlarımı sunuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Rabbim gazeteye emek veren tüm kardeşlerimden razı olsun. Rabbim hizmetlerinizi daim eylesin inşaallah.
RÖPORTAJ
ARZU KONAN