"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Din ve ilim çatışması mı?

Abdulkadir Sinoğlu
13 Aralık 2025, Cumartesi
TARİHTEN GÜNÜMÜZE, BEDİÜZZAMAN’IN YORUMU IŞIĞINDA BİR BAKIŞ

Einstein’ın kuantum fiziği ile Newton mekaniğinin mutlak geçerliliğini sarsması, bilim dünyasının sürekli değişen ve yenilenen bir yapıda olduğunu kanıtlamıştır. Dolayısıyla, bilim mutlak hakikatin tek ölçüsü olmadığı gibi, üzerine sonradan materyalist ve pozitivist bir inanç misyonu yüklenen fen ilimlerinin özünü göremeyen bir din anlayışı da hakikati anlamak için yeterli değildir.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Yaklaşımı

Bediüzzaman, zamanın nabzını İslâmiyet’in hakikatiyle tutmuştur. Beşerin maddî ve manevî terakkîsinin ancak İslâmiyet’in yüksek hakikatleriyle olacağını her fırsatta ilan ve ispat etmeyi hayatının gayesi edinmiştir. “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”2

Bediüzzaman bu tespitiyle din ilimlerinin vicdana, fen ilimlerinin akla hitap ettiğini ifade edip ikisinin bir araya gelmesiyle yetişen nesillerin gayretlerinin istikametli bir gelişim sağlayacağını ifade eder. Fakat bu ikilinin ayrışması ve çatışması sonucunda dinî ilimlerde taassup ve cehaletin, fennî ilimlerde de hile ve şüphenin ortaya çıkma tehlikesini ifade eder. Bu kapsamlı din-bilim çatışması tespitine çözüm olarak fen ilimlerinin ve din ilimlerinin bir arada okutulacağı Medresetü’z-Zehra projesini İslâm âleminin maddî ve ma-nevî terakkîsi için istifadeye sunar.

Bediüzzaman, din ve bilimin çatışmasının esasen yanlış bir zeminden kaynaklandığını vurgular. Ona göre İslâmiyet, bütün ilimlerin çekirdeğidir, ilme ve terakkîye engel değildir. Asıl problem, din ve fen ilimlerinin birbirleriyle çeliştiği vehminin yanlış yaklaşımlarla yaygınlaşması, yani dinin taassup ve cehaletle yanlış yorumlanması ve fen bilimlerinin körü körüne taklit edilmesidir.

Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’daki bazı tespitleri şöyledir:

1. Din-bilim birbirleriyle çatıştığı vehmi Müslümanları dünya saadetinden, ecnebileri ahiret saadetinden mahrum etmiştir. “Bizi dünya rahatından ve ecnebileri âhiret saâdetinden mahrum eden, şems-i İslâmiyet’i münkesif ettiren, su-i tefehhüm ile tevehhüm-ü müsademet ve muhalefettir.”3 

2. Asıl engel din değil, taassup, safsata ve tadlil-i gayrdır.

“Halbuki, taassup yerinde hak ve safsata yerinde bürhan ve tadlil-i gayr yerinde tevfik ve tatbik ve istişare ederse, dünya birleşse, hak olan mezhep ve mesleğini bir parça tebdil edemez.”4 

Din ilim tartışmasını Müslümanların içinde hararetlendiren ve Müslümanların maddî ve manevî terakkisini engelleyen bu toplumsal davranışlardan taassup yerine hak, safsata yerine bürhan (delil), tadlil-i gayr yerine tevfik, tatbik ve istişare olursa din ve bilim algılayışında sağlıklı ve sağlam bir zemin oluşacaktır.

3. Kur’ân, tabiatı araştırmaya teşvik eder. Tabiatperestliği ise reddeder. Kevnî ayetler (Allah’ın kâinata koyduğu yaratılış kanunları), bilimsel çalışmaya ilham kaynağıdır.

4. İslâmiyet ilimlerin efendisi ve reisidir, fen ilimleri ise onun hakikatlerinin hizmetkârıdır. “Köle efendisine, hizmetkâr reisine ve veled pederine nasıl düşman ve muarız olabilir? İslâmiyet fünunun [ilimlerin] seyyidi, mürşidi ve ulûm-u hakikiyenin reis ve pederidir.”5

5. Cehalet, fakirlik, ihtilaf üçlüsü en büyük engeldir.

Bu engeller ancak sanat, marifet ve ittifakı ortaya çıkarabilecek hem din hem fen ilimlerinin birlikte öğretildiği bir eğitim sistemiyle aşılabilir.6

Sonuç olarak, Bediüzzaman İslâm’ın bilimle çatışmasının zihinlerde yer edinmiş yanlış bir vehimden ibaret olduğunu, İslâmiyet’in aslında ilimlerin efendisi ve çekirdeği olduğunu, her bir ilim alanının Cenab-ı Hakkın isim ve sıfatlarının yansımaları ve göstergeleri olduğunu ifade etmiştir. İnsanlığın maddî ve manevî gelişimini vicdanın din ilimleriyle aklın da fen ilimleriyle doğru beslenmesiyle mümkün olabileceğini ifade etmiştir.

(Genç Yorum Dergisi Eylül 2025 sayısından kısaltılarak alınmıştır.)

Dipnotlar:

1- Mektubat, 29. Mektup, s. 741.

2- ESDE, Münazarat, s. 291.

3- Muhakemat, Mukaddeme, s. 24.

4- Age., s. 59.

5- Age., Mukaddeme, s. 24.

6- ESDE, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 122.

Okunma Sayısı: 131
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı