"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinî yapılar ve siyaset

İbrahim ERSOYLU
16 Temmuz 2021, Cuma
Geçen hafta Cuma namazı için şehrin büyük bir camiine gitmiştik.

Gittiğimize bin pişman olduk. Hem vaaz hem hutbe siyasî bir hitabe gibiydi. Vaiz efendi yüksek, tırmalayıcı bir ses tonuyla, 15 Temmuz olayını baştaki siyasîlerin diliyle anlatıyordu. Onlardan farkı işi âyet ve hadislerle açıklıyordu. Camide olmasaydık, âyet ve hadisler olmasaydı, kendimizi siyasîlerin bir toplantısında olduğumuzu zannedecektik. 

15 Temmuz olayı, malûm cemaate mensup bir grup ile beraber Kemalistlerin de içinde olduğu, karanlık yönleri fazla olan talihsiz bir kalkışmadır. Bu olayı camiye taşımak ve darbe ile alâkası olmayan büyük kitleyi incitecek şekilde hâkim siyasîlerin ağzıyla orada onu anlatmak bir talihsizliktir. Biz o cemaate mensup olmadığımız halde çok incindik. Vicdan sahibi her insan da mutlaka incinmiştir.  

Etrafıma baktım, çok kimsenin benim gibi rahatsız olduğunu, tatsızlık olmasa camiyi terk edeceklerini hissettim. Bazıları “Bundan sonra böyle olursa ben bir daha camiye gelmem” diye fısıldanıyordu. 

Halbuki iş böyle olmamalıydı. Zira camiler, kışla ve okullar gibi siyasetin dışında ve üstünde olması gereken, farklı fikir mensubu bütün toplum kesimlerini kucaklayan ve birliğimizi sembolize eden mukaddes mekânlardır.

Maaşlarını halkın vergilerinden alan diyanet mensupları, belli bir partinin siyasî görüşlerini camiye taşıyarak onların propagandasını yaparlarsa, sadece o partinin destekçilerini memnun etmiş olurlar, diğerlerini küstürerek dinden ve camiden soğutmuş olurlar. İnsanları dinden ve camiden soğutmanın vebali çok ağırdır. Ahirette bu işin hesabını vermek pek kolay değildir.

Her devirdeki siyasîler, toplum nezdinde meşrûiyyetlerini pekiştirmek için devletin makam ve imkânlarıyla, din âlimlerini ve dinî yapıları yanlarına çekmek isterler. Ama onlar bu tuzağa düşmemeleri lâzımdır.   

Tabiin ve Etbeu’t Tabiin’in âlimleri, Emevîler ve Abbasîler zamanında dindarlar da olsalar, zamanın halifelerinden uzak durmuşlardır. Yaşadıkları asırda her biri birer yıldız şahsiyet olan İmamı Azam, İmamı Şafii, tasavvufta zirvelerde olan Abdulkadir Geylanî, Şah-ı Nakşibend, İmamı Rabbanî, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, ahir zamanda Üstad Bediüzzaman Said Nursî, dindar kimlikli de olsa zamanlarındaki idarecilerinden uzak durmuşlar, ancak onlarla çatışmayarak hasbî, başarılı din hizmeti ifa etmişlerdir.

Bugün ülkemizde her biri yüz binlerce mensubu bulunan cemaat ve tarikatlar, 80 bin küsur cami ve 200 bin kadrosu bulunan devasa bir bütçeye sahip Diyanet Teşkilâtı vardır. Buna göre ülkemiz manevî olarak büyük bir inkişaf içinde olması lâzımdı. 

Ancak böyle olmayıp toplumda korkutucu bir iman ve ahlâk buhranı yaşanmaya devam edilmektedir. Demek bu yapıların toplum nezdinde pek etkileri olamamaktadır.

Bize göre bu çelişkinin en önemli sebebi; yukarıda görüldüğü gibi başta Diyanet Teşkilâtı olarak dinî yapıların hâkim siyasîlerin makam-mevki, ve maddî imkân tuzaklarına düşerek, onların gölgesinde hizmet yapmalarıdır. Ülkemizde toplum, politize olmuş dinî hizmetten hazetmemekte ve onu kale almamaktadır.

Dinî yapılar içinde Yeni Asya Camiası’nın mümtaz ve örnek bir yeri vardır. O, Üstadının istiğna düsturu ile amel ederek baştan beri, makam-mevki ve maddî imkân tuzaklarına düşmemiş, kendi yağıyla kavrularak siyasîlerin manyetik alanına girmeyerek hasbî, müstakil, müsbet bir metot ile iman ve Kur’ân hizmeti yapmaya devam etmektedir. 

