Yaptığım iş gereği haftanın belirli günleri sakal tıraşı olmak zorunda kalıyordum.
Lâkin son tıraşım bir başka olmuştu. Şöyle ki; yine sakal tıraşı olmak için hazırlanmış ve aynanın karşısına geçmiştim. Yüzümü köpükledikten sonra Bismillâh diyerek işe koyulmuştum. Aynadan kendime bakarken yine hayıflanacağımı düşünürken birden bire kendimi tefekkür âleminde buldum. Aynadaki Said sanki bana “Ey Said! Dikkat et! Bu sîma sana ait değil. Hakikati gör, ibret al” diye seslenir gibi oldu. Bu ne demekti? Nasıl olur da bu sîma bana ait olamazdı?
Yüzüme uzun uzun bakmaya, bakarken de görmeye başladım. Bakarken ilk fark ettiğim şey gözlerim oldu. Gözlerim görüyordu ve olabilecek en güzel yerdeydi. Ya kendimi ve bu rengârenk âlemi göremeseydim? Ardından göz kapaklarıma dikkat ettim. Göz kapaklarım düzenli bir şekilde kapanıp açılıyordu. Meğerse ben kontrol etmiyormuşum. Ya kontrolleri bana ait olsaydı?
Sonra sîmamdaki san’atı gördüm. Yüzümde yer alan duyu organları harika bir şekilde yerleştirilmiş, herhangi bir düzensizlik ve çirkinlik yoktu. Ayrıca bütün yüzler, duyu organları itibarıyla aynı olduğu hâlde, hiçbir yüzün birbirine benzemediğini fark ettim. Benim yüzüm tekti.
Sonra kaşlarım gözüme çarptı. Gördüm ki her iki kaşım da aynı şekilde konumlandırılmış ve uzunlukları aynı. Ayrıca uzamadığını ve gözlerimi rahatsız etmediğini fark ettim. Ya kaşlarım da saçım ve sakalım gibi uzasaydı? Peki, ya hiç kaşlarım olmasaydı?
Sonra kesmek üzere olduğum sakala dikkat ettim. Sakalım belli bir düzende ve belirli sınırlar dâhilinde çıkıyordu. Yüzümün tamamı sakal değildi. Hâlbuki yüzümün tamamı aynı deri ve hücrelerden oluşuyor. Nasıl oluyordu da sakalım çıkacağı sınırı biliyor ve haddini aşmıyordu?
Sonra sürekli kullandığım en önemli âzâlarım olan ellerime ve kollarıma şöyle bir baktım. Baktıkça gördüm ki kollarımın olması bana gayet normal ve basit geliyormuş. Ülfet ne derece peyda etmiş ki kollarımın varlığı sıradan bir hâl almış bende? Peki, gerçekten böyle sıradan ve basit bir şey mi kollarımın olması? Sonuçta bu kolları ben yapmadım, başkasından da ödünç almadım? Nasıl oluyor da böyle harika bir şekilde vücuduma yerleştirilen kolların hakikî sahibi ben olabilirim? Peki, ya kollarım olmasaydı?
Sonra birden bire uykudan uyanır gibi tefekkür âleminden çıkmıştım. Yaşamış olduğum bu tefekkür ve bunca nimetler için Rabbime sonsuz hamd ve senâlar olsun.