Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat...
Peygamberimiz (asm) vefatından önce “İslâmiyet Şahsiyet-i Maneviyesi”ni oluşturmak için “Ben sizlere iki şey bırakıyorum. Onlara uyarsanız kurtulursunuz. Allah’ın kitabı ve benim sünnetim” (Tirmizî, Menâkıb: 31; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3:14, 17, 26; Bediüzzaman, Lem’alar, 2011, s. 44.) buyurarak şahıslara bağlı bir cemaat değil, Kur’ân ve Sünnet’e, Kur’ân ve Sünnetin ortaya koyduğu prensiplere bağlı bir cemaat, bir şahs-ı manevî oluşturulmasını tavsiye buyurdu.
Peygamberimizin (asm) bu tavsiyesi gereği “Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin” prensiplerini oluşturdular. Eş’ârî ve Maturudî “İnanç ve İtikadî” prensipleri sistemleştirdi, İmam-ı Azam, Şafii, Maliki ve Hanbelî de amel ve ibadete ait Kur’ân ve Sünnetin prensiplerini “Farzlar, Vacipler, Haramlar, Sünnetler, Mekruhlar, Mübahlar” olmak üzere sistemli hale getirdiler. Daha sonra onların takip ettiği metodu ve sistemi takip eden İslâm bilginleri “Mezhepler” adı verilen şahsa değil prensiplere bağlı olan “Şahs-ı Manevileri” oluşturdular. Ümmet bu prensiplere sahip çıkarak Allah rızasını kazandıracak olan inanç ve ibadeti takip ederek “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” denen bütün Müslümanların gidebileceği “Cadde-i Kübrayı” oluşturdular.