Suâl: “Biz kuvvetimizi nasıl toplayıp namus-u İslâmiye-i milliyeyi muhafaza edeceğiz?” HÂŞİYE-1
Cevap: Fikr-i milliyet ile, milletin cevfinde havz-ı kevser gibi bir havz-ı marifet ve muhabbet yapınız, altındaki suyunu çeken delikleri maarif ile kapatınız, içine su akıtan yukarıdaki mecraları fazilet-i İslâmiye ile açınız. Büyük bir çeşme var; şimdiye kadar sû-i istimal ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşv ü nemâ verdi. Bu çeşmeye güzel bir mecra yapınız, mesai-yi şer’iye ile şu havuza dökünüz, sonra da bostan-ı kemâlâtınıza su veriniz. Bu, hiç bitmez ve tükenmez bir menbadır.
Suâl: “Nedir o çeşme?”
Cevap: Zekât. Sizler Hanefî ve Şafiîsiniz.
Suâl: “Şayet kuruyup gitmez de o hazineye akarsa, ne iyi ne güzel!”
Cevap: “Evet, aranızda ancak zekât ile parlayıp çiçek açabilen bir zekâ var.” HÂŞİYE-2
Suâl: “Nasıl?”
Cevap: Eğer ezkiya, zekâvetlerinin zekâtını; ve ağniya, velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir.
Suâl: “Daha başka?”
Cevap: İânât-ı milliye-i İslâmiye denilen nüzur ve sadakàt, zekâtın ammizadeleridirler; asabiyetini çekerler, hizmette yardım edecekler.
Suâl: HÂŞİYE-3 “Neden çok âdât-ı müstemirremizi tezyif ediyorsun?”
Cevap: Her bir zamanın bir hükmü vardır. Şu zaman, bazı ihtiyarlanmış âdâtın mevtine ve neshine hükmediyor. Mazarratlarının, menfaatlerine olan tereccühü, idamına fetva veriyor.
Suâl: “Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?”
Cevap: Doğruluk.
Suâl: “Daha?”
Cevap: Yalan söylememek.
Suâl: “Sonra?”
Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd. HÂŞİYE-4
Suâl: “Yalnız?”
Cevap: Evet!
Suâl: “Neden?”
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.
HÂŞİYE-1: Kırk beş sene evvel bedevî aşâire olan bu dersler, şimdi Nurun şâkirdlerine de bir ders olabilir diye kalbime ihtar edildi.
HÂŞİYE-2: Darılma, şu kelâm zekâtın postunu giymiş.
HÂŞİYE-3: Bazı suâller komşu görünüyor; lâkin ortalarında büyük bir dere var. Hayal, bir balona binse ve eline bir dürbün alsa, ancak vatanlarını bulabilir.
HÂŞİYE-4: Madem muhataplar içine Nurcular girdiler, “sıdk” kelimesine “ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd” gibi kelimeler ilâve olur.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 200