Biri: Baştaki yöneticilerin merhamete gelip, güç ve makamlarından fedakârlık yaparak, kendi inisiyatifleriyle demokrasiye geçmeleridir.
İkincisi: Demokratik hür devletlerin o ülkeye sahip çıkması, siyasî ağırlıklarını kullanarak onun idarecilerine demokrasiye geçmeleri için baskı uygulamalarıdır.
Üçüncüsü: Halk çoğunluğunun, demokratik şuur kazanarak barışçı yollarla istibdada karşı çıkmaları, kararlılık ve azimle demokrasi mücadelesi vermeleridir.
Birinci yolun gerçekleşmesi çok zayıf bir ihtimaldir. İkinci yol, faydalı olmakla birlikte kalıcı olmayabilir. Zira iç ve dış derin güçlerin kışkırtmasıyla dâhildeki sivil ve askerî darbe heveslileri, uygun imkân ve fırsat bulmaları durumunda, yönetimi silâh zoru ile ele geçirerek tekrar istibdadı geri getirebilirler.
Nitekim ülkemiz 1945-50’lili yıllarda ikinci yolu ve sürecini yaşamıştı. O dönemde hür bloğu oluşturan Demokratik Batı ülkeleri, Sovyet Rusya’nın tehdidine maruz kalan ve tek parti, tek şef istibdadıyla yönetilen ülkemizin idarecilerine baskı yaparak demokrasiye geçme kararı aldırmışlardı.
Ancak bu durum çok uzun sürmedi. 1960, 1971, 1980, 1997 yıllarında doğrudan veya dolaylı yollarla gerçekleştirilen darbelerle demokrasi askıya alındı, demokrasi görüntüsü altında müstebit yönetimler devreye sokuldu.
En sağlıklı ve kalıcı olanı üçüncü yoldur. Nitekim Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerin halkları şuurlanarak Demokrasi, adalet ve hürriyet talebinde ısrar ettiler, barışçı yollarla mücadele ederek demokrasiyi oralarda tesis ettiler.
Anılan ülkelerde demokratik sistemin yerleştiği, hak arama ve sorgulama mekanizmaları devrede olduğundan oralarda darbe heveslileri, toplumun direnciyle karşılaşacaklarını bildikleri için darbe yapmayı akıllarına bile getiremezler.
Türkiye’ye gelince, derin katmanlarda mevzilenmiş ve devletin gücünü arkasına almış mütehakkim Kemalist güçlerin ve iş birliği yaptıkları baskıcı, otoriter hâkim siyasîlerin kendi inisiyatifleriyle insafa gelerek ülkede demokrasiye geçit vermelerini beklemek boş bir hayaldir.
Ülkemizde demokrasiye geçmenin en sağlıklı yolu; bu işe gönül veren bütün kesimlerin, demokrasi ortak paydasında buluşarak ve ortak bir platform oluşturarak birlikte ve ısrarla demokrasi mücadelesi vermeleridir.
Demokrasinin ortak paydasında birleşmek; dinî inancı, etnik kökeni, siyasî tercihi ne olursa olsun kişilerin demokrasinin evrensel değerleri olan adalet, insan hak ve hürriyetleri, çoğulculuk, şeffaflık, kanun hâkimiyeti gibi değerler etrafında buluşmaları ve bu değerlerin hayata geçirilmesi için dayanışma içinde ısrarla mücadele vermeleri demektir.
Kişilerin veya grupların sadece kendileri için bu hakları istemeleri, kendileri gibi olmayan ve düşünmeyen diğer insanları dışlamalarıyla bu iş olmaz, bu hakları herkes için istemeleri durumunda hedefe ulaşılır.
Son Söz: Öyle inanıyorum ki bir araya gelerek demokrasinin ortak paydasında buluşan büyük bir kitlenin barışçı bir yolla vereceği cesur ve kararlı bir mücadele, Türkiye’de istibdadın zincirlerini parçalayacak ve demokrasiye giden yolu açacaktır.