Onun, din, vatan ve milletin menfaatine olan bu tavrından rahatsız olan derin ve hâkim güçler, hizmetini akamete uğratmak en azından zayıflatmak için mensupları arasına fitne fesat sokarak uhuvvet ve tesanüdlerini bozmaya çalışmaktadırlar. Onlar, Cenab-ı Hakk’ın yardımı ve Üstadın himmetiyle inşallah emellerine ulaşamayacaklardır.

Son söz: Başta Diyanet Teşkilâtı olmak üzere dinî cemaat ve tarikatlar, malûm cemaatin başına gelenlerden ibret alarak âcilen özeleştiri yapmaları bir zorunluluktur. Onlar, siyasetin yörüngesinden çıkarak dünyevî hedeflerden vaz geçip aslî vazifeleri olan uhrevî hedeflere yoğunlaşmaları, müstakil, halisane iman ve Kur’ân hizmeti yapmaya odaklanmaları lâzımdır. Ülkenin yaşadığı iman ve ahlâk buhranından kurtuluşu buna bağlıdır. 

Okunma Sayısı: 2344
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ. Seyda

    16.7.2021 19:54:47

    Bir hakikat anlatılırken madalyonun iki yönünü de vurgu yapmak gerekir: "15 Temmuz olayı, malûm cemaate mensup bir grup ile beraber Kemalistlerin de içinde olduğu, karanlık yönleri fazla olan talihsiz bir kalkışmadır." Her gelen güçle iş birliği yapmak, cemaat/siyaset/din/devlet/iktidar gibi kavramların sersemleşmesini sağladı. Yıllarca birbirini besleyenlerin testisi çarpışınca, her şey alt üst oldu. Sonuçta adalet zedelendi. Sonuçta belki de beşer zulmetti ama kader adalet etti. Topyekûn hatalarımızı değerlendirme zamanı. Adalet, adalet için aranmalı, intikam hissinden uzak olmalı. Yoksa hiçbir şey olmamış gibi davranırsak inkişafın gelmesi zor görünüyor.

  • Abdullah Tunç

    16.7.2021 10:56:48

    Tebrikler Ali bey.İşin bam teline basmışsınız.Yazdık larınız doğru.Aynı zaman da bir ikaz ve uyarı mahi yetinde.Ceride de,mağdu riyet namı altında,mesleği taviz ve tahrip üzerinde ku rulu bir kirli yapı bilmeye rek savunuluyor.Halbu ki bu yapının yapmadığı tah ribat kalmadı.İşlemediği günah kalmadı.Hem mil yonlara dünyayı zindan ey ledi,hemde dindarlık ima jını yaktı,yıktı.Tahribatları kıyamete kadar tamir edi lemez.Bütün bunları gülen misyonu yaptı.Bunlara kar şı son derece dikkatli ol malı,pisliklerinin cemaatı mıza bulaşmaması için onlardan uzak durmalıyız.

  • Oğuz Yiğiter

    16.7.2021 08:54:51

    Allah razı olsun İbrahim Hocam. Yaşanan ve vicdan ve iz'an sahibi her ehl-i imanı derinden yaralayan mevcut tabloyu, kavl-i leyyin çerçevesinde ne de güzel tasvir etmişsin. Kendi indî alanlarını güvence altına alacaklarını zannederek, belli bir kesimi şeytanlaştırırken, muvazeneyi kaybettikleri için, bütün cemaatî hizmetleri de hedefe koyup, normal vatandaşa cemaatlere rezerv koyun mesajı vererek, aslında bir mânâda baltayı ayağına vuruyor farkında değil. Yazık, çok yazık yirmisekiz şubatçıların yapamadıkları bunlara yaptırılıyor. Tebrikler, dualar...

  • Ali

    16.7.2021 00:25:15

    Abdulkadir Geylanî, Şah-ı Nakşibend, İmamı Rabbanî, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, ahir zamanda Üstad Bediüzzaman Said Nursî, dindar kimlikli de olsa zamanlarındaki idarecilerinden uzak durmuşlar, ancak onlarla çatışmayarak hasbî, başarılı din hizmeti ifa etmişlerdir. Ama 15 temmuza sebep olan; Cebrail gelse siyasete girmem dedi, oy için ölüleri mezardan çıkarmsya çalıştı, Peygamber gelse; sen zamanında işini yaptın şimdi sıra bizde karışma dedi. 50 yıldır aldatmadığı kullanmadığı siyasetçi kalmadı. Bu gerçek dile getirilmiyor kimdi bu ünlü evliya!?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı