Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

23 yıl önceki Ramazan



Aradan yıllar geçmesine rağmen Bahriye Mektebinde yaşadığım Ramazan ayını unutamıyorum. Zira o sene yaşadığımız Ramazan ayı çok zor şartlar altında geçmişti. Belki de “Elemin zevali lezzettir” kaidesince hoş bir hatıra olarak kalmıştır.

Böyle tatlı dediğime bakıp da yediğimiz yemeklerin baklava börek olduğunu sanmayın sakın. Belki de hiçbir Ramazanda yemediğimiz kadar az şey yedik, bazen bir iki bisküvi, bazen bulabildiğimiz bir iki dilim ekmekle iftarımızı açtık.

Peki, neydi acaba o Ramazan orucuna güzellik katan şey. Bu sorunun cevabını vermek oldukça güç, fakat bilebildiğim kadarını ifade etmeye çalışayım.

Efendim o yıl okulda oruç tutmak yasaklanmıştı. Ben ise yaklaşık 10 yıldır düzenli olarak oruç tutuyordum ve orucumu yemeye de hiç niyetim yoktu. Her ne olursa olsun orucumu tutmaya kararlıydım.

Ramazan’ın başlangıcına birkaç hafta kala beden eğitimi dersinde yüzme testine girmek isteyenlere hak tanınacağı söylendi. Zira oruç tutanların oruçlarını bozmamaları için böyle bir uygulama yapıldığı öğretmenlerimiz tarafından ifade edilmişti. Böyle bir fırsatı değerlendirerek yüzme testine girdim ve oldukça iyi bir puan alarak testi tamamladım. Fakat asıl sevincim beden dersinde oruç tutanlara öncelik tanındığına göre Ramazan ayında yasaklama olmayacağı şeklindeki beklenti idi. Ayrıca okulumuzdaki yüze yakın Libyalı öğrenciye de yasaklama getirmeleri neredeyse imkânsız gibi görünüyordu. Fakat olan oldu ve o sene sadece Türk öğrencilere oruç tutmak yasaklandı.

Biz herhangi bir yasaklama yokmuş gibi Libyalı öğrencilerle birlikte yemeğe girmeye çalıştık, fakat yemek sırasından bizleri neredeyse kovarak çıkardılar. Biz yine de ceza almadığımız için sevinmiştik.

Doğru kantinin yolunu tuttuk, cebimizde ne kadar harçlık varsa bisküvi türü şeyler aldık, Teneffüshanede yaptığımız çay ile birlikte o kadar tatlı bir iftar açtık ki tadı hâlâ damağımda duruyor. Bir müddet sonra Libyalı öğrenciler de yemekten çıkarak yanımıza geldiler. Ellerinde peçetelere sardıkları ekmek-börek türü şeyler vardı. Bizlerin sıradan çıkarılarak yemekhaneye alınmayışı onları da üzmüştü ve her hallerinden belli oluyordu. Buldukları şeyleri birer birer bize dağıtarak kendilerini bir parça avutmuşlardı.

Aslında o yıla kadar hiç oruç yasaklanmamıştı. Fakat ihtilâl yılları olduğu için olsa gerek her türlü zorbalık meşrû görülüyordu. Hiç kimse yasaklara karşı gelmemeliydi. Hele hele askerî okulda nasıl olurdu da yasaklara karşı çıkılabilirdi?

Fakat biz direnmeye devam ettik. İlginçtir, en küçük sınıf olmamıza rağmen 15-16 arkadaşım ile beraber oruç tutmaya devam ediyorduk. Bu durum hemen hemen herkesi rahatsız etmişti. Marksist görüşlere sempati ile bakan öğretmen ve öğrenciler de bizi destekliyordu. Hatta bazıları sırf inat olsun diye bizimle beraber oruç tutuyorlardı.

