Uzmanlar, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sonrası bazı anlayışların değişeceğini söylüyordu.
İlk başta bu tahminlere itibar etmek istemeyenler günler geçip de virüs salgınının ‘uzun süreceği’ ortaya çıkınca tahminlere hak verip yeni tedbirler alınmasını istemeye başladılar.
İlk başta bütün dünya “Nasıl olup da bu virüs salgını başladı?” sorusunu soruyordu. Sonraki günlerde bu soru terk edilip, “Bu virüsle nasıl başa çıkarız?”ın cevabı aranmaya başlandı. Esasında bu virüsün nasıl olup da bu derece etkili bir şekilde ortaya çıktığı uzun süre tartışılmayı hak ediyor. Çünkü virüsün ortaya çıkış sebebi tesbit edilemezse yeni virüs salgınlarının önünü kesmek de kolay olmaz.
Son zamanlardaki açıklamaya bakılırsa virüs salgınının ortaya çıkmasının başlıca sebeplerinden biri de insanlığın ‘çevre’yi tahrip etmesidir. Çevre deyince çok dar bir çerçeve çizmek isteyenler yanlış yolda olduklarını artık daha iyi anlamış olmalılar. Ve çevreyi savunmak sadece ‘belli kişiler’e bırakılamayacak kadar önemli bir mesele.
Çoğu kişi ilk bakışta “Virüs salgını ile çevrenin ne alâkası var?” diye düşünebilir. Dünya ‘köy’ haline geldiyse ve ortada inkâr edilemeyen bir ‘kelebek etkisi’ varsa çevre ile virüs salgını arasında da tam bir ilişki vardır. Hatırlamak gerekirse, ‘kelebek etkisi’ kısaca şöyle açıklanıyor: “Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.” Yani, Avustralya’daki bir kelebeğin, bir kuşun kanat çırpması, (meselâ) Türkiye’de fırtınaya sebep olabilir. Dolayısıyla kimse, “Benim çevreye verdiğim bir miktar zarar, dünyayı niçin etkilesin” dememeli.
Nitekim uzmanlar, ormanların hızla yok edilmesi ve biyoçeşitliliğin azalması sonucu yeni salgınların ortaya çıkabileceği konusunda ikazlarda bulunmuşlar. İngiliz The Observer gazetesinin haberine göre bu uyarı, gelecek ay (Ekim 2020) New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) zirvesinde dünya liderlerine anlatılacak ve onları da çevrenin yok edilmesi ile Covid-19 salgını arasında doğrudan bir bağlantılı olduğuna iknaya çalışılmış olacak.
İlim adamlarına göre “Ormanların hızla yok edilmesi, tarım alanlarının kontrolsüz şekilde genişletilmesi, uzak bölgelere madenler inşa edilmesi, vahşi hayvanların gıda, geleneksel tıp veya egzotik ev hayvanları olarak istismar edilmeleri, hastalıkların insanlara doğrudan geçişi için ‘kusursuz fırtına’ rolü üstle- niyor”muş. (bbc.com/turkce/, 31 Ağustos 2020)
“Çevre tartışmaları”nı lüks ve fuzulî gören anlayış bu ikazlara kulak vermeli. Ölçüsüz şekilde çevreye müdahalenin ağır faturasını bütün dünya ile birlikte ülkemiz de ödüyor. Daha fazla bedel ödememek için atılan her adımın ‘çevreye dost adım’lar olmasına dikkat edilmeli.
Dünyada ve kâinatta yalnız değiliz. Yaratılanların bize ‘hizmetçi’ kılınmış olması insanların onlar üzerinde keyfi hareket etmesi hakkını vermez. “Kebebek etkisi”ni dikkate alarak çevre ile, dünya ile, kâinatla uyumlu bir hayat kurmak zorundayız vesselâm.