Ekonomik meselelerin ikinci, hatta üçüncü sıralarda yer almasını arzu ederiz; fakat insanların ekseriyeti cebine ve mutfağına bakarak karar verdiği için bu meseleler de mecburen ön sıralara çıkıyor. Keşke, “Önce ekmek değil, önce hürriyet” diyenlerin sayısı artsa ve kararlar buna göre verilse...
Tabii ki bu da, ancak ‘en büyük düşman’ olan cehaletin ‘eğitim/marifet’ yoluyla mağlup edilmesiyle mümkün olabilir. Cehaletin hüküm sürdüğü yerlerde ‘önce hürriyet olsun’ diyenlerin sayısının artması kolay olur mu?
Dikkat çeken noktalardan biri de, idarecilerin bilerek ya da bilmeyerek ‘cehalet’i desteklemeleridir. Çünkü onlar da biliyor ki hakkını aramasını bilmeyenleri yanıltmak daha kolay olur. Ayrıca insanları ‘ekmek’ peşinde koşturdukça başka işler, haklar aramaya vakitleri de kalmaz...
Türkiye’yi idare edenler konuştuklarında pembe tablolar çizmiş olsa da, tabloların parlak olmadığı belli. Mesela, Merkez Bankası; yıl sonu enflasyon tahmini ‘düzeltmelerle’ yaparak yüzde 23’ten yüzde 65’e çıkarmış. Bu fark, yüzde 300’lük sapmayı gösteriyor. En isabetli tahminlerde bulunması beklenen bir kurumun bu nispette ‘yanılması’ acaba makul görülebilir mi?
Enflasyon rakamlarını ölçüp açıklamakla vazifeli olan devlet kurumu TÜİK’e bile oran yüzde 84’e çıkmış durumda. Resmi olmayan tahminlere göre yıllık enflasyon yüzde 150’yi aşmış durumda. Zaten enflasyon rakamlarını en iyi ölçenler de pazar ve marketlerdeki fiyatları takip eden vatandaştır. Onlar da ‘resmi rakamlar’a pek itibar etmiyor. Mesela, evini kiraya veren bir vatandaş geçen yıla nispetle bu yıl kiracısından kaç lira istiyor? Ya da günlük yevmiye ile çalışan bir ‘tarım işçisi’ ya da ‘ev temizleyen’ temizlikçiler geçen yıla nispetle bu sene yevmiyelerine yüzde kaç zam yaptılar? Fiili durumda fiyatı yüzde yüzden daha az artan bir ‘mal ve hizmet’ kaldı mı? O halde vatandaşın ‘resmi rakamlar’a göre hareket etmesini beklemek de pek inandırıcı olmaz.
Merkez Bankası’nın 27 Ocak’ta (2022) açıklanan yıl sonu enflasyon raporunda enflasyon tahmini yüzde 23 olarak duyurulurken Ekim (2022) raporunda bu oran yüzde 65’e çıkmış. 2022’nin başından itibaren 4 farklı tahminde bulunan Merkez Bankası, gerçek enflasyondan her tahmin döneminde biraz daha uzaklaşmış durumda. Peki bu durum vatandaş nezdinde ‘idareciler’in günenilirlik itibarını sarsmıyor mu?
Şuna da tartışmaktan fayda var: Acaba bu idareciler gerçekten ‘tahmin’lerinde yanılıyorlar mı? Yoksa, bilerek mi ‘yanlış tahmin’ler açıklıyorlar? Eğer gerçek anlamda bir tahmin yanılması varsa, bu idarecilerin ‘tahmin kabiliyeti’ sorgulanmayı hak eder. Yok, isteseler doğru tahmin yapabildikleri halde; bilerek milleti yanıltıyorsa bu durum çok daha vahim olmaz mı?
Talebimiz ve dileğimiz; milletin bilerek ya da bilmeyerek yanıltılmamasıdır. Çünkü problem bilinirse çare bulmak kolaylaşır...