Kürtçe yasağının bir ölçüde gevşetildiği bir süreçte, ara ara, Kürtçe konuşanların kimi komutanlarca azarlanması ve Mecliste yapılan Kürtçe konuşmaların “bilinmeyen dil” ibaresi konularak zabıtlardan çıkarılması örneklerinde görüldüğü gibi, eski reflekslerin hâlâ devam ettiğini gösteren tavırlar olsa da, genel eğilim serbestleştirme yönünde gelişti.
Kürtçe kasetlerden devlet kanalında Kürtçe yayın aşamasına gelindi. Yetersiz Kürtçe kursları rağbet görmezken, üniversitelerde Kürtçe bölümleri açılmaya başlandı. Ortaöğretim kurumlarında da seçmeli olarak Kürtçe dersi konuldu.
Ama temeldeki sorun hâlâ çözülmedi.
Türkçe bilmeyen ilkokul çocukları ile, Kürtçe bilmeyen öğretmenler arasındaki iletişim kopukluğunu giderecek formül hâlâ üretilemedi.
Oysa bu ideolojik değil, pedagojik ve sosyal bir sorun ve çözümün de o çerçevede bulunması gerekiyor. Bir zamanlar yapıldığı gibi okul boykotları ve yerel düzeydeki emrivakiler gibi ideolojik ve provokatif çıkışlarla da; durumdan vazife çıkarıp, yine görev alanının dışına taşarak öfkeli üslûplarla yapılan resmî dil vurgulu açıklamalarla da bu çözüm bulunamaz.
Almanya başta olmak üzere Türklerin yoğun yaşadığı Avrupa ülkelerindeki Türk çocuklarının anadilde eğitim hakkı gündeme getirilirken aynı şeyin Kürtler için de söz konusu olduğu ifade edildiğinde, “Ama oradaki Türkler azınlık, burada Kürtler aslî unsur” argümanıyla konuyu geçiştirmeye çalışan yaklaşımlar da çözüm değil.
Üstelik böyle bir mantık, azınlık için verilmesi gerekli görülen bir hakkın aslî unsurdan esirgenmesi gibi çok tuhaf ve çelişkili bir neticeye de yol açıyor.
Dolayısıyla, bu konunun, çözümü daha da geciktirip zorlaştıran ifrat ve tefritlerden uzak, insanî ve pedagojik eksende üretilecek dengeli ve gerçekçi formüllerle sonuca bağlanması lâzım.
Ve o formüllerin temel esasları yine Said Nursî’de.
(Dünyada kabul gören anadilde eğitim modellerini inceleyerek, bu problemi rahatlıkla çözebiliriz. Eğitim dilinde ikinci bir dilin kullanıldığı ilk ülke biz olmadığımız gibi son ülke de biz değiliz. Bu anlamda Avrupa’da da uygulanan şöyle bir model önerisinde bulunabiliriz; İlköğretimde, % 90 anadil, % 10 ülkede kullanılan dil; ortaöğretimde % 50 anadil, % 50 ülkede kullanılan dil, Lisede % 10 anadil, % 90 ülkede kullanılan dil anlamında bir modelle anadilde eğitim yolu açılabilir.)