Üçüncü Vecih
Adalet-i mahzayı ifade eden “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. (Fâtır Suresi: 18)” sırrına göre, bir mü’minde bulunan cani bir sıfat yüzünden sair masum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adavet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu ve bahusus bir mü’minin fena bir sıfatından darılıp küsüp o mü’minin akrabasına adavetini teşmil etmek “Muhakkak ki insan çok zalimdir. (İbrahim Suresi: 34)” sîga-i mübalâğa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve Şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği halde nasıl kendini haklı bulursun, “Benim hakkım var” dersin?
Hakikat nazarında sebeb-i adavet ve şer olan fenalıklar, şer ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in’ikâs etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şer işlese, o başka meseledir. Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in’ikâs etmek, şe’nidir. Ve ondandır ki “Dostun dostu, dosttur” sözü, durûb-u emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki “Bir göz hatırı için çok gözler sevilir” sözü umumun lisanında gezer.
İşte ey insafsız adam! Hakikat böyle gördüğü halde, sevmediğin bir adamın sevimli, masum bir kardeşine ve taallûkatına adavet etmek ne kadar hilâf-ı hakikat olduğunu, hakikatbin isen anlarsın.
Dördüncü Vecih
Hayat-ı şahsiye nazarında dahi zulümdür.
Şu Dördüncü Vechin esası olarak, birkaç düsturu dinle:
Birincisi: Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, “Mesleğim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat “Yalnız hak benim mesleğimdir” demeye hakkın yoktur.
“Rıza ve memnuniyet nazarı hiçbir kusuru görmez. Garazkârlıkla bakan ise, gizli kusurları da açığa çıkarır. (Edebü’d-Dünya ve’d-Din, s. 10)” sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz, başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.
İkinci Düstur: Senin üzerine haktır ki her söylediğin hak olsun, fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti halis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, aksü’l-amel yapar.
Mektubat, 22. Mektub, s. 311
LÛGATÇE:
adalet-i mahza: tam, kusursuz adalet.
adavet: düşmanlık, husumet.
aksü’l-amel: ters tepki.
butlan: bâtıl olma, haktan uzak, boş ve temelsiz olma.
durûb-u emsal: atasözleri, meşhur sözler.
esbab: sebepler.
hakikatbin: hakikati gören, gerçeği gören.
in’ikâs etmek: yansımak, aksetmek.
kesif: kaba, yoğun, şeffaf olmayan.
sîga-i mübalâğa: abartma kipi.
şe’n: iş, hâl, özellik.
taallûkat: yakınlar, akrabalar.
teşmil etmek: yaymak, genişletmek.