Dünyaya ait her işin, dünyaca, dünyalılarca ve tamamen dünya menfaatlerine, faide ve kazanımlarına ait mahsus, özel, hususî, gizli ve aşikâr; incelikleri, sırları, formülleri ve şifreleri vardır… Ve var da!..
Her zaman ve yeri geldiğinde; dünya ve ahiret diyoruz veya ahiret ve dünya diyoruz ya!.. Bazen ikisini terazinin ayrı ayrı kefesinde, bazen de aynı kefede ikisini birden tartıyoruz ya!.. O zaman dünya gibi, ahiretin de işlerinin bir inceliği, bir sırrı, formülü ve şifresi var her halde…
Dünyanın inceliklerini bir cümleyle ifade etmeye kalksak; her halde dünya kadar dünyalılar ve menfaati faydası kadar da menfaatcikler ve faydacıklar dememiz icap eder.
Ve ahiret için; bu âlemden başka bir âlem için, ebedî ve bâkî bir hayat ve yaşama alanı olan ahiret kadar manalı büyür bir ahiret diyeceğiz. Ahiretin menfaatleri kadar menfaat, fayda ve kazançları kadar ebedî, bâkî , sonsuz, bitmeyen, tükenmeyen ve eşi benzeri olmayan nimetler, ikramlar, ihsanlar ve atiyyeler diyeceğiz.
Gerçekten bir şifre var mı? İhlâs… Allah rızası… Allah için başlamak… Allah için işlemek… Allah’a hamd, şükür ve sena etmek…
Şu ihlâsın arkadaşlarını ise yine mü’min ve muvahhid kişilerin hal ve tavırlarına, işlerine, güçlerine, ibadet ve taatlerine yine ihlâs taşır… İhlâs aşılar… İhlâs neticelendirir… Nedir bu arkadaşlar, yoldaşlar diye mü’min ve muvahhid Müslümanlara sorsak? Uhuvvet, tesanüd, gayret, himmet, ümit, aşk, şevk ve bütün bunların ihlâsla; ittihad, ittifakla yapılabilmesi, yerine getirilebilmesidir.
Böyle dünya ve ahireti nizama sokacak; nefis ve şeytanı susturacak; âli ve yüksek gayeleri tahakkuk ettirecek, fikir ve düşünce sahiplerinin muhakkak bir surette gururdan, enaniyettten, benlikten ve kibirden, kendini beğenmişlikten, tasannu ve hodfüruşluktan, hodperestlik ve hodendişlikten uzak durmaları, fersah fersah kaçmaları gerekiyor.
Dünya ve ahirette ihlâsla elde edilecek marifet ve hasenatın def edilecek seyyiat ve günahların faaliyetleri, çalışmaları, fiil ve icapları eğer; “elif” gibi dosdoğru ve “ye” gibi epeğri gerçekleşmesini istiyorsak; halis bir niyet, samimiyet ve arzu ile Cenab-ı Rabbül Âleminin, Ganiyy-i Mutlak ve Kerim-i Alelıtlakın dergâhına edeple, teslimiyetle iltica etmemiz gerekiyor.
İnsanım diyen insan ve mü’min, muvahhid, Müslüman ihlâssızlık ve gayri samimilikle şu geçici, fani, bekasız küçük ve basit dünya menfaatlerini; ebedî, baki, ehemmiyetli ve kıymetli ahretin elmas gibi hakikatlerine ve menfaatlerine değişmemeli ve bu tehlikeli tuzağa düşmemelidir. İnsanlığın ve Müslümanın tartıya girecek amellerinin sırları bu tercihlerinde saklıdır.