"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ortak acıların ilacı hukuk ve demokrasi

27 Nisan 2021, Salı 01:30
KÜLTÜR VE MİLLî EĞİTİM ESKİ BAKANI PROF. DR. HÜSEYİN ÇELİK SOYKIRIM İDDİALARINI YORUMLADI: ACILARI BUGÜNE TAŞIMANIN FAYDASI YOK.

RÖPORTAJ: ABDULLAH ERAÇIKBAŞ
[email protected]

***

AŞIRI TEPKİ SUÇLU HALET-İ RUHİYESİNİ ÇAĞRIŞTIRIR

“İnsanlık tarihte yaşamaya devam ederse barışçı bir gelecek kuramaz. Yaşananları kabul edip helâlleşmek en doğru olan tavırdır. Unutmayalım ki, aşırı tepki suçluluk hâlet-i ruhiyesini çağrıştırır. Biz kendimizden ve tarihimizden eminsek daha rahat olmalıyız.”

HUKUK VE DEMOKRASİYLE GÜÇLÜ ÜLKE OLUNUR

“Bir ülke hukuk devleti olma özelliğiyle, demokrasisiyle, düşünce ve inanç hürriyetiyle, insan haklarına gösterdiği hassasiyetle, farklılıklara saygı göstermesiyle, kesret içinde vahdeti yakalamasıyla bütün dünyada daha saygın ve sözü dinlenir güçlü bir ülke olur.”

***

Kültür ve Millî Eğitim Eski Bakanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik: Demokratik değerlere bağlılık sizi güçlü ülke yapar

“Ermeni soykırımı” iddialarını değerlendiren eski Bakan Hüseyin Çelik, acıların istismarının kimseye fayda vermeyeceğini belirterek, ancak demokratik değerlere bağlı güçlü bir ülkenin bu problemleri aşabileceğini söyledi.

ABD’nin “Ermeni soykırımı”nı tanımasını nasıl yorumluyorsunuz?

ABD “soykırım”ı ilk defa kabul etmiyor. Daha önce hem Temsilciler Meclisi, hem de ABD Senatosunda sözde Ermeni Soykırım tasarıları kabul edildi. Ayrıca ABD’de “soykırım”ı kabul etmeyen eyalet meclisi bir elin parmakları kadardır. 

Öte yandan Biden “soykırım”ı ilk defa telâffuz eden ABD başkanı da değil.

Biden’ın “soykırım” diyeceği başkanlık kampanyasının başından beri belliydi. 

Yani Perşembe’nin geleceği Çarşamba’dan belliydi. ABD’de çok güçlü bir Ermeni diasporası var. Ermeniler bu ülkedeki nüfusunu tıpkı Fransa’daki gibi nüfuz haline getirmiş. Biz ise dünyanın hiçbir yerindeki nüfusumuzu nüfuzlu hale getirememişiz. Elbette Ermeniler’in Batılılarla dindaş olması kendi lehlerine önemli bir faktördür, ama tek mesele bu değildir. Dünyanın her yerinde nüfus oy demek, ama nüfuzlu nüfus politikacılara fazlasıyla etki eder. 

Son zamanlarda ABD ile iyi gitmeyen ilişkilerimiz de Biden’ın, bu açıklamayı yaparken, elini güçlendirmiştir

Biden’ın açıklamasına elbette tepki göstermeliyiz. Ancak tepkinin dozu kaçınca sonuç bizim lehimize olmaz. Hem “bizim için yok hükmündedir,” “reddediyoruz” deyip ardından da dünyanın sonu gelmiş gibi davranılırsa bu, tutarsızlık olur.

AŞIRI TEPKİ ZARAR VERİR

Unutmayalım ki, aşırı tepki suçluluk halet-i ruhiyesini çağrıştırır. Biz kendimizden ve tarihimizden eminsek daha rahat olmalıyız.

