“Hüccetü’l-İslam” olarak anılan büyük İslam âlimi İmam-ı Gazalî İhya-i Ulûmi’d-Din isimli eserinde der ki...
MAZLUMU RAHATLATMAK
“Allah’ın dini şu üç temel üzerine kuruldu: hakikat, dürüstlük, adalet. Önce gözetilmesi gereken, mazlumun hakkıdır. Zalimden yüz çevirerek mazlumu rahatlatmak, zalimin kalbini kazanmaktan Allah katında daha değerlidir. Zulüm ne kadar zarar verirse cezası o kadar ağır olur.”
HÂKİMİN SORUMLULUĞU
“Eğer yöneticiler zalimse ve bir hâkim, mesleğini ancak yöneticilere dalkavukluk ederek, onlar ve onlarla ilişkisi olanlar yüzünden bazı hakları ihlal ederek yürütebilecekse, artık onun hâkimliği kabul etmesi caiz değildir. Azledilirse sorumluluktan kurtulur.”
***
Gazalî’den adalet mesajları
Eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, İmam Gazali’nin adalet mesajlarını Karar Gazetesi’ndeki köşesine taşıdı.

“Devleti yönetmek, adalet ve dürüstlükle yapılırsa ibadetlerin en değerlilerindendir” diye başlayan yazısına Çağrıcı “Hz. Peygamber’in bu husustaki hadis- lerinden biri şöyledir: “Adaletli bir devlet başkanının bir günlük yöneticiliği, bir insanın bireysel olarak yaptığı altmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır...” şeklinde devam etti.
Keyfî işler yapma tehlikesi doğar
Çağrıcı yazısında, şunları söyledi: “Devlet başkanlığı en üstün ibadetlerden olmasına rağmen, dinî duyarlılığı yüksek zatlar –tehlikesinin de büyüklüğü nedeniyle– bu göreve itibar etmemişler; onu yüklenmekten korkmuş, kaçınmışlardır. Çünkü bu işi yüklenen kişideki gizli duygular harekete geçer; nefsini makam sevgisi, yönetme zevki ve dünya zevklerinin en güçlüsü olan otorite kullanımı gibi tutkular kuşatır. Yöneticilik tatlı gelince yönetici kendi çıkarı için çalışmaya başlar; keyfî işler yapma tehlikesi doğar. Doğru da olsa, mevkiine ve yöneticiliğine zarar verebilecek işlerden uzaklaşır; yanlış da olsa konumunu güçlendiren işler yapar. Bu noktaya gelince de kendini helâke sürüklemiş olur ve artık –(adaletli devlet başkanının bir günlük yöneticiliğinin altmış yıllık ibadetten daha hayırlı olduğunu bildiren) yukarıdaki hadisten çıkan anlama göre– böyle bir yöneticinin bir günlük yönetimi de günah işlemekle geçen altmış yıla bedel olur.” (Gazâlî [ö. 1111], “İhyâ”, Kahire 1332, III, 324)
Zulüm ne kadar büyükse cezası o kadar ağır
Yazının devamında, “Günahlar geçişsiz (zararı sadece işleyene olan) ve geçişli (zararı başka insanlara da dokunan) diye ikiye ayrılır. Mesela fısk (ibadetleri terk etmek) geçişsiz günahtır; hatta dinsizlik de öyledir. Bunlar Allah’a karşı işlenmiş suçlar olup hesabı da Allah ile kulu arasındadır. Ama yöneticilerin zulüm ve haksızlık yaparak işledikleri suçlardan başkaları zarar görür; dalayışıyla bunları yapanların durumu ilkine göre daha kötüdür. Zulüm ne kadar insana ne ölçüde zarar veriyorsa Allah’ın katındaki cezası da o kadar ağır olacaktır.” (II,151) “Öncelikle gözetilmesi gereken, mazlumun hakkıdır. Zalimden yüz çevirerek mazlumun gönlünü rahatlatmak, zalimin kalbini kazanmaktan Allah katında daha değerlidir. Fakat haksızlığa uğramış olan siz iseniz, en güzel davranış, hakkınızla ilgili olarak af ve hoşgörü yolunu seçmenizdir.” (II, 167-8) örnekleri paylaşıldı.
Hâkimliği kabul etmesi caiz değil
Çağrıcı, “Eğer yöneticiler zalim ise ve bir hâkim, mesleğini ancak yöneticilere dalkavukluk ederek, onların ve onlarla ilişkisi bulunanların yüzünden bazı hakları ihlâl ederek yürütebilecekse, onların aleyhine hüküm verdiğinde kendisini görevden uzaklaştıracaklarını ya da verdiği hükmü uygulamayacaklarını biliyorsa, artık onun hâkimliği kabul etmesi caiz değildir. Eğer bu görevi üslenmişse, o yöneticilerden hukuka uymalarını istemeli, azledilme korkusu bu görevinin ihmali için kesinlikle mazeret oluşturmamalıdır. Azledilirse sorumluluktan kurtulacaktır. Ve eğer Allah için hüküm veriyorsa, azledildiği için sevinmelidir. Şayet hâkim bu hususta kendine acımıyorsa, o takdirde keyfinin ve şeytanın istediğine göre hüküm vermiş olur.” (III, 325) ifadelerini kullandı.