*Saff Sûresi: ayet 2.
İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI SORULARI
Erdoğan’ın, ilk telaffuz edildiği tarihten neredeyse bir buçuk sene sonra nihayet açıkladığı ve uygulanması da iki senelik bir vadeye yayılan İnsan Hakları Eylem Planında yer verilen 11 temel ilkeden bazılarına göz atalım:
“İnsan, doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez haklarıyla yaşar. Devletin temel amaç ve göre- vi, bu hakları korumak ve geliştirmektir.” İktidarlarının 19. yılında bu kriteri dile getirmiş olmalarını ne kadar takdir etsek az! Bravo!
“İnsan onuru, bütün hakların özü olarak hukukun etkin koruması altındadır.” İyi de, o hukuk nerede? Hele 15-20 Temmuz sürecinde!
“Kamu hizmetinin herkese eşit, tarafsız ve dürüst biçimde sunulması, bütün yönetsel faaliyetlerin temel özelliğidir.” Prensip zaten öyle, ama ya uygulama? Meselâ Yeni Asya’nın resmî ilan, basın kartı ve gri pasaport dağıtımında maruz bırakıldığı ayrımcılığın izahı ne?
“Adlî ve idarî işleyiş; masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı ve ceza sorumluluğunun şahsîliği ilkelerini koruyan, gözeten ve güçlendiren bir yaklaşımı merkezine alır.” Bunları biz de ne zamandır söylüyoruz. Israrla tekrarlamaktan, dilimizde tüy bitti. Ama gerek adlî, gerek idarî işleyişte en çok ihlal edilen prensip ve kriterler de maalesef hep bunlar oldu ve hâlâ oluyor.
“Hiç kimse, eleştirisi veya düşünce açıklaması nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.” Madem öyle; eleştirisi veya düşünce açıklaması ya da tweet paylaşımı sebebiyle verilen hapis cezaları neyin nesi? Meselâ Özdabak’la bana verilen ve son olarak Gergerlioğlu hakkında hükmedilip Yargıtay tarafından onanan mahkûmiyetler bu kriterin neresinde?
“Bağımsız ve tarafsız yargı ile korunan hukuk devleti, hak ve özgürlükler ile adaletin teminatı olarak her alanda tahkim edilir.” Hangi bağımsız ve tarafsız yargı? İktidarın ikide bir HSK ile ayar verdiği yargı mı? Ki bu kriterlerin dile getirildiği İnsan Hakları Eylem Planında bu HSK düzeninden hiç bahis bile açılmıyor...
Durum ve uygulama bu iken, söz konusu ilkelerin son derece sorumsuz bir yaklaşımla ihlal edilmesinin yol açtığı yaygın ve vahim mağduriyetler ortadayken ve bunların telafisine yönelik en küçük bir işaret verilmesine dahi ihtiyaç duyulmazken, böyle bir İnsan Hakları Eylem Planı kime güven verebilir ki?
İçte ve dışta artan sorgulamalar bu güvensizliğin ifadesi. AİHM’in Bylock soruları gibi...