Yemekhanedeki aşçı ve askerler de bizim durumumuza çok üzülüyorlardı. Bir akşam yemek ayırmışlar ve bize haber vererek gizlice almamızı söylemişlerdi. Kahvaltı türünden bir şeyler olduğu için kolayca teneffüshaneye götürmüş çayımızla beraber afiyetle yemiştik.

İşte o yıl Allah’ın vermiş olduğu nimetlerin ne kadar güzel olduğunu çok iyi bir şekilde anladım. Her ne kadar iftar sofrasında bunu her oruçlu kişi anlar ise de bizim okul dışına çıkmamız mümkün olmadığı için kıymetini daha iyi anlayabiliyorduk.

Sonunda sayılı gün çabuk geçti ve bayram geldi. Okul aynı zamanda tatile giriyordu. Sınıfımı ikmale kalmadan geçmiştim. Huzur dolu bir biçimde izne çıktım. Haliyle o yıl yaşadığım Ramazan Bayramı da bir başka güzel olmuştu.

İhtilâl yıllarında dindar olmak gayet tehlikeli bir şeydi. Hak hukuk sadece kâğıt üzerinde kalırdı ve kimsenin umurunda bile değildi. Askerî okullardan yüzlerce öğrenci ayrılmak zorunda bırakılıyordu. Bazen direkt olarak okuldan atılıyordu, bazen de velisine “Bak senin oğlun irticaya karışmış, biz okuldan atacağız ama istersen sen parasını öde ve oğlunu okuldan al” deniliyordu.

Bu öğrencilerin sayısı binleri bulmuştur, yıllar sonra değişik vesilelerle bazılarıyla karşılaştım. Hatta kaptanlık yaptığım gemide ikinci mühendis olarak çalışan arkadaşlarım oldu. Doktora dersleri alırken de askerî okuldan çıkarılan öğrencilerle tanıştım. Yeni bir hayat kurmuşlardı ve eski defterleri, artık kapatmışlardı. Onların yaşadıklarını en iyi yine onlar bilir. Değerlendirmesini siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.

Geçmişe bakıp da gurur duyduğum belki de en önemli şey o yılki Ramazan’daki kararlı direnişimizdi. Sonunda yasakçıları dize getirdik ve ertesi yıl oruç tutanlara uygulanan yasak kaldırıldı.

Ertesi yıl oruç tutmak isteyenlerin isimlerinin yazılması istendi. Sayı çok gelmiş olmalı ki tabur komutanımız, derslerin ağırlığı ve askerî eğitimler dolayısı ile bu kadar kişinin oruç tutamayacağını bize tebliğ etti. Fakat bu konuşma tam tersi bir etki doğurdu, daha önce ismini yazdırmayan birçok kişi bu sefer isimlerini yazdırmak istedi ve orucunu tuttu.

O yılki Ramazan ayı da çok güzel geçti. Fakat bir önceki yılın tadını hâlâ unutamadım. Sonraki yıllarda soframız ne kadar zengin olsa da o yıla yetişememişti. Beş on arkadaşın kendi yiyeceğini birbirine dağıtarak paylaşmasının verdiği tat unutulmaz bir şey.

Belki yemekten daha ziyade insana lezzet veren paylaşmak, dostluk ve kardeşliktir, ne dersiniz doğrumudur acaba?

03.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.09.2006) - Denizin rengi ve yakamoz

  (12.09.2006) - Radar icat oldu, mertlik bozuldu

  (05.09.2006) - Sessiz tehlike: Buzdağları

  (19.08.2006) - Kur’ân’ı dinlemek

  (04.08.2006) - En güzel eleştiri

  (21.07.2006) - Her Yahudi Siyonist midir?

  (14.07.2006) - Peygamber ocağı

  (10.07.2006) - ‘Vira Bismillah’ ne demektir?

  (27.06.2006) - Allah bize yeter

  (24.06.2006) - Almanya I. Dünya Savaşında niçin yenildi?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004