Tepki gösterirken Amerikalılar’ın ne kadar çok Kızılderili katlettiği argümanını savunmamızın merkezine almak da doğru değil. Bu durum, “Tek öldüren biz değiliz” gibi kabul edilemez bir sonuca götürür ki, daha vahimdir. Su-i misal emsal olmaz.

Kuzey ve Güney Amerika’daki birçok ülkenin parlamentoları defalarca “soykırım”ı kabul ettiler. Bazılarını ruhumuz bile duymadı. Niye, çünkü onlar ABD değil. Unutmayalım ki, bugünün dünyasında “haklı” olan güçlü değil; “güçlü” olan haklı kabul ediliyor. Bu işin çaresi güçlenmekten geçiyor. Sadece maddî güç değil, maddî gücün yanında yumuşak güce (soft power) sahip olmak lâzım. Hukuk devleti olma özelliğiyle, demokrasisiyle, düşünce ve inanç hürriyetiyle, insan haklarına gösterilen hassasiyetle, farklılıklara azamî saygıyı göstermesiyle yani kesret içinde vahdeti yakalamasıyla güçlü bir ülke bütün dünyada daha saygın ve sözü dinlenir bir ülke olur.

ACILARIN İSTİSMARI KİMSEYE FAYDA VERMEZ

Yaşanmış ortak acıların siyaseten malzeme yapılması doğru mudur?

Tarihte yaşanmış acıları bugüne taşımanın kimseye bir faydası yoktur. Almanya tarih boyunca defalarca Fransa’yı perişan etmiştir. Fransızlar ise II. Dünya Savaşının sonunda Almanlar’a etmediğini bırakmamıştır. Ne var ki, bugün bu iki ülke arasında neredeyse sınır diye bir şey kalmamıştır. AB’yi oluşturan ülkeler arasında geçmişte savaşmamış, birbirinin kanına girmemiş neredeyse hiçbir ülke yoktur, ama onlar artık sadece bir ekonomik birlik değil, aynı zamanda siyasî bir birlik içinde huzurla yaşıyorlar.

Günümüzde Demokratik hayatın en iyi olduğu İskandinav ülkelerinin ataları olan Vikingler, Avrupa’nın en vahşi ve çok kan dökücü milleti idi. Asya için Moğollar ne ise Vikingler Avrupa için aynı şeydi: Hem hunhar, hem de kan dökücü idiler. Şimdi kimse bu durumun hesabını sormadığı dibi, İskandinavlar barışçılıkları ile öne çıkıyorlar. İnsanlık, tarihte yaşamaya devam ederse barışçı bir gelecek kuramaz. Biz, İngilizler’den Çanakkale’deki, Arap Yarımadası’ndaki, Kanal’daki on binlerce şehidin hesabını soruyor muyuz, sorarsak bir şey elde eder miyiz, bir faydası var mı, bugünü ve yarınları zehirlemekten başka bir işe yarar mı?

HELÂLLEŞMEK EN DOĞRU OLANIDIR

Sizin de bu konuda belge ve gözlemlere dayalı, tarihe kayıt düşen bir de kitabınız var. Sizce bu yüzyıllık trajedi nasıl çözüme kavuşur?

Yüzyıllık trajedi, tek taraflı bir trajedi değil. Birinci Dünya Savaşı şartlarında yüzbinlerce Müslüman ve Ermeni’nin katledildiği bir vakıadır. Ziya Gökalp, Malta’ya sürüldüğü zaman kendisine “kıtal”ın hesabı sorulur. Gökalp ise “bir kıtaldan söz edilemez, olan şey “bir mukatele”dir, der. Mukatele işteş bir fiildir. Yani iki tarafın birbirini katletmesi. 

