Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Öğrenci muzırlıkları



İçinde bulunduğumuz şu mübarek Ramazan ayında, ülke genelinde suç oranının düştüğü ifade ediliyor.

Emniyet kayıtlarında ve haber kaynaklarında yer alan bilgiler, bu yönde ortak bir kanaat uyandırıyor.

Ancak, gelin görün ki, okullarda, özellikle liselerdeki durum bu genel tablodan çok farklı görünüyor. Meselâ, son bir hafta içinde medyaya yansıyan bilgi ve görüntüler, liselerde tüyler ürpertici bir fecâatin yaşandığını gösteriyor.

Bu bilgi ve görüntülerde, öğretmenine bıçakla saldıran, kafa atan, elbisesini çekiştiren, masasına zorla oturan, masasını önünden çekip başka yere götüren, sınıfta göstere göstere cep telefonunu kullanan, sigara tellendirip dumanını öğretmenin yüzüne savuran öğrencilerin haddi aşan muzırlıkları gözler önüne seriliyor.

Bu tür muameleyi öğretmenine yapan, aslında aynısını annesine, babasına yapmış demektir. Çünkü:

Öğretmen annedir, babadır.

Muallim pederdir, validedir.

Hoca ebeveyndir, hürmete lâyıktır.

Üstad Bediüzzaman'ın tabiriyle, "Hoca, pederden bile daha muhteremdir."

Hocasına karşı hürmeti kaybeden, öğretmenine karşı saygısız davranan bir öğrenci için, elbette ki yaramaz, haylaz, haşarı, hatta muzır tâbiri kullanılabilir.

Hocasına karşı el kaldıran, ona şiddet ile saldıran, sınıfın huzurunda öğretmenini açıkça küçük düşürücü söz ve davranışlarda bulunan bir öğrenci ise, sadece haylaz, yaramaz falan değil, o artık "insan bozması" bir yaratıktır.

Öğrencilerimizin ekseriyetini tenzih ediyoruz. Ama ne yazık ki, yukarıda sıraladığımız vukuat çeşitlerinin hemen tamamı, kameralı cep telefonu marifetiyle çekilmiş olarak medyaya yansıdı.

Bir sınıfta bu tür muzırlıkları yapanların sayısı (bir–iki, yahut üç–beş kişi) ne kadar az olursa olsun, durum, yine de bir fecâatin ifadesidir. Asla ve kat'a kabul ve hazmedilemez.

O halde, bunun önüne mutlak sûrette geçilmesi gerekir.

İyi de, nasıl olacak bu iş?

Bu iş, çocuklarımızın Kur'ân kurslarına gitmesini yasaklayan, imam hatip okullarına ifrat yahut tefrit zihniyetiyle yaklaşan fâsit anlayış sahipleriyle olmaz elbette... Bu noktada, sağduyu sahibi herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi ve şu suâllerin cevabını bulmaya çalışması lâzım:

* Çocuklarımıza ne oluyor? Neden bozuluyorlar? Niçin hadden aşarak taşkınlık yapıyorlar?

* Çocuklarımızı nasıl adam etmeli? Onları nasıl yetiştirmeliyiz?

* Hayırlı evlât nasıl yetiştirilir?

* İyi bir insan, ideal bir insan nasıl yetişir, nasıl yetiştirilir?

* Çocuklarımızı toplum hayatına nasıl kazandırabiliriz?

* Çocuklarımızı zararlı şeylerden, kötü alışkanlıklar edinmekten, kötü arkadaş çevresinden nasıl muhafaza edebiliriz?

* Onları zararlı yollardan caydırıp iyi yola nasıl sevk edebiliriz?

Evet, bunlar gibi soruların cevabı üzerinde adeta kafa patlatırcasına düşünmek durumundayız. Zira, hiçbir ebeveynin bundan daha mühim, daha öncelikli bir derdi, bir meselesi yoktur ve olamaz. Zaten, bu en mühim meselenin ihmal edilmesi sebebiyledir ki, aile hayatı da, bir aile birliği olan sınıf ve okul hayatı da zehir olup cehennemî bir halete dönüşüyor.

Hâsılı, bütün bunları düşünmek ve ciddî tedbirler almaktan başka bir çıkar yolumuz yoktur. Başka türlüsü, kendini avutmak, yahut aldatmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Günün Tarihi

Avusturya'yı protesto gösterileri

7 Ekim 1908: İstanbul’da, iki gün evvel Bosna–Hersek’i topraklarına ilhak eden Avusturya’ya ve bu işgali desteklediğini ilân eden Yunanistan ile Bulgaristan aleyhine büyük gösteriler yapıldı.

