Gençlik, Cenâb-ı Hakkın kullarına ihsan ettiği en büyük nimetlerden biridir. Onun kıymeti yaşlanınca ve yaşlılara bakınca daha iyi anlaşılır.
Bütün duyguların heyecan ve galeyanda olduğu, zirveye ulaştığı bir dönemdir gençlik. Bu hâliyle gençlik, serkeş ata benzer. Eğer o atın dizginleri ele alınmazsa önündekileri kırıp döker, ezip geçer. Dizginler elde tutulduğunda da çok işe yarar.
Eğer genç, duygularının esiri olmaz, akıl ve mantıkla hareket ederse, yeteneklerini iyiye yöneltmiş ve dolayısıyla da kendine, ailesine, vatanına, milletine yararlı bir genç olmuş olur. Akıl ve mantık yerine his ve hevesâtına esir hâle geldiğinde ise insanlık dışı nice davranışlar sergilediğini görmekte gecikmezsiniz. Hayatını mahveder, toplumun başına belâ kesilir. Bir kısmı hastane, bir kısmı hapishane, bir kısmı da kabristanı boylayan nice genç, düşünen vicdan sahibi olan herkesi hüzne boğuyor. Onları o duruma düşmekten kurtarmak için kolları sıvama, düşenlerin de ellerinden tutmak için birşeyler yapma gerektiğini derinden hisseder ve gayrete gelirler.
Hislerinin meftunu olmuş gençleri bu durumdan kurtarmak için gerçekten gayrete geçmek gerekmiyor mu?
Gençlik demek bugün demektir. Gençlik demek istikbal demektir. Günümüzü ve istikbalimizi niçin karartalım! Milletçe el ele verip ahlâksızlık ahtapotunun eline düşmekten onları kurtarmakla başbaşayız. Onları hayata hazırlayıcı, hayatın bin bir türlü güçlüklerine göğüs gerici, sabırlı, tahammüllü, fedâkâr, gayyur insanlar olarak yetiştirmek için ellerinden tutmalıyız.
Gençlik gerçekten Cenâb-ı Hakkın lâtif, şirin, hoş, güzel bir nimetidir. Bu nokta-i nazardan onu hoş görmek, sevmek, onu iyiye yönlendirmek bu büyük nimete şükrün bir ifadesidir.
Özellikle gençler için yazdığı Gençlik Rehberi isimli eseriyle onlara ışık tutan büyük İslâm âlimi Bediüzzaman, nice genci düştükleri bataklıktan kurtarmış; gönüllerini, yönlerini, hayatlarını aydınlatmış, maddeten ve mânen mahv ü perişan olmaktan kurtarmış, topluma yararlı birer genç hâline getirmiştir. Hapishanede bulunan nice azılı genci kuzu gibi uslu hâle getiren hakikatleri onlara takdim ederken, “Sizdeki gençlik kat’iyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getirecek” diye gözlerini açıyor, onları hayatın gerçekleriyle yüzyüze getiriyordu.
Gençlerimizin, gözlerini açacak bu hakikatlere ne kadar ihtiyaçları var.
03.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|