Basit ihmaller sebebiyle ödediğimiz faturaların büyüklüğü hepimizi ürkütüyor. Zamanında alınması gereken tedbirleri almıyor ve sonra da dizlerimizi dövüyoruz.
İstanbul Şirinevler’de bir kız çocuğunun açık bırakılan kanalizasyon çukuruna düşmesi, ardından benzer bir hadisenin Gebze’de yaşanması (Vatan, 2 Mart 2007) haklı tepkilere sebep oldu.
“Cennet kuşu” olan yavrulara Allah’tan rahmet dilerken, yakınlarına da sabırlar temennî ediyoruz. Elbette sebepleri değişse de ölüm değişmeyen bir gerçektir. İnancımıza göre bize düşen, ‘tedbir’leri almaktır. Bütün tedbirlerin alınmasına rağmen ölüm yine de vakti zamanında/takdir edildiği anda bizi yakalar, ancak bu gerçek bizim ‘tedbir’ almamız gerektiği gerçeğine engel değildir.
Üzücü olan, zamanında tedbir almayanların, canlar yandıktan sonra tedbir alma yarışına girmesidir. Meselâ, İstanbul Bahçelievler’deki hadise sonrası sözkonusu ‘çukur’un kapağı hemen örtülmüş. İyi de, bu iş ölümle neticelenen ‘kaza’dan önce yapılamaz mıydı?
Maalesef yaşanan ihmal ‘ilk’ değil ve ‘son’ olacağına dair bir gelişme de görülmüyor. Bugün itibarıyla bile kim bilir kaç yerde ‘ölüm tuzağı’ kurulu vaziyette bekliyor? Feci kaza sonrası tedbir alındığı açıklanan İstanbul’da bile muhtemeldir ki pek çok yerde ‘tuzak’lar hâlâ vardır. Hatta, fecî kazanın yaşandığı Bahçelievler ilçesi sınırları içerisinde bile açık rögar, kuyu ve benzeri ‘tuzak’lar bulunabilir.
Burada önemli olan suçu kişilerde aramak değil, kalıcı olarak sistemin düzelmesini temin etmektir. Yoksa bir kaza sonrası üç beş kişiyi suçlamak, cezalandırmak problemleri çözmeye yetmez. Kalıcı çözüm için mutlak sûrette anlayış ve yaklaşım değişmelidir.
Ölümlü kazanın yaşandığı İstanbul Bahçelievler’de yakın zaman önce ‘modern hale getirilen’ bazı caddelerde bile ‘kuyu’lar vardır. Bu kuyuların illa da ‘foseptik çukuru’ ya da ‘kanalizasyon çukuru’ olması gerekmiyor. Yayaların yolda yürümesini engelleyen, bilhassa çocuklar için tehlikeli olan güzergâhlar vardır. Meselâ, yolda yürürken dikkatli olmazsanız, başınız bir apartmanın ‘balkon’ çıkıntısına, ya da ‘merdiven çıkıntısı’na çarpabilir. Pek çok sokakta, yaya yolunun yarısı, bazan da tamamı bodrum kata iniş merdiveni olarak tehlike arz ediyor. Buralarda yürüyen çocuklarımız benzer kazalara yakalanamaz mı? Bu işlerin bir hâl yolu yok mudur? Yaya kaldırımlarını işgal eden apartman merdivenleri ve bahçe duvarlarına kim engel olacak? Ya da engel olunması gerekmez mi?
Yine adı geçen ilçede yenilenen iki cadde (Dereyolu ve Mahmutbey caddeleri), daha hizmete açılmadan delik deşik olmaya başladı. Bazı yerler kablo döşemek için yeniden kırılırken, bazı yerlerde de vatandaş yol üzerindeki ‘duba’ları kaldırıyor. Tabiî burada sadece belediye ve firmaları suçlamak çare değil. Yine de bu duruma engel olması gereken her halde ‘yetkili’ler olmalıdır.
Benzer kazaların tekrarlanmaması ve sırf bu işleri kontrol için bir ekibin kurulması, var ise ciddî görev yapmaları temin edilmelidir. Aksi halde, ağır faturalar ödemeye mecbur kalırız. Allah’ım! Her türlü kaza ve belâdan bizi muhafaza eyle. Âmin.
03.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|