Ayrıca, o dönemde Avusturya’dan ithal edilen mallara (başta fes ve fes imalatında kullanılan kumaşlara) karşı da büyük çapta boykot uygulandı. Ayrıca, İzmir’de de Avusturya mallarına karşı “harb-i iktisadî” heyeti kuruldu. Bu hadise tarihe “Osmanlı Fes Boykotu” ismiyle geçti.

***

TAHLİL: Yürüyüş, miting, grev, boykot, gösteri ve protesto gibi hareketler, Osmanlı toplumunda ilk kez yaşanıyordu. Zira, bugüne kadar hürriyet, demokrasi yoktu. Halk, herhangi bir konuda söz sahibi olmadığı gibi, haksızlığa karşı tavır koymak tarzında bir hakkı–hukuku da yoktu.

II. Meşrûtiyetin ilân edildiği 1908'e kadar, genelde padişah ne derse o olurdu. Gereken sözü o söylerdi, korunması gereken hukuku o korurdu. Bütün inisiyatif onun elindeydi. Dolayısıyla, kimsenin başkaca bir şey yapmasına gerek bulunmuyordu.

1908'den sonra ise, bu durumu büyük ölçüde değişti. Artık halk da kendi hissiyatını, kendi fikriyatını ifade edebiliyordu.

Nitekim, işte tam da bugünlerde başlayan Bosna–Hersek'in işgali karşısında galeyana gelen halk, meydanlara çıkmış ve iraesini bilfiil ortaya koymuştur.

Halk tabakası, tarihlerde Avusturya'dan ithal edilen fesler ile fes imalatında kullanılan kumaşlar başta olmak üzere, hemen bütün Avusturya mallarına karşı uygulanan boykot hareketine iştirak eder.

Bunun yanısıra, bir taraftan da protesto gösterileri yapılır. Savaşı göze alamayan hükümet de, bu eylemleri hem teşvik eder, hem de yönlendirmeye çalışır.

Ne var ki, bir kısım fırsatçı siyasiler, halkı, özellikle Kürt hamalları kendi siyasî maksatlarına alet etmeye teşebbüs eder. Böylelikle, iş mecraından çıkartılmak istenir.

İşte, tam da bu safhada devreye giren Üstad Bediüzzaman, boykotu desteklemekle (ve en geniş şekliyle nefsinde uygulamakla) beraber, siyasîlere âlet olmamaları hususunda gidip hamalları uyarır.

Bu hususu, bizzat kendisi Divân–ı Harb–i Örfî Mahkemesi'ndeki "Üçüncü Cinayet" maddesinde şöyle anlatır:

"İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, hammal ve gafil ve safdil olduklarından, bazı particiler onları iğfal ile, vilayat-ı şarkiyeyi lekedar etmelerinden korktum. Ve hammalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene, anlayacakları sûretle meşrûtiyeti onlara telkin ettim. ...İşte o hammalların, Avusturya’ya karşı, benim gibi bütün Avrupa’ya karşı (HAŞİYE) boykotları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda akılane hareketlerinde bu nasihatin tesiri olmuştur.

"Padişaha karşı irtibatlarını tadil etmeye ve boykotajlarla Avrupa’ya karşı harb-i iktisadî açmaya sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belâya düştüm."

–––––––––––––––––––––––

(HAŞİYE) Bediüzzaman’a zürefâdan biri, birgün, irfanıyla mütenasip bir esvap giymesi lüzûmundan bahseder. Müşarünileyh (Bediüzzaman) de, 'Siz Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz, hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise, bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum, onun için yalnız memleketimin maddî ve manevî mamülatını giyiyorum' buyurmuştur. (Tarihçe-i Hayat, s. 57)

Fes yerine kalpak

İşte bu tarihten ve bu hadiselerden sonradır ki, Osmanlı'da fesin yerini "Kafkas Kalpağı" almaya başlamıştır.

Gerek Yeni Osmanlılar ve gerekse Millî Mücadele saflarında yer alan önemli şahsiyetler, 1908'den itibaren fes yerine kalpak giymeyi tercih etmiş.

07.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.10.2006) - Beslenme tecrübesi

  (05.10.2006) - İrtica ve bölücülük tableti

  (04.10.2006) - "Kürt Teâli" iftirası

  (03.10.2006) - Uzayda keşif çalışmaları

  (30.09.2006) - Mekruh–haram tartışması

  (29.09.2006) - Ramazan fırsatları

  (28.09.2006) - Dert havuzu

  (27.09.2006) - Mekruha haram katıyorlar

  (26.09.2006) - Balyozla iftar

  (25.09.2006) - Hidrojenli günler (2)

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004