Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Faruk ÇAKIR

Dine dönüş yolu



‘Tarih’ konusunda otorite kabul edilen Prof. Kemal Karpat, verdiği bir röportajda Türkiye tahlili yaparken toplumdaki dindarlaşma ve İslâmın yaşanması konusunda dikkat çekici tesbitlerde bulunmuş. Karpat’ın bazı tesbitlerine itiraz edilse de, temelde bazı doğruları dile getirdiği kabul edilmeli.

Amerika’da Wisconsin Üniversitesi’nde öğretim üyeliğini sürdüren Prof. Dr. Karpat’ın, Türkiye’deki toplumun ‘inançsız bir toplum olamayacağını’ söylemesi de ‘toplum mühendisliği’ yapanları memnun etmeyecek, ama vak’a bu.

İsterseniz Karpat’ın, Neşe Düzel’in soruları üzerine Radikal’de yayınlanan (4 Aralık 2006) röportajından bazı tesbitlerini özetleyerek aktaralım: “Ben klasik mânâda tarihçi değilim. Tarihi bir malzeme deposu, bir tecrübe kaynağı olarak görüyorum. Zaten tarih ancak insanların güncel yaşamlarıyla ilgili hale getirilirse mânâ kazanır. Yoksa kupkuru bir zaman tarihi olur. (...) Bizde demokrasi çok dar bir alana sıkıştırılmıştı. Demokrasi adına yapılan muhalefet sonucunda 1946’da Demokrat Parti geldi ve önceki dönemlerde laiklik adına yapılmış bazı ifrat hareketleri düzeltme yolunu buldu. Çünkü laiklik, vicdan hürriyetiyle bağdaşmayacak şekilde öyle dar yorumlanmıştı ki, her hareketi dinci sayacak haldeydi. Aslında dincilikle dindarlık arasında büyük fark vardır. (...)

“El Kaide ve başka küçük gruplar İslâmı temsil etmiyor ki. Dünyada kimse İslâmı temsil etmiyor ve edemez. (...) Ayrıca İslâmın kendi içinden değişme imkânı, potansiyeli var. ‘Her yüzyılda yeniliği getirecek biri gelecek’ diye anlatılmıştır İslâmda. (...)

“(Türkiye’de) Yaşanan değişim şu oldu. Bu din anlayışına geri dönüldü. Tahammülsüz küçük gruplar olabilir, ama halkın büyük kısmı geleneksel olan ve Osmanlı’da yaşanan ‘liberal’ diyebileceğimiz hoşgörülü görüşe yöneldi. (...) Anadolu İslâmı, hakikî İslâma belki de en yakın İslâm’dır. Türkiye şimdi ona dönüyor. Türkiye’de dinin yaşanma şekli yumuşadı ve yumuşamakla da kendi özünü buldu. (...) Böyle olmakla İslâmdan uzaklaşmadı insanlar, gerçek İslâma daha yakınlaştılar, daha özgürleştiler.

“Türk milleti dediğimiz, Osmanlı’nın son 20 yılında oluşmaya başlayan ve Osmanlı’nın tecrübesini, Osmanlı kimliğini koruyarak Türkleşen bir toplumdur. (...) Türk kimliğinin içinde ‘Müslümanlık’ vardır. Çünkü Müslüman olmayan ayrıldı gitti Osmanlı’dan. Bulgar oldu, Rumen oldu, şu oldu, bu oldu... Cumhuriyet’te temelde çok az şey değişti. Osmanlı’dan gelen bir toplum olmasaydı, bugün Türkiye olmazdı. O toplum devam etti ve yavaş yavaş aşırılıklar giderildi ve bugünkü duruma gelindi. Bu toplum Osmanlı’nın değişerek bir devamıdır.” (Radikal, 4 Aralık 2006)

Özetleyerek aldığımız bu beyanlar, konuşmanın tümünü aksettirmiyor olabilir. Ama önemli olan, konuşmada bu noktalara da işaret edilmiş olmasıdır. Meselâ, El Kaide ve başka grupların İslâmı temsil etmemesi yönündeki tesbit, “Din umumun malıdır, inhisar altına alınamaz” anlamındaki Bediüzzaman’ın tesbitinin başka bir ifadesi değil midir? Ayrıca, her yüz yılda bir ‘müceddid’ gönderilecek olması da Hadis-i Şeriflerin müjdesi değil midir? Aynı şekilde, ‘Türk’ kimliğinin içerisinde ‘Müslümanlık’ olduğunu ve Müslümanlıktan çıkan ‘Türk’lerin, ‘Türklük’ten de çıktığı da yine ‘tanıdık’ bir tesbit değil mi?

Türkiye’de yaşayanların dine sarılmasını farklı yorumlayanlar olabilir. Ancak işin özünde, ‘doğru İslâmı öğrenme’ ihtiyacı yatıyor. Bunu, ‘Anadolu İslâmı’ ya da bazı uzmanların ifadesiyle ‘Türk İslâmı’ diye tanımlamak elbette doğru değildir. Anlayış farkının olduğu bir vak’a. Bazıları buna ‘Türk İslâmı’ diyebilir. Biz buna, ‘doğru İslâm ve İslâmiyete lâyık doğruluk’ diyelim...

09.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.12.2006) - Maneviyatsız hiçbir şey olmaz

  (07.12.2006) - Zor zamanda şeyhe sığınmak

  (06.12.2006) - Dünyayı kandıranlar kim?

  (04.12.2006) - Buna ‘inanca saygı’ denir

  (03.12.2006) - Sahip olduğumuz değerleri tanıyalım

  (02.12.2006) - Hem ahlâklı, hem sağlıklı

  (01.12.2006) - Ağaçları keselim, siteleri dikelim!

  (30.11.2006) - “Ahir zaman”da Takva

  (29.11.2006) - Tartışa tartışa düzelecek

  (28.11.2006) - “İslâmın kapısı” Açe

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004