Eğer Osmanlı Devleti birilerine “soykırım” uygulama niyetinde olsaydı bunu en güçlü olduğu zamanlarda yapardı. Yavuz ve Kanunî dönemlerinde böyle bir şey yapılsaydı o günün dünyasında buna itiraz edecek birileri de çıkmazdı, itiraz eden olsa da yapacakları bir şey olmazdı. Siz asırlarca diğer gayrimüslimlere olduğu gibi Ermeniler’e de zimmî hukuku (yani canları, malları, ırzları devletin zimmetinde olan) uygulayacaksınız, sonra darmadağın olduğunuz, dokuz cephede çarpıştığınız, neredeyse bitip tükendiğiniz I. Dünya Savaşı esnasında Ermeniler’e soykırım uygulayacaksınız, bunu akılla izah edemezsiniz.

“Biz kimsenin burnunu kanatmadık” gibi saçma savunmalar yapanlar var, bu da çok anlamsızdır. Yaşananları kabul edip helâlleşmek en doğru olan tavırdır. Sayın Cumhurbaşkanı, başbakanlığından beri defalarca yaşananlardan dolayı devlet adına üzüntülerini ve hayatını kaybedenlerin torunlarına taziyelerini sunan mesajlar yayımladı. Ortak tarih komisyonları kurmak teklif edildi. “Buyurun sonuna kadar arşivlerimizi açalım, tarihî hükmü siyasiler değil, tarihçiler versin” dendi, ama Ermeniler buna yanaşmadı. Nitekim bizim arşivlerin kapıları sonuna kadar araştırmacılara açıktır. Hatta belgelerin tamamına yakını dijital ortama aktarılmıştır. Gerek Ermenistan yöneticileri gerekse dünyadaki Ermeni diasporası bu meseleyi bir kan ve kin dâvâsı haline getirmiş ve buradan nemalanıyorlar. Bu tavır sürdüğü sürece bir noktaya varılamaz. Malûm, sıkılmış yumrukla tokalaşamazsınız.

ÜSTADIN İZZET-İ MİLLİYE VURGUSU ÖNEMLİ

Bediüzaman Said Nursî’nin “Size bunu kat’iyen söylüyorum ki, şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vabestedir. Fakat mütezellilâne dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek, musalâha elini uzatmaktır.” sözü etrafında bir çözüm bulunabilir mi?

Bediüzzaman Hazretleri’nin bu sözleri, Doğu Anadolu’da yüz binlerce Ermeni’nin yaşadığı bir dönemde söylenmiş bir sözdür. O gün için Ermeni Meselesi dahilî asayiş ve huzurla ilgili bir mesele idi. Bugün Anadolu’da, ihtida edenlerin dışında, neredeyse Ermeni kalmamıştır. İstanbul’da sayıları on binlerle ifade edilen Ermeni vatandaşımız var ki onların bizimle, bizim de onlarla ciddî bir problemimiz yoktur. Türkiye’deki Ermeni Cemaatı, diasporanın tüm kışkırtmalarına rağmen barışçı bir topluluk olarak kalmayı başarmıştır. Millî Eğitim Bakanlığım esnasında İstanbul’da Surp Haç Ermeni Lisesinin mezuniyet törenine katıldım ve cemaat mensuplarıyla birkaç saat geçirdim ve orada olağanüstü nezaket ve misafirperverlik gördüm. 

Bediüzzaman Hazretleri’nin, bu ifadelerinde önemli iki şart var. Dost ve müttefik olmak için bir, zillete düşmeyeceksiniz; ikincisi de her iki tarafın millî gururunu koruyacaksınız. Unutmayalım ki, galipken zalim olmamak, mağlûpken zelil olmamak hem insanî, hem de İslâmî bir prensiptir.

Okunma Sayısı: 4629
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yazar

    27.4.2021 20:18:17

    Değerli Bakanımız Hüseyin Çelik Bey'e ve Abdullah Eraçıkbaş Bey'e binler teşekkürler.Bu tür güncel konularla ilgili Değerli Bakanımızın fikirlerinden yararlanmak isteriz.selamlar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı