Geçen Mart’tan bu yana ülkemizde de bir numaralı gündem olmaya devam eden korona salgını azalıp hafiflemek şöyle dursun, daha da ağırlaşarak hepimizin hayatını etkilemeyi sürdürüyor.
Bunda iktidarın süreci yönetme politikasının rolü ve etkisi de haliyle tartışılıyor ve ciddi şekilde sorgulanıyor.
Son dönemde bu tartışmaların odağına yerleşen konulardan biri, gerçek vak’a sayılarının henüz yeni açıklanmaya başlamış olması.
Bu durum ister istemez şu soruların önünü açtı: Gerçek sayılar şimdiye kadar neden gizlendi? Böyle yapılarak durumun ciddiyet ve vahametinin anlaşılmasına engel olunmuş olmadı mı? Gizlenmeseydi yetkililer ve toplum tedbirlere çok daha sıkı sarılmaz mıydı?
Aylar sonra açıklanmaya başlanmasında, Dünya Sağlık Örgütünce yapılacak aşı dağıtımında gerçek sayıların dikkate alınacağı şeklinde bir iddia da var, o da ayrı bir bahis.
Vefat sayılarındaki çelişkiler ise hâlâ sona ermiş değil. Sadece İstanbul’daki günlük vefat sayısının, Bakanlıkça Türkiye geneli için açıklanan sayının üzerinde olması başlı başına bir garabet. Daha önce başka iller için söz konusu olan bu çelişki, İstanbul işe dahil edilince çok daha dikkat çekici hale geliyor.
Son açıklanan tedbirler de yoğun tartışmalara konu oluyor. Hafta içi sokağa çıkma yasağının, sokakların zaten çok boşaldığı gece saatleriyle sınırlı tutulması en fazla eleştirilen hususlardan biri. Okullar ve kreşler için verilen aç-kapa kararlarındaki tutarsızlıklar da.
Artık iyice ortaya çıktı ki, salgın sürecinin yönetiminde de ortak akıl devre dışı. İlgili ve yetkili kurum ve kişiler arasında sağlıklı ve düzgün işleyen bir koordinasyon yok. Çok ciddi irtibatsızlık ve kopukluklar söz konusu.
Bu endişe verici tabloyu katmerleyen bir gelişme, Cumhurbaşkanının “Bilim Kurulu sorumludur” diyerek topu oraya atması ve kurul üyelerinin de “Hayır, biz sadece teklif ve tavsiye eden konumundayız, sorumluluk kabinede” diyerek topu geri iade etmeleri oldu.
Kurulun şimdiye kadar verdiği görüntünün, üyeler tarafından yapılan ferdî açıklamalarla sınırlı kalması ve koordineli, derli toplu bir mesaj verilememesi de işin bir başka ciheti.
Sarayın “Çok iyi yönetiyoruz” dediği salgın mücadelesinde gelinen nokta ve manzara-i umumiye böyle. Allah sonunu hayreylesin.