Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.
O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeran-ı hayat, bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.
Sözler, s. 243
***
İ’lem Eyyühe’l-Aziz! (*)
İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir. Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor. Arz sefinesi de sür’atle giderken “Temürrü merre’s-sehâbi” [Bulutların geçişi gibi geçip gitmektedirler. (Neml Sûresi: 88)] âyetini okuyor. Sefine-i arz sür’atle yürürken, dünyanın gayr-i meşrû lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh, o zehirli dünya oklarına bakıp, el uzatma. Firakın elemi, telâki lezzetinden ağırdır.
Ey nefs-i emmarem! Sana tâbi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş. Ben ancak ve ancak beni yaratıp Şems ve Kamer ve Arz’ı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl’e abd olurum.
Ve keza, kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdud ve tünellerinden şimşekvârî geçen zamanın şimendiferine bindirerek ebedü’l-âbâd memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmani’r-Rahîm’den medet istiyorum.
Ve keza, hiçbir şeyi duâlarıma, istigaselerime ve niyazlarıma hedef ittihaz etmem. Ancak Küre-i Arz’ı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya ve Şems ve Kamer’in yerleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şâhikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sâkin kılmaya kàdir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelâl’e duâlarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü her şeyle alâkadar âmâl ve makàsıdım vardır.Ve keza, kalbime vâki olan en ince, en gizli hatıraları işittiği ve kalbimin müyûl ve emellerini tatmin ettiği gibi, akıl ve hayalimin de temenni ettikleri saadet-i ebediyeyi vermeye kàdir olan Zat-ı Akdes’ten maada kimseye ibadet etmiyorum.
(*): Ehemmiyetli.
Mesnevî-i Nuriye, s. 123
LÛGATÇE:
abd: Kul.
âmâl: Emeller, arzular, istekler, ummalar, ümitler.
Arz sefinesi: Dünya gemisi.
ebedü’l-âbâd: Ebedlerin ebedi, tükenmez, ebedî hayat, sonsuzluk.
elem: Acı.
Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl: Her şeyi bir maksada uygun, hikmetle, benzersiz bir şekilde yaratan sonsuz büyüklük sahibi olan Allah.
firak: Ayrılık.
güzeran-ı hayat: Geçip giden hayat.
i’lem eyyühe’l-azîz: Ey aziz kardeşim, bil ki!
istigase: Medet umma, yardım isteme.
maada: Başka.
makàsıd: Maksatlar.
müyûl: Meyiller, yönelişler.
nefs-i emmare: İnsana kötü ve günah işlerin yapılmasını emreden nefis.
Şems: Güneş.
telâki: Kavuşma, buluşma.
uhdud: Vadi, geçit.