"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmanlı faziletler

Yasemin YAŞAR
23 Ocak 2016, Cumartesi
Risale-i Nur satırları müdakkikane okunduğu takdirde, sadece bir kavramla bile çok şeylerin ifade edildiği bir derinliğe sahip olduğunu anlıyorsunuz.

İşte bunlardan birisi de Lem’alar adlı eserin satırlarında gezinirken karşılaştığım “imanlı fazilet” tabiridir.

“Evet imanlı fazilet medar-ı tahakküm olmadığı gibi sebeb-i istibdad da olamaz.” (22. Lem’a)

İnsan kabiliyetlerini, meziyetlerini sergilerken bu faziletleri ile insanlar üzerinde tahakküm kurma gibi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Meziyetlerini kullanarak enaniyet kökenli bir yaklaşımla, etrafındakileri, benliğine hizmetkâr yapabilir. İhlas Risalesinde bu hastalığın adı faziletfüruşluk olarak tesbit edilmiştir.

İşte bu tehlikeyi önlemenin yolu bu meziyetlerin sâikının iman temelli olmasıdır. İnsan imanın kazandırdığı ahlâk ile bu tür bir yanlışa tevessül etmez. Zira iman ile daha mütevazi bir vasfa bürünen mü’min, faziletlerini tahakküm aracı haline getirmez, tam tersi meziyetlerini hizmetkâr eder ve şükrünü arttırır.

Faziletleri ile tahakküm kurmanın belki bir sebebi de kişinin gaye-i hayalinin olmamasıdır. Evet gaye-i hayal olmazsa veya önemsizleşirse, zihinler benlik etrafında döner ve enaniyet kuvvetleşir. Bir insanın duygu ve davranışlarına anlam kazandıran elbette yüksek idealleridir. İnsan bu hedefini hiç unutmadan yürüdüğünde, hem şevki kaybolmaz, hem de bir iş ve hizmeti yapmanın neticesindeki muvaffakiyet, meziyet ve faziletten dolayı gurur ve kibire kapılmaz. İşte insanın gurur ve enaniyete kapılmaması için sürekli yüksek ideallerinin peşinde olması ve hayatını bu çerçevede yaşaması gerekmektedir.

Kişi bu yüksek idealleri ile himmet ve hizmet içerisinde olursa gurura ve enaniyete düşmediği gibi bunları hissetmeye bile vakit bulamaz. Başkalarını tenkide de kapı açılmaz.

Evet idealsiz insan sürekli başaklarını tenkidle meşgul olur. Bu bakış açıları ile kendilerini severler, sevdikçe başkalarını tenkid ederler, tenkid ettikçe enaniyetleri şişer ve hele bir de bazı başarılara imza atmışsa bu meziyetleri ile de tahakküm kurmaya çalışırlar.

Genelde bu yapılar bir ekip ruhuyla hareket edemez ve cemaat içerisinde bozgunculuk çıkarırlar. İşte böyle yapılara yüksek idealler tayin etmek (Allah Rızası) ve vazife vermekle onları çalıştırmak gerekecektir. Fakat kapasitesi yüksek ve meziyetli bu yapıların istibdad uygulamaması için de istişare mekanizmasını çalıştırmak ve bu yapıların enaniyetlerini okşamamak gerekir. Zaten faziletleriyle tahakküm kuran insanların bu hislerini besleyen ve pekiştiren etrafındaki insanlardır.

Evet imanlı faziletlerin temel dinamiğinde acz, fakr ve tevazu vardır. Zira meziyetlerin fazilet haline gelmesi, ancak iman temelinde gerçekleşir ve o zaman gerçek fazilet olur.

Gerçek fazilet sahibi insanlar, kabiliyetlerinin sınırını kavrayan, Allah dilemedikçe hiçbir şeye sahip olunamayacağını ve hiçbir muvaffakiyete ulaşılamayacağını anlayan, her hayır ve güzelliğin Allah’tan olduğuna itikad eden insanlardır.

Hâsılı imanlı faziletler, iman temelinde elde edilen ve gelişen faziletler olduğu için hiçbir zaman tahakküm ve istibdad sebebi olamaz. Olsa olsa insanın şükrünü arttıran bir neticeyi doğurur.

Okunma Sayısı: 2464
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı