"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Tartışmaları-3

Muhammet ÖRTLEK
22 Eylül 2022, Perşembe
ŞİÖ’nün 15 Eylül’deki zirvesine katılımla, Türkiye’nin yönünün AB ve NATO’dan ayrılarak “ŞİÖ’ya üye olabiliriz” manasında başlayan tartışmalar sürüyor. Ancak ŞİÖ’nün, AB ve NATO gibi tarihî ve daha fazla ülkeye hitap eden kurumsal yapılanmaya henüz ulaşmadığı biliniyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “güvenlikten ekonomiye, enerjiden ulaşıma, tarımdan turizme her alanda işbirliğine hazırız” ifadesi, derin ekonomik sorunlar yaşayan Türkiye’nin ŞİÖ’ya üye ülkelerden yatırım çekebilme girişimi şeklinde değerlendiriliyor. Elbette ŞİÖ üyesi, büyük bir ekonomiye ve küresel anlamda Kuşak-Yol projesinin sahibi Çin’le iktisadî ilişkiler kurmak Türkiye’nin yararına olabilir. Fakat Çin’le ekonomik ilişkimiz “ŞİÖ’ye üye olabiliriz” söyleminden önce de mevcuttu. Yani üye olmadan da, ŞİÖ üyesi ülkelerle zaten muhtelif ilişkilerimiz var.

AB ve NATO’ya rağmen, muhtemel ŞİÖ üyeliğinin Türkiye’ye eksileri ve artılarının her açıdan düşünülmesi faydalı olacaktır. ŞİÖ üyeliği konusu genelde Türkiye’nin dış politikada ABD, AB ve NATO’yla sorunlar yaşadığı dönemde gündeme geliyor. Son günlerdeki Yunanistan’la ilişkilerin gerilmesi de buna örnek teşkil edebilir. Başka bir ifadeyle ŞİÖ üyeliği söylemi dönemsellik arz ediyor. Hem NATO üyesi hem de AB üyelik sürecindeki Türkiye’nin “ŞİÖ’ye üye olabiliriz” söyleminin, ŞİÖ tarafından nasıl karşılanacağı meçhuldür. Yani bu söylem üzerine ŞİÖ’nün kurucuları Rusya ve Çin’den Türkiye’ye tam üyelik için hâl-i hazırda teşvik veya heyecanlı olduklarını söylemek oldukça güçtür.

ŞİÖ’de Rusya ve Çin’in amaçlarından biri “güvenlik işbirliği”dir. Bu kapsamda terör, ayrılıkçılık, köktencilik, İslamcı olduğu iddia edilen örgütlerle mücadelede işbirliği amaçlandığı muhtemeldir. Böyle bir işbirliğinde Çin’in, Uygur Türkleri üzerindeki uygulamalarına, ŞİÖ’ya üye olduğu düşünülürse Türkiye’nin nasıl bir pozisyon alacağı merak konusudur.

Ayrıca Türkiye’nin görece demokratik olan Batılı kurumlardan ayrılıp, “içe kapalı otoriteryenlik” özelliği iddia edilen ŞİÖ üyesi ülkelerle ilişkilerinden beklentisi izaha muhtaçtır. Birde Türkiye’nin 2003 ve 2004’te yasalaştırdığı toplam 9 adet AB Uyum Paketi, ülkeyi AB’ye iyice yaklaştırmış, demokrasi, insan hakları, hürriyetler, hukukun üstünlüğü vb. alanlarda gelişme kaydedilmişti. Ancak zikredilen demokratik gelişmelerin daha sonraki yıllarda devamı gelmemiştir. Şimdi sekteye uğrayan AB üyelik/demokratikleşme sürecinden, “ŞİÖ’ya üye olabiliriz” tartışmasına gelinmiştir.

Hal bu ki Bediüzzaman Said Nursi’nin “âlem-i İslam’ın asırlardır bayraktarlığını yapmış” ifadesine mazhar olan bu millet, Orta Asya bozkırlarından çıkıp hep Batı’ya doğru ilerlemiştir. İşte bu millet, Anadolu’nun kapılarını 1071’de açmış, İstanbul’u 1453’te fethetmiş, Viyana’yı 1529 ve 1683’te iki kere kuşatmıştır. Belirtilen ilerlemelerin hepsi Batı’ya “doğrudur”.

Yine Nursi’nin ifadesiyle “İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa” önceliğimizdir. ŞİÖ üyeliğinden daha ziyade, Doğu’yla ilişkilerimizi ilerletmekle birlikte, Türkiye’nin yeri AB’dir.

Okunma Sayısı: 959
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı