Tama kelimesinin sözlük manası: Bir insanın Allah'ın kendisine nasip ettiğine kanaat etmeyerek hırsla ve açgözlülükle daha fazlasını istemesidir.
Ehl-i dalâlet (yanlış yolda gidenler), Nur Talebelerini iman hizmetlerinden uzak tutmak için yaptıkları hilelerden biri; onları tama silâhı ile, yani onları cazip maddî imkânlarla avlamaya çalışırlar. Bunlara aldanan bir kısım Nur Talebeleri, iman ve Kur’ân hizmetlerinde fütur gösterirler. 1
Kur’ân’da, ”Rızkı veren; kuvvet ve kudret sahibi Cenab-ı Hak'tır” 2 buyrulur. Rızık İlâhî taahhüt altındadır. Bütün nebatat ve bitkilerin yerlerinde durup rızıklarının yanlarına kadar gelmesi, hayvan ve insanların aciz ve zayıf yavrularının en iyi beslenmesi, rızkın iktidar ve irade ile ters orantılı olduğunu gösterir.
İktisat ve kanaat, berekete vesiledir. Ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez. Verdiği zaman karşılığında bazen haysiyet, namus ve şerefi rüşvet olarak ister. Hırs ve tama ile hareket eden bir kimse, vaat edilen malı ya da parayı almak için ehl-i dalâleti razı etmeye çalışırken, İlâhî gazabı kendine celp edebilir. 3
Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası’nda geçen bir mektubunda, Risale-i Nur hizmetinde ihlâsla çalışanların hayatlarında kolaylık, kalplerinde ferahlık ve geçimlerinde suhulet ve bereket meydana geldiği tecrübelerle sabit olduğunu ifade eder. 4
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 709.
2- Zariyat, 58.
3- Mektubat, s. 709.
4- Kastamonu Lâhikası, s. 97.