Vatandaşın gündemi ekonomideki sıkıntılar.
Döviz ve altının fiyatı psikolojik sınırı çoktan geçti. Dövizdeki bu artış hayatın her alanını etkiliyor. Doğal gaza, akaryakıta yüksek oranda zamlar vatandaşa hayat pahalılığı olarak dönüyor.
Bunun karşısında hayat pahalılığı tabiri caizse artık milleti canından bezdirdi. Her gün değişen temel gıda maddelerindeki artışa vatandaş yetişemiyor. Çalışanların maaşı her geçen gün eriyor. Buna karşılık hükümet müdahale etmiyor ya da edemiyor. Çünkü kurdaki artışa müdahale edecek Merkez Bankası’nın döviz rezervi yok. Ekonomi yönetimi sadece seyrediyor. Zamların ve dövizdeki artışın nerede duracağı belli değil.
Bütün bunlar olurken partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili ortaya atılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanan 50+1 barajının düşürülmesi ile ilgili mesele ülkenin birinci meselesi olan ekonomideki bozuk durumu gölgelemek adına çıkarılmış izlenimi verdi, ama mesele ters tepti.
Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olmasından dolayı, cumhurbaşkanı sadece ittifak ortakları ile görüşüyordu. Anketlere göre Cumhur İttifakı’nın oylarının düştüğü görülünce ittifakı genişletmek için Saadet Partisi’nin Genel Başkanı dururken Yüksek İstişare Kurulu Başkanı ile görüşülmesi, YİK Başkanı’nın vefatından sonra da cumhurbaşkanı Erdoğan yönünü rahmetli Asiltürk’ün yerine gelen Temel Karamollaoğlu ile temasa döndürdü.
***
KRİZ NASIL ÇIKTI?
50+1 konusundaki gelişmeleri özetlemekte fayda var. Erdoğan’ın ittifak ortağı ile görüşmesinden sonra bir açıklama yapılmıyor. Erdoğan bu zamana kadar da Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin genel başkanları ile de görüşmüyordu. (Bu durum sistemin getirdiği en büyük hatalardan birisi…) Millet İttifakı’nın ortaklarından Karamollaoğlu ile yaptığı görüşmede böyle olmadı. 2 saat 20 dakikaya varan görüşmenin birçok ayrıntısı medya yoluyla kamuoyuna yansıyınca adına “50+1 krizi” denilen, siyaseti de derinden etkileyen bir tartışma başladı ya da başlatıldı!
Karamollaoğlu’nun Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı seçilebilmesi için gerekli “yüzde 50+1 şartı”ndan şikâyet ettiğini aktarmasının ardından, günlerce sessiz kalındı. Bu arada bazı milletvekillerinden bu açıklamaya destek verenler oldu. “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bu düşüncesine sonuna kadar katılıyorum” diyenler oldu. “50+1’in tuzak olduğunu” söyleyen parti yöneticilerinin, yeni tartışma çıkaracağı ve seçimle ilişkilendirilebileceğini söyleyerek bu tartışmanın zamanı olmadığını söyleyenlerde…
Erdoğan’ın 50+1 şikâyetine(!) en büyük destek ise Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek’ten geldi. 50 +1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini söylediğini aktaran Çiçek, “50 + 1 ciddî problem çıkarıyor” sözleri bir anda siyaseti hareketlendirdi.
Cumhur İttifakının küçük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan’ın Karamollaoğlu ile görüşmesinde 50+1’den şikâyet etmesini dikkate almadan Çiçek’in bu sözlerine cevap vermesi bir “mesaj” olarak değerlendirildi. Cevabın çok sert alması, ağır ve suçlayıcı şekilde cevap verilmesi de bu konuda ittifakının aynı fikirde olmadığını gösterdi.
Ardından, “kulis bilgisi” olarak Erdoğan’ın AKP MKYK toplantısında bunu doğruladığı, ancak Karamollaoğlu’nun kullandığı “Mahsurlu olduğunu anladık” şeklindeki bir ifadeye yer vermediğinin ifade edildiği yansıtıldı. Hatta, “Temel Bey’le yüzde 50+1 üzerine konuştuk, ancak diğer söylenenlerin hiçbiri doğru değil” dediği ifadesi servis edilirken Erdoğan’ın Karamollaoğlu’na iade-i ziyaret yapacağı, ama bundan vazgeçildiği de yansıtıldı. Erdoğan’ın bu açıklamasına üzüldüğünü ve şaşırdığını söyleyen Karamollaoğlu’nun, “Ne söylemişim de doğru değil” şeklindeki sorusunun cevabı bugüne kadar da verilebilmiş değil.
Burada ortaya çıkan bir durumda Erdoğan’ın alışık olmadığı şekilde görüşmelerin kamuoyuna yansıtılmasına hayli kızmış olması oldu.
Erdoğan grup toplantısı sonrası bu konudaki soruya, Anayasa değişiklik için Meclis’i işaret etmesi, ardından programda olmamasına rağmen Bahçeli’nin Beştepe’ye giderek Erdoğan ile görüşmesi dikkat çekti.
***
SİSTEM KÖKTEN DEĞİŞMELİ
Başta da söylediğimiz gibi, bu meselenin ortaya çıkması gündemi değiştirmek adına yapıldığı görüntüsünü veriyor.
50+1 meselesi Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin eksik, hatalı ve aksayan yönlerinden sadece birisi. Esas tartışılması gereken mesele başta Meclis’in etkinliğinin azalması, tek adam sisteminin ortaya çıkması, cumhurbaşkanın aynı zamanda parti genel başkanı olmasının getirdiği sıkıntılardır.
Yeni sistemin rehabilite edileceği, MR’sinin çekileceği, sistemde kireçlenmeler olduğu söyleniyordu, ama mesele gele gele 50+1’e indirildi. Bu yüzden meseleyi sadece burada sınırlı tutmak topu taca atmak anlamına gelir. 50+1 meselesinin tartışılması CHS’nin daha büyük hatalarının ve yanlışlarının üstünün örtülmesidir.
Bu aşamada, Erdoğan’ın, sistem tartışmaları başladığında “tek adam olur” eleştirilerine “Böyle bir sistemde kim tek adamlığa cür’et edebilir? Diyelim ki, cumhurbaşkanı nefsine yenildi, yoldan çıktı, gerçekten tek adamlık yapmaya kalktı. Her şeyden önce bu kişinin yakasına millet yapışır” sözlerini hatırlatalım. Gelinen noktayı artık kamuoyunun takdirine bırakıyoruz…
Üç buçuk yıl sonra ortaya çıkan şu: Sistemin kökten değişmesi şu anda yapılması gereken en öncelikli konu. Çünkü neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Bütün yetkilerin bir kişiye verildiği, denetlenebilirliğin ve şeffaflığın olmadığı bir sistemle ülkenin bir yere gitmesi mümkün değil. Bunu artık sistemi getirenlerde görüyor.