İzmir depremi, birçok hakikati açığa çıkardı. Binaların çürüklüğü, inşa edenlerin noksanlıkları çok söylendi ve söyleniyor.
Ben asıl meseleyi düşünüyorum: İman ile kabre girenler, Cennet bahçelerinde mükâfatını aldılar inşallah.
On beş yaşından küçük yavrular sorgusuz ve sualsiz ebedî âleme yolcu oldular. Asıl hayatta olduğu halde kurtarılmayı bekleyen nice insan var.
Hem de milyonlarcası. Hidayet işte böyle bir şey.
Bir şair şöyle demiş: “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!”
Ehli imanın ve Nur Talebelerinin gaye ve maksadı işte budur. “Hidayet haddizatında büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir ve ruhun Cennetidir” demişti Bediüzzaman Hazretleri… Bu vecizeyi dünyamızda yaşıyoruz.
Can Kardeş çocuk dergisinin ilk nüshasının kapak resminde timsahın yutmaya hazır oldukları çocukların resimleri vardı. Yüz yirmi dört bin peygamberin en büyük gayesi, insanların hidayetine vesile olmak idi.
Bu asırda Nur Talebelerinin en önemli gayesi bu Nebevî (asm) mirası devam ettirmeleridir. Yayın hayatına katılan yüzlerce kitap, dergi, gazete bunun içindi.
“Bir kimsenin imanının senin tarafından kurtarılması sahralar dolusu kırmızı koyunları tasadduk etmekten daha sevaplıdır. Bir kimsenin imanının senin tarafından kurtarılması, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır” diyen Peygamber Efendimiz (asm) buna işaret etmişti.
İşte kurtarılmayı bekleyen nice insanlar var dünyada. Dünya muhabbeti ve sarhoşluğu ile bunun farkında olmayan insanlar, asıl kurtarılma ihtiyacı olan insanlardır.
“Karşımda müthiş bir yangın var, içinde evlâdım yanıyor” diyen Bediüzzaman Hazretleri’nin feryadı dikkat çekicidir. Nur Talebelerinin ve ehl-i imanın maksadı budur.