Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin, 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi 548'nci gününde sürüyor.
CHP Grup Başkanvekili Özgü Özel ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, beraberindeki heyetle, evlat nöbetindeki anne ve babaları ziyaret etti. Ziyarette, aileler, CHP'li heyete tepkilerini dile getirdi. Özel, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, bugün Tahir Elçi davası için kentte olduklarını, beraberindekilerle anneleri ziyaret ettiklerini söyledi.
Ziyaretin ardından açıklama yapan Özel, ailelerle birebir görüştüklerini belirterek, şöyle dedi:
"Onları dinlediğimizde her bir insan hikayesinin içinde yüreğimiz burkuldu. Kendilerine şunu çok açık şekilde söyledik. Bu evlatlar hepimizin, bu evlatların annelerine sağ salim ulaşması için gerekli çalışmaları yapacağız, desteği vereceğiz. Bundan sonraki süreçte de herkesin üzerine düşen bu annelerin sesini duymaktır. Cumartesi annelerinin sesini duyanların Diyarbakır annelerinin sesini duyması, Diyarbakır annelerinin sesini duyanların cumartesi annelerinin sesini duyması bu sorunun kalıcı çözümü olacaktır. Hep birlikte evlatlarımızı kucaklıyoruz."
Ziyaret sırasında oğlu Mehmet için çadırda bulunan baba Ömer Tokay, Özel'e tepki göstererek, "Çocuklarımızı istiyoruz. HDP'den desteğinizi çekin. Siz HDP'ye destek vermezseniz HDP çocuğumuzu götürmez." diye konuştu.
Dağa kaçırılan oğlu Mehmet Gökçe'ye kavuşmak için Ağrı'dan gelerek eylem yapan baba Salih Gökçe, 548 gündür eyleme devam ettiklerini, kimsenin kendileri üzerinden siyaset yapmasını istemediklerini söyledi.
CHP'li heyete evladını istediğini ilettiğini belirten Gökçe, şöyle dedi:
"Diyarbakır'da işleri varmış 'Sizi de burada görüp gidelim.' demişler. Onlara dedim ki 'Siz HDP ile iş birliği yapıyorsunuz. Gelip de bizim üzerimizden siyaset yapacağınıza çocuklarımızı HDP'den isteyin. HDP'den ayrılın.' HDP'den evladımı istediğim gibi CHP ve İYİ Parti'den de istiyorum. İki yıldır burada bekliyoruz, neden gelmediler? Neden Gezi Parkı'nda dolaştınız? Buradaki annelerin çocuklarının bir ağaç kadar değeri yok mu?"
AA