Eski millî futbolcu, futbol yorumcusu ve teknik direktör Abdülkerim Durmaz’ın alkol ve benzeri kötülüklerden kurtulmasını anlattığı hayat hikâyesi sosyal medyada ilgi gördü. Bu ve benzeri hikâyeler ibretlerle dolu. Samimiyetle isteyip duaya sığınanların ‘bataklık’tan kurtulması büyük ölçüde mümkün oluyor.
Eski futbolcu Durmaz’ın Serdar Tuncer’in sunduğu ‘Hâsılı Kelâm’ programındaki konuşmasını özetlemekte fayda var. Uzun konuşmanın özeti şöyle:
“Biz evlendiğimizde benim hanım başörtülü değildi. Evlendikten sonra beraber gidiyoruz, içiyoruz, geziyoruz. Hanım alkol kullanmazdı, ama tabiî yanımda gelirdi. (Bir gün) Hanım tesettüre girme kararı aldı. Bir akşam dedi ki: ‘Ben karar aldım. Başörtüsü takacağım ve beş vakit namaz kılacağım.’ Ben tabiî aynı hayatıma devam ediyorum. Akşam geç vakit evde de ufak ufak demleniyorum. Sonra bakıyorum hanım abdestini almış, namaza duruyor. Günler böyle geçiyor, ben her gün içiyorum. Hanım da tabiî her gün namaz kılıyor, beş vakit. Geliyorum, bakıyorum, hep aynı sahne.
“Sonra birimiz hata yapıyoruz diyorum. Yani ya ben hata yapıyorum, ya da o sabahın beşinde buz gibi sularla işi gücü yok, gidiyor, ellerini kollarını yıkıyor. İkimizin birden doğru yolda olma ihtimali yok. Sonra dedim ki, ya sen de namaz kıl. Bir kılayım dedim. Namaza başladım ben. Ama benim namazım çok enteresan. Üç vakit kılıyorum ben. Çünkü yatsı namazında meyhanede olmam lâzım, yatsıyı kılamam. E sabaha kadar da içtiğim için sabah namazını da kılamam. Uyanıyorum, hemen öğle namazına yetişiyorum. Hemen sonra ikindiyi kılıyorum. En son akşamı kılıp 100 metre ötedeki Karagümrük’teki meyhaneye geçiyorum. Yani camiden meyhaneye geçiyorum. İki ay, üç ay böyle devam etti.
“Ben o zaman meal de okumaya başladım aynı zamanda. Bir bakayım şuna (Kur’ân’a) dedim yani. Bir ayet dikkatimi çekti benim. ‘Namaz, insanı bütün fuhşiyattan ve kötülüklerden korur’ diyor. Beni korumuyor. Ben kılıyorum üç vakit. Ama öbür kötülükleri de yapıyorum. O zaman kıldığım namaz, namaz değil. Namazına dikkat edeceksin. Namaz, o kötülükleri senden uzaklaştırmıyorsa, senin namazın aletli cimnastik olur. Mutlaka ayet tecelli etmeli. Ve ayet bende tecelli ettiğini düşünüyorum. Çünkü fuhşiyattan korudu.
“Bir müddet sonra eve içkili geldim. Hanıma dedim, dolapta içki şişesi var onu bana ver. Oturdum, bir duble koydum. Kapağı kapadım. Sonra açtım camı, rakı şişesiyle konuşuyorum; sarhoşum ya. ‘Ulan diyorum, hayatımı bu genç yaşta kaydırdın. Bundan sonra ne benim ağzımdan içeri gireceksin, ne de evimden içeri gireceksin.’ Dolmuş şişeyi attım beşinci kattan aşağıya. Öğlen vakti kalktım. Yıkandım. Doğru, Karagümrük’teki camiye gittim. Cemaatle öğle namazını kıldık. Cemaat dağıldı. Ben özellikle çıkmadım. Kimse kalmadı camide, bir tek ben kaldım. Oturdum orada, ellerimi açtım. Dedim ki, ben bugüne kadar bunları yaptım. Şimdi dedim, bundan sonra söz veriyorum, hepsini terk ediyorum. Yapmayacağım dedim. Beş vakit namaz kılacağım. Bir daha da bu işleri yapmayacağım. İçkidir, kumardır, gece hayatıdır filan. Bu yaptıklarıma son veriyorum. Tövbe ediyorum dedim, çıktım. Çıkış, o çıkış. O günden sonra içki içmiyorum. Evime de içki sokmuyorum. Beş vakit namazımı kılıyorum.” (youtube’daki videodan ilgili bölümün deşifresi, 2 Aralık 2025)
Sebat ve sabrın ne güzel kapılar açtığına güzel bir delil değil mi? İnşaallah benzer güzel haberleri, hikâyeleri her zaman duyarız...