Sizin Mi’racınızı tebrik ve Mi’rac Sahibinin (asm) Sünnet-i Seniyyesine sizi ve bizi tam muvaffak eylemesine rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz.
Kastamonu Lâhikası, mektup no: 155, s. 261
***
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Leyle-i Mi’rac, ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar. Şirket-i maneviye sırrıyla, inşaallah, her biriniz kırk bin dille tesbih eden bazı melekler gibi, kırk bin lisanla bu kıymettar gecede ve sevabı çok bu çilehanede ibadet ve duâlar edeceksiniz. Ve hakkımızda gelen fırtınada binden bir zarar olmamasına mukabil, bu gecedeki ibadetle şükredersiniz. Hem sizin tam ihtiyatınızı tebrik ile beraber, hakkımızda inayet-i Rabbaniye pek zâhir bir surette tecelli ettiğini tebşir ederiz.
Said Nursî
Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, mektup no: 27, s. 524
***
Kâinatta bütün zîhayat taifeleri, her biri ve her bir ferdi, her tarafı mu’cizeli birer harika makinedir ki, ustasının, her şeyin her şeyle münasebetini gören ve her şeyin hayatına lâzım bütün şeyleri görüp tam yerinde ona yetiştiren ihatalı ilminin derin ve ince cilveleriyle kendini tanıttıran Sâni-i Zülcelâl’ini, hayatlarının lisan-ı halleriyle, ins ve cin ve melek olan zîşuurların kàl dilleri gibi tahiyyelerle alkışlar ve tebriklerle “Ettahıyyatü lillah” derler. Ve hayatlarının fiyatını, doğrudan doğruya bütün mahlûkatı bütün ahvaliyle bilen Hâlık’larına ubudiyetkârâne takdim ediyorlar ki, Mi’rac Gecesi’nde, bütün zîhayat namına Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, Vâcibü’l-Vücud’un huzurunda, selâm yerinde “Ettahıyyatü lillah” deyip, bütün zîhayat taifelerinin tahiyye ve hediye ve manevî selâmlarını takdim etmiş.
Şuâlar, On Beşinci Şuâ, s. 674
Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları
Ahirete iman, iki dünyanın saadetine vesile
Sekizinci Meselenin Bir Hülâsası
…Bu Meselede, ahiret imanının hem ahiretin saadetine, hem dünya saadetine dair temin ettiği faydalar ve neticelerinden yüzden biri hülâsa edilecek. Saadet-i uhreviyeye ait kısmı, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın izahatı daha hiçbir beyana ihtiyaç bırakmamış, onu ona havale ederek ve saadet-i dünyeviyeye ait kısmı izah cihetini Risale-i Nur’a bırakıp, yalnız kısa bir hülâsa ile insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyesine ait yüzer neticelerinden üç dört tanesini beyan ederiz.
• Birincisi: İnsan, sair hayvanata muhalif olarak, hanesiyle alâkadar olduğu misillü, dünya ile alâkadardır ve akaribiyle münasebettar olduğu gibi, nev-i beşer ile de ciddî ve fıtrî münasebettardır ve dünyada muvakkat bekasını arzuladığı gibi, bir dâr-ı ebedîde bekasını aşk derecesinde arzuluyor ve midesinin gıda ihtiyacını temin etmeye çalıştığı gibi, dünya kadar geniş, belki ebede kadar uzanan sofraları ve gıdaları, akıl ve kalp ve ruh ve insaniyet mideleri için tedarik etmeye fıtraten mecburdur, çabalıyor ve öyle arzuları ve matlâbları var ki, ebedî saadetten başka hiçbir şey onları tatmin etmiyor. Hatta “Onuncu Söz”de işaret edildiği gibi, bir zaman –küçüklüğümde– hayalimden sordum: “Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bâkî, fakat adi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?” dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden “Ah!” çekti, “Cehennem de olsa beka isterim” dedi.
İşte, madem mahiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan kuvve-i hayaliyeyi bu dünya lezzetleri tatmin etmiyor; elbette gayet câmi’ mahiyet-i insaniye, ebediyetle fıtraten alâkadardır.
İşte bu hadsiz arzu ve emellere bağlı olduğu halde, sermayesi bir cüz’î cüz-i ihtiyârî ve fakr-ı mutlak bir insana, ahirete iman ne derece kuvvetli ve kâfi ve vâfi bir hazine, bir medar-ı saadet ve lezzet, bir medar-ı istimdad, bir merci ve dünyanın hadsiz gamlarına karşı bir medar-ı teselli olduğu, öyle bir meyve ve faydadır ki, onu kazanmak yolunda dünya hayatını feda etse yine ucuzdur.
(Devamı var)
Şuâlar, On Birinci Şuâ (Denizli Hapsinin Bir Meyvesi), Sekizinci Mesele