Risale-i Nur Külliyatında yer alan siyasi ve içtimai düsturlar tüm dindarlar için bir fikir ve hareket tarzı olsaydı dinin siyasete alet edilmesinden ortaya çıkan acı savrulmaları ve dehşet veren çirkinlikleri yaşamazdık diye düşünüyorum.
İçinde bulunduğu siyasi düşünce ve toplum karşısındaki duruşu itibari ile dindar görünen siyasetçilerin perde arkasına yaptıkları gün yüzüne çıkınca dindar insanlarda büyük bir sarsılma yaşanıyor. “Yıllarca peşinden gittiğimiz ve dindar dediğimiz insanlar bunu nasıl yapabilir? Bizi nasıl böyle kandırmış olabilirler? Biz bunun için mi mücadele verdik?” gibi ifadelerle pişmanlıklarını dile getiriyorlar. Dine hizmet davası ve kutsal yürüyüş diyerek çıkılan yolun sonunda şahsi menfaat ve maddi çıkar kavgalarına gelinmiş olması ne acı bir sondur. Siyaset yolu ile dine hizmet edeceğim derken kendi etrafına hizmet eder hale gelmek ne kötü bir savrulmadır. Dindarlar böyle yaparsa diyerek başlayan cümlelerin sonunda dini inançlarının zayıfladığını veya deizm gibi düşüncelere kapıldıklarını söyleyenlerin mesuliyeti büyük bir manevi sorumluluktur.
“Hem de hakaik ve ahval onun cazibesine tâbi ve o merkeze merbut olan şems-i şeriat, saltanata ve hilâfete veya başka siyasete tâbi ve âlet tevehhümüyle, bir şems-i münîri, münkesif bir yıldıza peyk ve câzibesine tâbi itikad etmek gibi göstermekle tarik-i dalâlete süluk ettiler.” (Divan-ı Harb-i Örfi) dinin siyasete alet edilmesi ile girilen yolun nereye çıktığı okuduğumuz hakikatte açıkça ifade edilmektedir. Bu hakikati anlamakla ancak yanlıştan dönülebilir ve dinin siyasete alet edilmesi ile ortaya çıkan zararlar tamir edilebilir.