"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Enaniyet ve benlik üzerine

İsmail Hakkı AVCI
25 Temmuz 2015, Cumartesi
Enaniyet; benlik, egoistlik başta olmak üzere şu manalar için de kullanılır: Kendini beğenme, bencillik, nefsi önde tutma, kibir, gurur, mağrur, kendini düşünme, hodpesendlik, kendi fikrini beğenme, böbürlenme vb. Bu suretle enaniyet, insanın en tehlikeli ve zayıf damarıdır.

Bazı insanlar vardır; sadece kendini ve fikrini beğenir. Başkasını sevmez ve fikirlerine itibar etmez. Böylelerine Anadolu’da ‘burnu büyük’ derler. Zaten, “kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez.” Sevgisi ancak onda bulacağı menfaate mebnidir. Bunun için de hep kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışarak kusurları kendi üstüne almaz. Âdeta bir avukat gibi kendini müdafaa ederek kendini temize çıkarmaya çalışır. Yaptığı mübalâğalı söz ve hareketlerle, hatta yalanlarla kendini över. Bu tip insanlar, Kur’ân’da şöyle tesmiye edilir: “O kimse ki hevâsını ilâh edinmiştir.” (Furkan: 43.) Ve geçici bir muvaffakiyet görülse de âkibetleri pekiyi görülmez, mutlaka mezkûr âyetin tokadını yerler.

Dolayısıyla insanlar ancak İlâhî emirleri dinleyip Peygamberimizin (asm) tavsiyelerine riayet ederek istikamette olabilirler. Vâki vartalara sürüklenmekten kurtulabilirler. 

Enaniyet, “ene” (ben) kelimesinden neş’et etmiştir. Ene, nefse takılmış bir duygudur. Ene’nin mahiyeti anlaşıldığında ise, pek çok hakikate muttali olunur. Hatta insanın kendi mahiyetindeki sırları açan bir anahtar olarak da kullanılabilir. Bu anahtar doğru kullanıldığında her şeyin mahiyetinde bulunan esrar da açılır ve insana nuranî bir derinlik kazandırır. Aksi halde ene, derin ve fena bir çukur, içinden kurtulunması çok zor olan bir girdap hâline gelir. İnsana dercedilen ene, eğer imanla okunmazsa kibir, gurur vb. kirlerle çeşitli illetlere duçar olarak rezil bir hâle düşülebilir. Geçmişte ilahlık iddia eden Nemrutlar, Firavunlar, Şeddatlar; yakın tarihimizde de deccallar ve dahi Süfyanın yaptığı tahribat ve akıbetleri göz önündedir.

Enaniyet, bir ruh hastalığı olarak insanın kendisine ve başkalarına karşı kıskanma, gıybet gibi muzır hallerine de sebep olur. Bu tiplerde, sosyal münâsebetler de geridir. Hevâ ve heveslere göre hareket ettiklerinden herkese karşı gurur ve kibir içindedirler. Evet, bu nevi hastalıkla alil olan insanlar, menfaat etrafında dönerler ve başkalarının alkışlarıyla enaniyetleri beslenir, kabarır. Nemrudâne bir hâle gelirler. “Her şeyi en iyi ben yaparım, benim istediğim olur” demeye başlarlar. Böylelikle elde ettiği makamla, nefse sevgiyi dile getirmiş olurlar.

Enaniyetli insanlar, herkesi ve her şeyi kendi menfaatine kullanma itikat ve arzusu içinde kendini üstün görme, dolayısıyla yaptıklarının hep iyi ve doğru olduğu zannıyla “her şeyi ben yaparım, benim dediğim olur” şeklinde hizmet makamını bencillik eğiliminde kullanırlar. Enaniyette haksız temellük vardır. Enaniyetli bir insanda; eğer heves ve ihtirasına gem vurmazsa, her şeyi, hatta elinden gelse bütün dünyayı harap ve insanlığı mahvedecek bir temâyül mevcuttur. (Hakikat Çekirdekleri) Zaten asrımızda dalâlet ehli eneye binerek sapıklık ve şerre koşuyor. İnsanın bu en zayıf ve tehlikeli damarını okşayarak çok fena şeyleri ona yaptırabilirler ve dünyanın her imkân ve nimetini sağlayarak yaptırıyorlar da.

Halbuki bunların yerine insanın bulunduğu makamı, millete hizmet yolunda kullanması; tevazu, sevgi, yardımlaşma ve tesânüd gibi fazilet vasıflarıyla hareket edilmesi icab eder. Zamanımızda çok ileri giden enaniyete mukabil insan buz parçası nevindeki benliğini eritmeli ve dalâlet ehlinin istifade etmesine fırsat vermemelidir. Manevî makam sahipleri, enaniyetten, şan şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan öldürücü zehir gibi kaçmışlar ve onu ihsas eden hallerden de şiddetle kaçınmışlardır. Zâten kendini beğenen belâlı bir zahmete düşer. Beğenmeyen ise, safâlı bir rahmete mazhar olur. (Mektûbât)

Evet, insan kendisine bu zamanda en çok lâzım olan sıfatlardan tevazu, alçakgönüllülük ve mahviyet içerisinde bulunmalı; devamlı kusurunu görmek ve nefsini itham etmek vaziyetinde olmalıdır vesselâm.

Okunma Sayısı: 12102
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı