"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güzel düşünmek

09 Haziran 2013, Pazar
İnsanlar, toplum ile birlikte yaşamak zorundadır. Tek başına yaşama, çok zor olacağına göre, insanlarla iyi geçinmenin yollarını aramalıdır. Asırlar boyunca insanlar, genel kurallar belirleyerek ortak bir nokta bulmuş, daha iyi yaşayabilmenin formüllerini aramışlardır.

Bununla birlikte, toplum düzenini bozarak, kendine farklı bir hayat tarzı belirlemek isteyenler de her zaman olagelmiştir. Bazen de, çeşitli sebeplerle “İlle de benim dediğim olacak” düşüncesine sahip olanlar olmaktadır.
Çeşitli sebeplerle, görüş ayrılıkları meydana gelebilir. Bu, hâl, bazen müsbet olduğu gibi, bazen de menfî olabilir.
Bizlerin böylesi olaylar karşısında ne yapmamız gerekir?
Bizler Müslüman olduğumuza göre, ölçümüz de, Kur’ân ve Hadislere dayanmalı, Peygamberimiz’in (asm) ölçülerini rehber kabul edip, yaşantımızı ona göre düzenlemeliyiz.
Allah (cc), Kur’ân-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Zandan sakının; zannın çoğu günahtır. Kusurları araştırmayın, gizli sırlara vakıf olmaya çalışmayın. Birbirinizi gıybet de etmeyin” buyurmuştur.1
Resulullah (asm) Efendimiz ise: “Su-i zandan sakınız. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.” (Buhari) “Her işittiğini söylemek, kişiye günah olarak yeter” (Ebu Davud) buyuruyorlar.
Herhangi bir delile dayanmayan, sadece zanna dayanan kötü düşüncenin günah olduğu, yukarıdaki âyetten anlaşılmaktadır. Çünkü sû-i zan, geçmiş hadiseleri de hatıra getirerek, sanki hepsi o an olmuş gibi tasavvur edip, kardeşi hakkında kötü düşünmeye sevk eder insanı.
Bediüzzaman hazretleri, Risale-i Nur’da: “Hem meselâ, sû-i zan ve sû-i te’vilde, bu dünyada muaccel (acele) bir cezâ var. ‘Men dakka duka’ kaidesiyle, sû-i zan eden, sû-i zanna mâruz olur. Mü’min kardeşinin harekâtını sû-i te’vil edenlerin harekâtı, yakın bir zamanda sû-i te’vile uğrar, cezâsını çeker” buyurmuşlardır.2
Öyleyse, bizler, başkaları hakkında “hüsn-ü zan” etmeliyiz. Yani iyi düşünmeliyiz. Herkesin bizden daha iyi olabileceğini düşünerek, su-i zan edip, nefsimizi temize çıkarmamalıyız.
Özellikle de günümüzde mü’minler birbirlerine hep bu nazarla bakmalıdırlar. Allah (cc), pek çok kusurlarımız olduğu halde, yağmuru kesmemekte, gökten ve yerden akıp gelen rızıkların önünü almamakta ve bizleri aç-susuz bırakmamaktadır. Bu sebeple mü’min, Kur’ân ahlâkı ile ahlâklanmalı ve kardeşleri hakkında mümkün oldukça hüsn-ü zan etmelidir.
“Hüsn-ü zan ise, bir kimsenin veya bir hadisenin iyiliği hakkındaki vicdânî kanaat demektir. Övülmüş bir haslet, güzel bir huydur. Hüsn-ü zan, olgunluğun eseridir. Kâmil insanlar başkalarını da öyle görmek isterler.
Hadis-i şerifte; ‘Müminler hakkındaki güzel zan, güzel ibadetten sayılır.’ (Ebu Davud) ‘Hüsn-ü zannın fevkinde bir ibadetle Cenâb-ı Allah’a ibadet olunmamıştır.’ buyuruluyor. (Münavi)”
Hüsn-ü zan sahibi, olaylara ve hadiselere Allah (cc) hesabına ve hikmet-i İlâhi noktasından bakar. Her şeyin Allah’ın eseri ve sanatı olduğunu, hikmetle yaptığını, her şeyin Onun rahmet ve kereminin eseri olduğunu bilir, her şeye ümitle bakar, olumlu ve pozitif düşünür. Her şeyde bir hayır olduğunu, Allah’ın (cc), sonucu hayırla neticelendireceğini düşünür. Hayatını mutlulukla geçirir.
Bakınız, Bediüzzaman Hazretleri, ne güzel ifade kullanmış: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
“Güzel düşünmek, olumlu düşünmek demektir. Olumlu düşünen etrafına mutluluk saçar; hem kendisi mutlu olur, hem de başkalarını mutlu eder.”
Sosyal hayatta yaşamak durumunda olan bizlerin, gerek şahsî hayatımızda, gerekse toplum hayatında huzur ve güven içinde olabilmemiz, birbirimize olan itimada bağlıdır. Güveni ve itimadı sarsan en önemli hususların başında ise “su-i zan” gelmektedir. Su-i zan, gıybet, dedikodu, iftira gibi menfîlikler sosyal hayatı zehirleyen ve kişisel hayatın huzurunu kaçıran en büyük sebeplerdir. Bu nedenle “insan hüsn-ü zanna memur”dur. Bizler insan olduğumuza göre, elbette kusurlarımız olacaktır. Önemli olan, yaptığımızın farkına varıp, yanlışımızdan geri dönmektir. İnat ederek, “Ben mutlaka haklıyım” diye direnmek, aslında haksızlığın bir ifadesidir.
Bize düşen, iyi şeyler düşünüp, günahlarımız için Allah’tan mağfiret dileyerek, duâlar etmektir.
Allah’tan (cc), bizlere, hayırlar, birlik ve beraberlik içerisinde nice yıllar ihsan etmesini temenni ederim.

Dipnotlar:
1- Hucurat Suresi: 49
2- Lem’alar, s.652

MEHMET ÇALIŞKAN

[email protected]

Okunma Sayısı: 1416
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı

    En Çok Okunanlar